Dört parti, dört strateji

  • 29.10.2013 00:00

 Sanırım Today's Zaman'dan Radikal'e kadar pek çok gazetedeki köşe yazısında 'İstanbul'u Ak Parti'den alıp, iktidarı nasıl deviririz?' niyetleri açık seçik ilan edildiğinden, bu yerel seçimlerin neden genel seçim havasında geçeceğini uzunca açıklamaya gerek yok. Gelin, partilerin nerde durduklarına bakalım:

Ak Parti: 'Muktedir hizmetkâr'

Belediye hizmetleri, Millî Görüş döneminden itibaren Ak Parti çizgisinin kendisini en güçlü hissettiği sahalardan birisini oluşturuyor. Ak Parti'ye oy verin veya vermeyin, 11 yıl içerisinde duble yollardan yenilenen otoyollara, yapılan hastanelerden havaalanlarına kadar nereye baksanız bir 'Ak Parti izi' görmek mümkün.

Son 11 yıl içerisinde mağdurdan muktedirliğe daha çok yaklaşıldığından, Ak Parti'nin seçimlerde 'muktedir hizmetkâr' imajını daha çok yansıtacağını düşünüyorum. Örneğin Başbakan, yerel seçim mitingi havasında geçen Van'daki konuşmalarında, ailesinin yaşadığı başörtüsü mağduriyetlerinden bahsetti ama bu mağduriyeti büyük oranda ortadan kaldıran iktidarın da kendileri olduğuna vurgu yaptı.

Yine Van'daki konuşmayı temel alırsak, Başbakan'ın muhalefet liderlerini direkt hedef almaktansa, onların duruşlarında boşlukları gözüne kestireceğini söyleyebiliriz. Zira baktığınızda, üç parti de yerel seçim çalışmalarına Ak Parti kadar hazırlıklı görünmüyor ve proje eksenli hareket etmiyor. 29 Ekim günü Marmaray'ın açılışının yapılacak olması, Ak Parti'nin projeleriyle konuşmak istediğini kanıtlar nitelikte...

CHP: 'Bana proje adamını değil, projeni söyle'

Sanırım Mustafa Sarıgül meselesi nihayet sonuca doğru gidiyor. Çünkü Sarıgül, sonunda medyaya konuştu. Bu bir nevi seçim çalışmalarına başladığını gösteriyor. 29 Ekim'de yapacağı söylenen başvuru tarihi ihtimalini de güçlendiriyor.

Yalnız bu kadar konuşulan bir isim olmasına rağmen, Sarıgül siyasî duruşu hakkında ser verip, sır vermiyor; aşırı temkinli davranıyor. 'Sosyal demokratım' deyip, cumhuriyet, demokrasi, özgürlük gibi 'boş gösteren'leri savurmak bir duruş ifade etmiyor. Yerel seçimlere girerken buna ne gerek var?' diyebilirsiniz ama ben tam da bu 'kaçak güreşen' tavrın, Sarıgül'ün oluşturmaya çalıştığı 'samimi halkın adamı' portresine zarar verip, onu 'oportunist herkesin adamı' seviyesine indirebileceği kanaatindeyim.

Bir de bugüne kadar projeleriyle değil, yaptığı halk ziyaretleri ve CHP'ye üye olup olmayacağıyla konuşulan Sarıgül'ün hangi projeleri sunacağı hâlâ belli değil. Gezi krizinden beri yeşil politikası eleştiriye tabi tutulan Ak Parti'nin karşısına, belediye başkanlığı sırasında Şişli'yi gökdelenlerle dolduran Sarıgül'ün nasıl bir alternatif olarak çıkacağı da merak konusu doğrusu...

CHP deyip Sarıgül'le söze başlamamız tesadüf değil. Zira bu tartışma tüm CHP gündemini öyle bir yuttu ki, ana muhalefetin yerel seçimlere dair nasıl bir yol izleyeceği belirsizliğini koruyor. Hal böyle olunca da CHP'nin mevcut durumda 'üç projesi' öne çıkıyor: 'Üçüncü köprüyü yaptırmayız, üçüncü havaalanı istemeyiz, Kanal İstanbul'a karşıyız...'

MHP için özeleştiri vakti

İster yerel ister genel seçim olsun, MHP'nin tek bir stratejisi var: Öcalan, ihanet, bölünüyoruz, vb. Halka temelsiz korkulardan ve nefret dolu bir üsluptan başka bir şey sunmayan ikinci büyük muhalefet partisi, sadece oy değil, ikna ediciliğini de kaybediyor. Elinde Bahçeli'nin memleketi Osmaniye'den başka büyük belediye olmaması da bunun bir göstergesi.

MHP, eskiden 'kale'si saydığı Yozgat ve benzeri şehirleri neden Ak Parti'nin yönettiğine bakıp şunu görmek zorunda: Halkın büyük çoğunluğu ne Ak Parti'yi ne de çözüm sürecini ihanet olarak görüyor. İç Anadolu 'âkil insan' ziyaretleri sırasında, Bahçeli mütemadiyen her gün bizleri 'akıl fukarası hainler' olmakla suçlarken, halk olan biteni kendi milliyetçilik yorumu üzerinden benimsiyordu. Evet, tepkisel gruplar elbette vardı. Ancak onlara bakıp, halkı anladığını sananlar yanılıyordu. Nitekim Oslo sürecinden beri çözüm için uğraşan Ak Parti'nin yükselen oy trendi de bunun kanıtı. MHP seçimi ciddiye alıp, güçlü isimler ve projeler sunmak zorunda. Aksi takdirde 'yarış dışı' muamele görmesi işten bile değil.

BDP-HDP: 'Türk solu' ne kadar Türkiyeli?

Öcalan, uzunca bir süredir sol-liberal kanadı içine alacak bir 'çatı partisi' arayışı içindeydi. 2011 seçimleri sırasında kurulan Emek, Barış ve Özgürlük Bloku'nun ardından, şimdi de seçimlere 'Batı'da HDP, Doğu'da BDP' ile girme stratejisi bu arayışın neticesidir. Ancak bu sanıldığı gibi BDP'yi daha Türkiyeli bir parti yapmayacak. Zira BDP tabanı, her halükârda HDP'den daha Türkiyeli'dir.

Kürkçü ve Önder gibi isimlerin, oy oranı %0-2 bandında seyreden Türk solundan gelen partiler tarafından aday gösterilmesi durumunda seçilemeyeceği gün gibi ortadayken, BDP'nin kendisini siyaseten küçülten bir oluşuma imza atmasını anlamak güç. BDP'nin seçimlerde bölgede başarı kazanacağı öngörüsüne katılmakla birlikte bölge dışında yarışacak HDP ancak sonuçlara 'etki eden' bir faktör olacağa benziyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums