- 19.08.2012 00:00
Ramazan, şeytanların bağlandığını gerçekten hissettiğiniz, bu nispette de ibadet ve taatta bulunulan, oruçlu ağızlarla hatimlerin indirildiği, teravihlerin gece namazlarına karıştığı, fitre ve sadakanın en çok verildiği müstesna bir ay. Ancak Ramazan'ın müstesna olması, bu ay içerisindeki hal ve hareketlerimizin istisna olmasını gerektirmiyor, gerektirmemeli. Lâkin görebildiğim kadarıyla, Ramazan'a kullukta kusur edilmemesi gereken bir ay muamelesi yapıp, sonrasında kulluk vazifelerini ihmal etme ve hatta askıya alma davranışı da ne yazık ki göz ardı edilemeyecek kadar yaygın.
Namaz içerisinde en sık yapılan dualardan birisi istikâmet üzere olmaktır. Sadece farz namazlarını kılan Müslümanlar bile günde 17 kez "Bizi sırât-ı müstakîme ilet" diye dua ederler. Demek ki Allah'ın en çok kendisinden istememizi dilediği nimetlerden birisi istikâmettir, "nimet verdiklerinin yolu"ndan ayrılmamaktır.
İstikâmet, En'am sûresinde şu şekilde tarif edilmektedir:
151: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.
152 - Yetimin malına yaklaşmayın; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar (malına) en güzel biçimde (yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz). Ölçü ve tartıyı tam adaletle yapın. Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa âdil olun ve Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Öğüt alıp düşünesiniz diye Allah bunları size emretmiştir.
153 - İşte benim doğru yolum budur; ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak başka yollara uymayın. (Azabından) korunmanız için Allah size böyle tavsiye etmiştir. (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)
Kur'an-ı Kerîm, Hz. Yusuf'un (a.s.) bile Allah katından bir işaret olmasa dosdoğru yoldan sapabileceğini bize bildirirken, canının çektiği her şeyi yapmak, her yöne savrulmak, yanlış olduğunu bile bile deneyip yanılmak isteyen, kötülüğü emredici nefs sahipleri sıradan kulların eksiksiz, istisnasız ve tereddütsüz, her dâim doğru yol üzere olması nasıl zor bir imtihandır, tekrar düşünmek gerekir. Ve tekrar Allah'ın kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemeyeceğini de hatırlamak gerekir. Yani eğer istikâmetten ayrılıyorsak, bu gücümüzün yetmediğinden değil, bilâkis kendi irademizle Allah'ın ipini bıraktığımız içindir. Esfeli sâfilînden ahseni takvîme uzanan bu çetin yolda kendi kendimizi kaybedip, pişman olduğunda "Allah'ım, beni bul" diye yalvaran şaşkınlarız aslında.
Rab, tüm kâinatı istikâmet üzere yaratmıştır. Atomaltı dünyadan hayvanlar âlemine kadar her şey, O'nun arzu ettiği hal üzre varlığını sürdürmektedir; insan hariç. İnsan hüsrandadır, yanılmıştır, yoldan sapmıştır. Ama yine insan doğru yolu seçme iradesine sahip olandır.
İstikâmet üzere olmakta belki de en az zorlandığımız Ramazan ayı, her yıl bize bahşedilen kıymetli bir imkândır. Allah hakkıyla sadece Ramazan'ı değil, bir ömrü idrak etmeyi nasip etsin.
İslâm ümmetinin bayramı mübarek olsun.
Not: Aslında bugün muhterem Hayrettin Karaman Hocaefendi'nin "İsme değil, maksada bakalım" yazısında göndermede bulunduğu "Neden İslâmcı değilim?" başlıklı yazıma ilişkin değerlendirmelerini ele almayı düşünüyordum. Fakat bayram günü İslâmcılık tartışmasına devam etmek içimden gelmedi nedense. Sonraki yazımda konuya geri döneceğim inşallah.
Yorum Yap