‘Sinsi’ Müslüman Kardeşler

  • 10.02.2011 00:00

Son iki hafta içinde Mısırlılar zulmün her türlüsünü görüp geçirdiler. İletişim kanalları kapatıldı, üşüdüler, aç kaldılar, gaz bombalarına boğuldular, dövüldüler, yaralandılar, kanadılar, öldüler. Ama kıyamdaki duruşlarını hiç bozmadılar.
Birbirlerini doyurdular, tedavi ettiler, korudular; birlikte ibadet ettiler, slogan attılar, polisle çatıştılar. Kıyamdaki duruşlarını hiç bozmadılar. Zalimlere karşı dimdik ayakta durdular. Sıcak bir odada, karnım tok sırtım pek bu satırları yazarken hâlâ kıyamda durmaya devam ediyorlar.

Ancak ne hikmetse ‘laikçilik’ üst kimliğinde buluşan bazı ‘Ortadoğu uzmanları’ büyük bir şehvetle bizi “Müslüman Kardeşler tehlikesi”ne karşı uyarıyor. Çokbilmiş bir edayla Müslüman Kardeşler’in sinsi olduğunu çünkü merkezden çok, çevrede örgütlendiğini; devrimin görünür bir ideolojisi olmazsa gidişatın bir İslâm devrimine kayabileceğini köpürterek anlatıyorlar.

Merkezden çok, çevrede örgütlenmenin kötücül bir durum olduğunu da böylelikle öğrenmiş oluyoruz. Bu durumda “aşağıdan devrim” arzusunda olan sosyalistler de oldukça sinsiler demek ki! Kaldı ki Müslüman Kardeşler’in merkezde örgütlenmesine izin verildi de onlar mı ille çevrede kalmak istedi acaba? Yıllarca sürgünle, işkenceyle, katliamla merkezden kovulmuş bir örgütün başka nasıl hareket etmesi bekleniyordu ki? Keşke mevzu daha derin olsaydı ama mesele bunca zulme rağmen değerlerinden vazgeçmeyip, toplumla irtibatını kesmeyen böyle bir örgütlenmenin Müslüman temsile sahip olmasından başka bir şey değil ne yazık ki.

Ancak mazlumlar üzerlerinde oynanan oyunun fazlasıyla farkında olduklarından, oyunu kurallarına göre oynamaya dikkat ediyorlar. “Egemenin stratejileri, ezilenin taktikleri vardır” diyen Michel de Certeau’ya selâm olsun. Egemenlerin kirli propagandasına malzeme olmamak için “Veda Cuma”sının hutbesinde “Bu İslâmî bir devrim değil, ortak bir demokrasi talebidir” denmiyor muydu? Tam da bu sebeple Müslüman Kardeşler devrime bir hafta gecikmeli olarak destek vermek zorunda bırakılmadı mı? Ve Nasrallah’ın dünkü konuşması; devrimden iki hafta sonra destek vermek zorunda bırakıldıkları için özürle başlayan konuşması... Tüm bunlar “Egemenin stratejisi varsa, mazlumun da taktiği var” minvalinde okuyabileceğimiz tavır alışlar.

Müslüman Kardeşler, özellikle Batı’da yüksek öğrenim görmüş genç kuşağın eliyle büyük bir dönüşümden geçiyor. Necip Mahfuz’u ölümüne yakın yıllarda ziyaret edip ‘onur ödülü’ takdim etmeleri de bundan, İskenderiye’deki kilise bombalamasının ardından yüz binleri sokağa döküp vandalları protesto etmeleri de bundan... Seyyid Kutup yaşasaydı belki mevcut Müslüman Kardeşler’i demokrasiye bu kadar vurgu yaptıkları için “cahiliye”den sayardı bilmiyorum. Bildiğim, esaslı bir halk ayaklanması karşısında bile yüreği kıpırdamayıp bizi lafazanlıklarıyla boğanlar kadar ‘çok’ bilmediğim...

Kendini ‘sol’da tanımladığını iddia eden bu çokbilmiş arkadaşlar İslâmofobileri içinde eğlenedursunlar, Noam Chomsky durumu özet geçti: “Amerika’nın korktuğu İslâmî radikalizm değil, Mısır’ın bağımsızlaşması.” O yüzden hep mağdurun yanındaymış gibi görünüp ilk fırsatta egemenlerin vagonuna atlayanları bir yana bırakalım. Bu sefer Nil, “solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!” dökülüyor, bunun hakkını vermeye bakalım.


Sizin favori Hrant gazeteciniz kim

Bugün gazetesi Ankara temsilcisi Adem Yavuz Aslan’ın oldukça titiz bir çalışmanın ürünü olan Bi’ Ermeni Var isimli kitabı geçtiğimiz ay TİMAŞ Yayınları’ndan çıktı. Aynı hafta, Adem’in çalışma ofisine içinde dört adet kalaşnikof mermisi ve bir adet beyaz bere bulunan bir paket geldi. Yani Hrant Dink’in katili Samast’ın taktığı gibi beyaz bir bere ve Adem ile bugünlerde doğması beklenen yeni bebekleri dahil ailesinin her bir ferdini hedef alan dört mermi... Bu oldukça profesyonel biçimde tertip edilmiş gözdağı verme çabası Adem’in dediği gibi Hrant Dink cinayetinin arkasındaki “ana kumandanın hâlâ çok diri olduğunu, ana kumandadaki insanların hâlâ operasyon yapabilme yetkisinde olduğunu gösteriyor”. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dink cinayetine ilişkin verdiği soruşturma talimatı oldukça önemli ve hayatî öneme sahip bir gelişme.

Ensesinden kurşun sıkılarak öldürülmüş bir gazetecinin katli ardındaki cinayet şebekesini araştıran bir gazetecinin başına gelebilecek en feci hadiselerden biri olan bu olay gazetelerde ne kadar yer buldu dersiniz? Oldukça az. Doğan Medyası diye tabir edilen kulelere ise haber hiç ulaşmadı herhalde ki meslektaşlarının başına gelen bu fecaat karşısında sayfalarında küçük bir kutucuk bile ayırmadılar. Bu tür kıyaslamalardan hiç hazzetmem ama “medya mahallesi” beni bu kıyasta bulunmaya zorluyor: Aynı tehdit Nedim Şener’in başına gelseydi, bırakın küçük bir haberle geçiştirmeyi böylesi bir haber manşete bile çekilmez miydi? Yıldıray’ın tabiriyle herkesin “favori Hrant katili” olduğu gibi “favori Hrant gazetecisi” de varmış, öğrenmiş olduk!


Hıncal Uluç’a hatırlatma

“Vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı vıdı...
Bunca sözü nereden buluyorsunuz?
Ne kadar çok şey istiyorsunuz,
Ne kadar çok şey biliyorsunuz,
Mezar taşlarından çok, efendiler,
Kitabelerden çok.

Yeter, ama yeter,
Ölüler için de, diriler için de!
Susun artık, susun, siz kitaplardakiler,
Siz sahnedekiler, siz içimdekiler!

Ayıp ama, bakın,
Tanrı konuşmak için
Sizin susmanızı bekliyor.”

Muhterem Cahit Abiciğimin bu cânım dizelerinden sonra ne söylesem beyhude. Sadece kendi nefsine bir an bile bakmayı akıl edemeyip ölmüş birisini âdeta tefe koymaktan çekinmeyen Hıncal Uluç’a canını oldukça sıktığını bildiğim bir hakikati hatırlatmakla yetineyim: HER NEFS, BİR GÜN ÖLÜMÜ TADACAKTIR.

hasiralti@gmail.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums