- 15.08.2014 00:00
Başlık, Hüseyin Gülerce'nin 'tarihi uyarısı'ndan mülhem. Ne demişti Gülerce, 17 Aralık'tan bir gün önce:
'Herkes, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, bu topraklarda Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun.'
Bu tehdit tonundaki uyarıyı görüp de, Gülerce'nin 17 Aralık günü olacaklardan haberi olmadığını düşünmek mümkün mü?
Ama devletin Cumhurbaşkanı'nın, Başbakanı'nın, İçişleri Bakanı'nın, İstanbul Valisi'nin, velhasıl Gülenci olmayan kimsenin haberi yoktu.
Tek bir odaktan yönlendirilmişçesine, tam da dershane tartışmasını takip eden günlerde, kendi polisini ve nöbetçi hakimini ayarlamak suretiyle, seçimlere üç ay kala, amirlerden gizlenecek kadar ketum yürütülen ama kamuoyu algısını yönetmek için ayrıntıları anında basına sızdırılan operasyonlar yapıldı.
Başbakan ve ailesi, Ak Parti'nin bürokrasi ve siyasetteki kadroları, belediye başkanları, partiye yakın duran işadamları, sivil toplum örgütleri, akademisyen ve gazeteciler, 'fethedilemeyen' MİT'in operasyonları, Müslüman cemaatler ve hocaları hedef alındı. Bazı bakan ve milletvekilleri istifa et(tiril)di. Peki, büyük resme bugünden baktığımızda sizce en büyük savrulmayı kim yaşadı?
17-25 Aralık öncesi sivil toplumdan medyaya, iş dünyasından akademiye hemen her alanda hegemonik bir güç elde etmiş olan, itibarı zirvede olan bir cemaatten geriye, elleri havada kelepçelerini göstererek şov yapan polislerden, marka gömlekleriyle oturdukları villalardan alınıp mağdur rolüne bürünen istihbaratçılardan başka ne kaldı?
Neticede Gülen'in binde birini tanımadığını söylediği polislerin yüzde yüzünü tanıdığı intibaı doğrulanmadı mı?
On yıllardır şantaj-montaj-tehditle rehin aldıkları, hayatlarını kararttıkları mağdurlar tek tek ortaya çıktığında, o polislerin işinin sadece ve gerçekten görevlerini yerine getirmek olduğuna, bugün de mağdur edildiklerine, adliye önünde toplanan bir avuç Gülenci dışında inanan kaldı mı?
İşte 30 Mart seçimleri de oldu, Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapıldı. Yıkmak için yola çıktığınız Erdoğan'a halk sahip çıktı. Hani bir zamanlar zekâtlarını da kurbanlarını da size bağışlayan, öğrencilerinize burs verip evlerini açan, cefakâr öğretmenlerinizi bağrına basan, size ve hocanıza duacı olan o halk... Ferasetine inanmayıp, türlü algı operasyonlarıyla zihnini iğfal edebileceğinizi düşündüğünüz o halk...
SÖYLEYİN, SAVRULAN KİM OLDU?
'Yeni vesayetçi bürokrat sınıfının üniforma değil, cübbe giymesi; asker değil, sivil olması; Nutuk değil 'Kırık Testi' okuması; 10. Yıl Marşı değil, Bamteli dinlemesi; Kemalist nesilden değil 'Altın Nesil'den olması fark etmez. Sandık iradesiyle alaşağı edilemeyecek hiçbir güç, kendi meşru sınırlarının dışına çıkarak millet iradesi üzerinde tahakküm kuramaz. Kurmaya kalkarsa da bedeline katlanır' yazmıştık. (Darbe direkten döndü, 27.12.2013)
Gülen boşuna beddua üzerine beddua etmesin. Emin Çölaşan gibi kendisinden olmayana dönek, satılmış, vb. hakaretleri de etmesin. Bu faciayı, cemaati üzerine kendisi çekti. Derin devletten boşalan koltuğa oturmaya kendisi talip oldu. Ve Gülerce'nin dediği gibi cumhuriyet tarihindeki en büyük savrulmayı da kendi cemaatine yaşattı.
Çok üzgünüm ama özür değil, adalet bekliyorum. Adalet tesis edilsin ki bu facia bir daha yaşanmasın.
Rabia'yı unutmamak
Dün, 'yakın tarihte, tek bir gün içinde en fazla gösterici sivilin öldürüldüğü' Rabia Katliamı'nın yıldönümüydü. Tırnak içindeki ifade, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün ilgili raporundan alıntı.
Hatırlayalım, darbe karşıtı göstericiler, yerlerinden ayrılmaksızın darbecilere karşı sivil gösterilerde bulunuyorlar, devrilen Başkan Mursi ve hükümetini savunuyorlardı. 14 Ağustos 2013 günü, ordu ve askerî birlikler, meydanın beş girişini de tıkayarak ilerledi. Tanklar, toplar, tüfekler, çatılardaki keskin nişancılar... Resmî rakamlara göre 817 ama muhtemeln 1.000'den fazla sivilin, kadın-çocuk ayırt etmeksizin öldürüldüğü bir katliam.
O sırada ülkemizdeki aydınlar 'Mısır'dan dersler' başlıklı yazılarla Erdoğan'a gözdağı vermeye çalışıyor, Gezi kalkışmasının tekrar alevlenerek hükümeti yıkacağı tezviratı yayılıyordu. Hatta içinde yaşadığımız yüzyılın en büyük katliamlarından birisine imza atan darbeci hükümetle neden iyi anlaşmadığı için de Erdoğan sorgulanıyor, Türkiye'yi yalnızlaştırdığı için kınanıyordu.
Bugün Erdoğan Merkel'den Obama'ya pek çok liderin 'beraber çalışmak için sabırsızlandığını' söylediği bir dünya lideriyse, bunu mezkûr dik duruşa ve ona sahip çıkan halkımıza borçluyuz.
Mısır'ın çocukları da gün gelecek Firavunlarını devirecekler elbet. O gün geldiğinde, onurlu duruşuyla Tükiye de burada, yanı başlarında olacak.
Esma'nın gözleri, hâlâ bize bakıyor.
Not: Rabia mazlumlarını anmak için 14 Ağustos 'Dünya R4BIA Günü' ilan edildi. 'Mazlumlar için sesini yükselt' sloganıyla tüm dünyada etkinlikler düzenlenecek. Bilgi için www.R4BIA.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Yorum Yap