'Beyaz Türkiye' sona ererken

  • 14.08.2013 00:00

 Luis Bunuel'in yönettiği 'Burjuvazinin gizemli çekiciliği' isimli film, üst-orta sınıftan altı karakteri merkeze alarak burjuvazinin hallerini anlatan sürrealist akımın en başarılı örneklerindendir.

Filmin meşhur bir sahnesinde, içki içerek sohbet ederlerken, karakterler içinde en az 'aristokrat' olan, az gelişmiş hayalî bir Latin Amerika ülkesinin büyükelçisi, şoförü Maurice'i yanlarına davet eder. Bir kadeh içki ikram edilir ve 'hadi, bizimle iç' denir. Maurice şaşkın ama memnun, bu teklifi kabul eder. Sek martiniyi bir dikişte içer. Ardından geri gönderilir. Kapı kapanır kapanmaz, karakterlerden biri 'İşte sek martininin nasıl içilmemesi gerektiğinin iyi bir örneği' der. Bir diğeri ise 'Hoş görmeli, eğitimsiz biri nasıl olsa' diye katılır. Büyükelçi ise, küçük deneyinin başarıyla sonuçlanmasından memnun 'Benim düşünceme göre hiçbir sistem, halka inceliği hiçbir zaman öğretemeyecek' der.

Bizim büyükelçiler de uzunca bir süre bu karakter benzeri bir öznelliğin mensubuydular. Burjuva inceliklerini insanî inceliklerin önüne koyan, içki içmeyen meslektaşlarını fişleyen, halka bakışında kerameti kendinden menkul bir üstünlüğü muhafaza eden, ne kadar Batılı ve laik olduğunun nişanelerini 'kültürel sermaye' olarak üzerinde taşımaya özen gösteren bir tipolojiyi çoğaltarak sürdürürlerdi.

Sağolsun Cengiz Çandar, vefat eden İnal Batu'yu andığı yazısında, bu 'beyaz öznelliğe' dair mükemmel bir misal sundu bizlere. Yazıda emekli olmuş bir hariciyeci, Ak Parti'nin dış politikasını ve hariciye kadrolarını oldukça kişisel olduğu sezilen bir hınçla şöyle eleştiriyordu:

'(…) Bu giderek yavanlaşan, Arap değil, Suudi hiçliğinin en boktan şekline bürünen formasyonsuz, kültürsüz, görgüsüz, bilgisiz, hadsiz, hudutsuz, sıradan, vasatın altında, renksiz, becerisiz, sanatsız, zanaatsiz, şenliksiz, şarkısız, hicivsiz, mizahsız, kabasaba adamların, her kesiminden, her köşeden ülkenin kaderini bozuk para gibi harcadıkları bir Türkiye'de, İnal Abiler, kaçıp gitmiş bir trenin son vagonundaki uzaklaşan ve soluklaşan ışıklar gibiler, sönmezler, kayıp giderler...' (İstanbul'da boşluk, 9.8.2013)

Yukarıdaki tasnife göre, Ak Parti öncesi hariciye bürokratları formasyonu sağlam, kültürlü, görgülü, bilgili, haddini bilen, olağanüstü, renkli, becerikli, sanat ve zanaatten anlayan, şenlikli, şarkılı, hicivli, mizahtan anlayan şehirlilerdir.

Ancak ne hikmetse, işte bu en aristokrat-pek mahir büyükelçilerimizin dönemindeki dış politika, ülkenin başarısız iç politikasıyla paralel ve hatta yer yer ondan bile geriye düşmüştür.

Kıbrıs meselesinde sadece muhafazakâr ve korunmacı olan,

Ermeni meselesinde ASALA'nın katlettiği büyükelçilerimizi anmaktan öteye gidemeyen,

ABD-İsrail ve AB dışında da bir dünya olduğunu akıllarına bile getiremeyen,

'One minute' karşısında dizleri titreyen,

Suriye'ye bakınca ancak 'Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın' 'ilke'sini gören,

Ufuksuz ve hafızasız bir dünya görüşü ve politika biçimi...

Yine istisnaların kaideyi bozmadığını hatırlatarak söylersek, bu öznelliğe göre Türkiye'den öncesi bir toz ve gaz bulutuydu ve hatırlanmaya değer bir miras değildi.

Ak Parti ile beraber, yeni bir seçkinler sınıfının ortaya çıktığı doğru. Bu sınıfın emarelerini üniversitelerden medyaya, bürokrasiden düşünce merkezlerine ve elbette hariciyeye kadar tüm yapılarda görmek mümkün.

Bunun getirilerinden birisi de özellikle dış politika alanında araştırma yapan, İslam dünyasıyla ilişki kurmaktan gocunmayan, aşağılık kompleksinden mülhem üstenci refleksler gütmeyen bir siyasanın oluşmaya ve karar mekanizmalarına etki etmeye başlamasıdır.

Bundan daha da önemlisi, devlet yapısının eski devletçi zihniyete mesafeli, nispeten sivilleşen ve çoğulcu kadrolarla zenginleşmesidir.

Ali Bayramoğlu'nun dediği gibi 'Türkiye belki de tarihinde ilk kez devlet ya da devletin tanımladığı dalga boyu dışında yer alan sivil bilgi ve refleksiyon haline tanık oluyor. Buna denk düşen bilgi havuzları kuruluyor. Sözünü ettiğimiz yeni elit biraz da bu havuzlarda yetişiyor, şekilleniyor, siyasi iktidara yeni ve genç üst düzey danışmanlar üretiyorlar.' (Ak Parti ve seçkinleri, 23.10.2012)

İçine kapanık, kendi gölgesinden korkan ve insanı değil, devleti kutsayan hariciye kadroları miadını doldurmuştur. Yeni Türkiye, dış politikasıyla da 'beyaz' bir ülke olmaktan uzaklaşacaktır. Eski kadroların bunu sindirmesiyse elbette zor olacaktır. Belki 'sek martini' yardımcı olabilir…

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums