Avrupa içe kapanırken, Türkiye dışa açılıyor

  • 18.04.2012 00:00

 

Amsterdam

Cumhuriyet'le beraber Osmanlı İmparatorluğu bakiyesine ve onun en büyük göstereni olan İslâm kültürüne mesafe almanın en etkili yollarından birisi Türk milliyetçiliğiyse, diğeri de Avrupalı bir ülke olduğumuz söyleminin güçlenmesiydi. Doğrudan Avrupalı tanımlamasında bulunmak milliyetçi kibre ağır gelirse "Batılı veya çağdaş" gibi kelimeler imdada yetişirdi.

Avrupalı olduğu kadar Ortadoğulu da bir ülke olan Türkiye, şimdiye kadar ne gerçek anlamda Avrupalı ne de Ortadoğulu olabildi. Merhum Turgut Özal'la başlayıp Ak Parti'yle devam eden değişim sürecindeyse hem Avrupalı hem de Ortadoğulu bir ülke olma yoluna girildiği söylenebilir. Ortadoğu'da muazzam ilgi duyulan ve bazen model kabul edilen, Avrupa için de gittikçe merakla ve biraz da şaşkınlıkla takip edilen bir ülke haline geliyoruz.

Türkiye-Hollanda ilişkilerinin 400. yıl dönümü münasebetiyle Hollanda'ya yaptığı resmî ziyaret çerçevesinde dün sabah, Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindeki resmî heyet, Dam Meydanı'ndaki Kraliyet Sarayı önünde Kraliçe Beatrix tarafından karşılandı. Şeref Kıtası tarafından önce İstiklâl marşımız ardından Hollanda millî marşı çalındı. Saray'da diğer hanedan üyelerinin de bulunduğu tebrikât töreni bittikten sonra Sayın Gül, Hayrünnisa Hanım'la beraber İkinci Dünya Savaşı'nda çekilen acıları temsil eden Ulusal Anıt'a çelenk koydular.

Türkiye-Hollanda bayraklarıyla bezeli Dam Meydanı'nın ortasında anıta doğru yürüyen Cumhurbaşkanımızı izlerken aklımda beliren ilk cümle de şuydu: "Avrupa ülkesi oluyoruz." Avrupalı değerlerin üstün olduğu ve bizim de yavaş yavaş o 'kutlu istikamet'e girdiğimiz gibi "oto-sömürgeci" bir yaklaşımı kast etmiyorum elbette. Sadece bugüne kadar göstermelik ve zoraki biçimde Avrupa'ya öykünüp, esasında Avrupa'ya da kapalı bir ülke olagelmişken, artık aynı zamanda coğrafî konumu gereği Avrupa'yla da yakın ilişkiler geliştiren ama kendini inkâr etmeyen bir özgüvenle bunu başarmaya çabalayan bir ülke haline geliyoruz.

Tören sonrası beraber yemek yediğimiz Hollanda Dışişleri Bakanlığı'ndaki üst düzey bir bürokrat da bu gözlemimi şöyle doğruladı: "Türkiye gerçekten dünyaya açılıyor. Mesela biz büyük bir ekonomik kriz yaşadığımızdan bütçe kesintilerine gittik ve birçok konsolosluğumuzu kapamak zorunda kaldık. Hâlbuki siz son dönemde, özellikle de Afrika'da yeni konsolosluklar açıyorsunuz."

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini konuştuğumuz sıradaysa altı kez Türkiye'yi ziyaret etmiş olan tecrübeli bir Hollandalı gazeteci sözü alıyor ve "Avrupa şu anda kendi kriziyle baş etmeye uğraşıyor. Yunanistan'dan sonra İspanya ekonomisi de çökerse Avro etrafındaki birliğin bile sona ermesi gündeme gelebilir" diyor. Ben de yılan hikâyesine dönen üyelik sürecinin getirdiği bir bıkkınlık olduğundan bahsedip Türkiye'de de son yıllarda "AB'ye girmeye gerçekten ihtiyacımız var mı?" gibi bir sorunun daha çok tartışılmaya başlandığını söyleyince Evet" diyor; "Türkiye'nin üyeliği aslında Avrupa ekonomisini geliştirmek için bir fırsat olabilir ama başka bagajlar yüzünden bu fikrin önü tıkanıyor." 'Bagaj'dan kastıysa Türkiye'nin Müslüman çoğunluklu bir ülke oluşu elbette...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums