- 22.05.2011 00:00
Din ve devlet işlerinin ayrı olduğu söylenen ama ne hikmetse devletin din işlerinin göbeğinde bulunduğu güzide ülkemizdeki diğer pek çok üniversitede olduğu gibi bizim de kampüsümüzde küçük bir mescit bile bulunmazdı. Biz de laikliğe aykırı eylemlerde bulunmak üzere mecburen okulun biraz yukarısında bulunan camiye giderdik. Ders aralarındaki on dakikalık boşlukta koşturarak git, abdest al, namazını kıl ve geri dön. Bu yüzden çoğu pek de huşu içinde kılınabilen namazlar değildi ne yazık ki...
Yine böyle dar bir zamanda nefes nefese camiye varmıştık. Kadınlara ayrılan bölüm caminin içinde bile değildi. Ayakkabılıkların arka tarafında yer alan, yaklaşık beş metrekarelik bir odaydı. Anlayacağınız ayak kokusuna eskimiş halıların kokusunun eklendiği mis gibi bir ortamda namazımızı edâ etmeye çalışırdık. Ancak o gün artık canımıza tak etmişti. Kız arkadaşımla beraber caminin içine girdik ve en arkada saf tuttuk. İçeride kimsecikler de olmadığından rahatça namazımızı kıldık. Tam selâm vermiştik ki yaşlı bir amca yanımızda bitti. "Burası sizin için değil, siz arka odada namaz kılacaksınız" diyerek 'ev sahipliği' yapmaya kalkıştı. Amcaya orasının ne kadar kötü bir halde olduğunu anlatmaya, neden caminin sahibiymiş gibi konuştuğunu sormaya çalışırken o günkü beş dakikalık huzurumuz da çoktan bozulmuştu...
Anlattığım anekdotun benzeri olaylar, bir biçimde gündelik hayatın koşturmacasına girmek zorunda kalan hemen her Müslüman kadının başına gelmiştir. Kâh tasvir ettiğim gibi berbat, küçücük odacıklarda namaz kılmaya çalışırız kâh abdest alacak yer bulamadığımızdan iğrenç umumi tuvaletlerde abdest almak zorunda kalırız.
Kadınların camiyle olan ilişkisi, elbette erkekler kadar yoğun değil. Fakat özellikle son yıllarda kadınların da camiye gelme ve orada ibadet etme ihtiyacının arttığı da vaki. Bu minvalde Diyânet İşleri Başkanlığı'nın son hutbesi ve bu yönde başlattıkları proje yüreklere su serpen cinsten. Bu projenin ihtiyaç duyulan diğer illere de yayılması dileğiyle hutbenin son kısmını paylaşıyor ve Allah emeği geçenlerden razı olsun diyorum:
"Değerli Müminler!
Kadınlar Hz. Peygamber döneminde cami ve cemaatten azami ölçüde yararlandıkları halde İslam coğrafyasının genişlemesiyle birlikte farklı kültür ve geleneklerin etkisiyle onların camilerden yararlanmalarını kısıtlayıcı bazı uygulamaların ortaya çıktığını üzülerek ifade etmeliyiz. Ülkemizde de camilerimizin pek çoğunda hanımların rahatça ibadet edebilmeleri için yeterli imkânlar maalesef mevcut değildir. Oysa ki kadınların sosyal hayat içinde daha fazla yer almaları ibadetlerini de evlerinin dışında yapmalarını zorunlu hale getirmiştir. Kadınların camilerin ulvi atmosferinden ve cemaatin bereketinden istifade etmeleri, huzur içerisinde ibadetlerini yerine getirmeleri için camilerimizde kadınlara ayrılan mekânlara daha nezih ve estetik bir görünüm kazandırılması amacıyla İstanbul Müftülüğü tarafından hazırlanan proje uygulama aşamasına gelmiştir. Bu çalışma neticesinde hanım kardeşlerimizin kendilerine ayrılan mekânlardan ibadet ruhuna yakışır nitelikte yararlanacaklarına inanıyoruz.
Allah yaptığımız ibadetleri kabul eylesin."
Âmin!
Has Parti, SP ve BBP'ye çağrı
Türkiye'de ağırlıklı olarak mütedeyyin çevrelerin desteklediği dört parti var: AK Parti, Has Parti, SP ve BBP. AK Parti, başörtülü vekil adayı göstermeyerek bu tartışmaya kendi açısından son noktayı koymuş oldu.
Diğer üç partiyse milletvekili aday listelerinde başörtülü vekil adaylarına yer vererek bu noktadaki duruşlarını beyan etmiş oldular. Ancak mevzubahis üç partinin de barajı aşması beklenmiyor. Yani bu üç partinin de vekil adayı göstermek dışında bu tartışmaya pratik olarak sunabilecekleri bir katkı yok gibi görünüyor. Aslında var!
Şu anda Meclis'e girme ihtimali olan tek başörtülü milletvekili adayı Aynur Bayram. Bir milyonu aşkın seçmenin yaşadığı Ankara 2. Bölge'den yetmiş bin civarında oy alması kâfi olan Bayram'ın Meclis'e girmesiyle bu sorunda bir psikolojik eşik daha aşılmış olacak. Eğer mevzubahis partiler, gerçekten bu sorunu dert ediyorlarsa, siyasi hesaplarını sadece Ankara 2. Bölge'ye mahsus olmak üzere askıya alıp Bayram'a bir yardım eli uzatabilirler.
Aynur Bayram Meclis'e girdiği takdirde bu başarıdaki katkıları unutulmayacaktır. Meclis'e girmese dahi yaptıkları bu samimi fedakârlık hatırlanacaktır. Ancak bu kadarını bile çok görüyorlarsa, başka partileri 'siyasî çıkar peşinde olmak'la suçlamaları boşunadır.
Yorum Yap