'Seküler' Erdoğan

  • 18.07.2014 00:00

 Türkiye'deki İslâmcı hareket ve aktörler, diğer İslâm ülkelerine kıyasla farklı bir portre sunarlar. Zira cumhuriyetin kuruluşundan itibaren İslâmcı hareket ve aktörlerin büyük ölçüde Anglo-Sakson demokrasilerini örnek aldığını görmek mümkündür.

Örneğin Birinci Meclis'te Mustafa Kemâl'e en sert muhalefeti yapan ve onun tarafından suikaste uğrayan milletvekili Ali Şükrü Bey, tipik bir İslâmcı aydın ve siyasetçi olarak kabul edilir. Ancak Meclis'te yaptığı konuşmalara veya çıkardığı Tan Gazetesi'ndeki başyazılarına bakılırsa Ali Şükrü Bey'in birincil derdi Türkiye'de demokrasiyi konsolide etmek ve kişi hak ve hürriyetlerini tesis etmektir. Anglo-Sakson yönetim biçimi kendisini o kadar etkilemiştir ki yazı ve konuşmalarını bir süre kaldığı İngiltere'deki deneyimlerden veya 'Democracy in America' gibi eserlerden örneklerle süsler.

Ak Parti liderliğindeki Erdoğan'ın da 2002'den beri bundan farklı bir çizgisi olduğu söylenemez. Daha partinin kuruluşunda Necmettin Erbakan'ın siyasî çizgisine aldığı mesafeyi göstermek için 'Millî Görüş gömleğini çıkardık' açıklamasında bulunan Erdoğan, sonraki yıllarda da yaptıkları ve söyledikleriyle farklı bir siyaset yorumunu benimsediğini göstermiştir.

Hatta daha da geriye gidersek, Erbakan'ın Refah Partisi'nden belediye başkanı seçildiği İstanbul, onun zamanında bir 'parti mekânı' olmaya başlamıştır.

Yapılan araştırmalar da 2002-2012 yılları içinde Türkiye'deki içki tüketimi ve içkili mekân sayısının arttığını gösteriyor.

Erdoğan iktidarında kürtaj, sosyal sigorta kapsamına alınarak, kişi dilerse bedelini devletin ödeyeceği bir prosedür haline geldi.

Erdoğan iktidarında, 'laik' CHP'nin gasp ettiği gayrimüslim vakıfları sahiplerine iade edildi.

Erdoğan iktidarında ülke çapında açılan cemevi sayısında patlama yaşandı.

Yine Erdoğan iktidarında, Türkiyeli LGBT grupları dernekler kurdular ve hatta Ramazan'ın ikinci günü ülke tarihindeki en büyük yürüyüşü gerçekleştirdiler.

Aynı Erdoğan, Mısır ve Tunus gibi Arap ülkelerini ziyaretlerinde de sekülarizmin devlet yönetiminde önemli ve gerekli bir ilke olduğunu vurgulamıştı.

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi nasıl yöneteceğine ilişkin vizyonunu kalabalık bir topluluk karşısında ilan etti. Toplantıya 'Türkiye'nin Lady Gaga'sı' olarak anılan Hande Yener veya transseksüel şarkıcı Bülent Ersoy da katılmıştı. Belli ki onlar, hayat tarzları üzerinde bir baskı hissetmiyorlardı!

Şu satırlar da o toplantıda açıklanan Erdoğan'ın vizyon belgesinden:

'Nasıl devlet, din üzerinde tahakküm kuramazsa, dinî topluluklar da devlet ve diğer dinî gruplar üzerinde tahakküm kuramaz. Devletin görevi, dinlerin ve inançların kurduğu yaşattığı kurumların sivil toplum örgütlerinin serbestiyetini güvence altına almaktır.'

Ancak aynı Erdoğan, Müslüman kimliğini de ondan aldığı ilhamı da halktan saklamıyor. Amerikalı muhafazakâr politikacıların yaptığı gibi konuşmalarında inandığı kitaptan ayetlere yer veriyor. Mitinglerin bitişinde kalabalıklara, onları Allah'a emanet ederek veda ediyor. İslâm ülkelerinin sıkıntılarına gündemin ilk sıralarında yer veriyor.

Ne var ki bu, kendine demokrat diyen yazarların dilinde bir alay konusuna dönüşebiliyor. Akılları sıra Erdoğan'ı aşağılamak için bir anda Emin Çölaşan'a bağlanabiliyor, Bekir Coşkun'la aynı telden çalabiliyorlar.

Yukarıda saydığım gelişmeleri görmelerine rağmen ülkenin gittikçe dindarlaştığını ve Erdoğan'ın dinî bir tahakküm kurduğunu iddia edebiliyorlar. Bu vakıayı anlamak için sosyolojinin kodları tam olarak yeterli değil. Ama işin sosyolojik boyutuna bakarsak, sanırım laikler için en büyük rahatsızlık vesilesi ülkenin dindarlaştığı vehmi değil, ülkeyi eskisi gibi hegemonize edememenin verdiği sıkıntı olsa gerek. Artık tek ve makbul yaşam biçimi laiklerin sürdüğü değil çünkü. Artık toplumda var olan çoğulculaşmanın tezahürleri gündelik ve siyasî yaşama da yansıyor çünkü. Bunun izlerini başörtülü memurlara, Doğan medyada bile yer alan ve artan Ramazan programlarına, başörtülü ana karakterlerin oynadığı dizilere, vs. bakarak görmek mümkün.

Son on yılda Türkiye din alanının özgürleşmesiyle eşzamanlı olarak gerçekleşen bir sekülerleşme yaşıyor. Ancak kendine laik diyen aydınlar, halkın büyük çoğunluğunun inancından o kadar nefret ediyorlar ki, bu nefreti Erdoğan'ın şahsında tecessüm ettirerek ülkedeki değişime gözlerini kapamayı başarıyorlar. Tarih karşısında 'konu dışı' kalarak, kendi kendilerini tasfiye ediyorlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums