- 2.05.2011 00:00
Anne karnında uzuvlarımız gelişirken bir yandan da haki kıyafetlere mi bürünüyoruz dersiniz? Ya da ayağımızda postallar, üzerimizde de kamuflajlarla mı doğuyoruz? Bu durumda dünyaya da ağlayarak değil, "Her Türk asker doğar" diyerek uygun adım geliyoruzdur herhalde, kim bilir?
Vicdani Retçi Enver Aydemir, 24 Aralık 2009 tarihinde gözaltına alınarak tutuklanmış ve götürüldüğü Maltepe Askeri Cezaevinde işkenceye maruz kalmıştı. Aydemir'e destek vermek için davasının görüldüğü Eskişehir'deki basın açıklamasına katılan babası Ahmet Aydemir, avukatı Davut Erkan, yazar Fatih Tezcan, yönetmen Mehmet Atak ve yine bir vicdani retçi olan Halil Savda "halkı askerliği soğutmak" suçudan yargılanıyorlar. Yargılamaya konu olan "suç"lardan birisi de dayanışma eyleminde açılan "Herkes bebek doğar" pankartı...
Halil Savda, "Herhangi bir doğum kliniğine gittiğimizde, herkesi bebek doğduğunu göreceğiz. Bunu dövizlerimizde taşıdığımız için yargılama konusu yapılıyor" demiş. Eskişehir'de sürdürülen mahkemeden "herkesin bebek doğup doğmadığı ve asker doğan bebek olup olmadığının tespiti için Tıp Fakültesi Kadın-Doğum kürsüsünden bir bilirkişi" talep edilmiş! Herkesin doğduğunda asker, marangoz, siyasetçi veya bakkal değil de bebek olduğunu söyledikleri için insanların yargılandığı bir ülkede yaşamak ne ızdırap verici bir yük...
Bir kişinin ahlaki, politik veya dinî görüşleri sebebiyle askere gitmeyi reddetmesine "vicdani ret" deniyor. Vicdani ret hakkı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul edilmesine rağmen hâlen Türkiye'de tanınmıyor. Üstelik vicdani reddini beyan edenlere ve onları destekleyenlere de işkenceden para cezasına kadar türlü yıldırma metotları uygulanıyor.
Enver Aydemir, bundan önceki vicdani retçilerden farklı olarak "dinî inançları sebebiyle" vicdanî reddini açıklamıştı. Aydemir, vicdani red beyanında şöyle diyor:
"Ben Enver Aydemir, 24.07.2007 tarihinde zorla askerlik yaptırılmak üzere evimden alınarak Bilecik Jandarma Er Eğitim Tugayı'na getirildim. Burada, beni oraya getiren yetkililere, TSK Seçkinlerinin laik değerlere dayanarak dini inançlarıma karşı hasmane duygular beslediğini bu yüzden laik bir ülkede askerlik yapmayacağımı ve böyle bir düzenin asla ve asla bir neferi olmayacağımı beyan ettim."
Enver Aydemir 24 Temmuz 2007'de zorla askerlik yaptırılmak üzere evinden alınıp Bilecik Jandarma Er Eğitim Tugayı'na getiriliyor. İlk 'içeri' alındığında üniforma giymeyi reddediyor fakat 10 asker tarafından zor kullanılarak üniforma giydiriliyor. Ailesi Bilecik'e ziyarete geldiğinde ise annesi ve eşine başörtülerini 'kelebek' diye tabir edilen biçimde örtmeleri 'emrediliyor'! Emre uyduklarında ise bu sefer de pardösülerini çıkarmaları 'emrediliyor'! Pardösülerini çıkarmayı reddettikleri için de Enver Bey ile görüştürülmüyorlar...
Şu anda Enver Aydemir'in yargılandığı davaların ikisi düşmüş, birisi 10 ay hapisle sonuçlanmış, diğeriyse devam ediyor. Askere gitmeyi, hangi sebeple olursa olsun, reddetti diye işkenceden hapise kadar uzanan bir spektrumda insanlara verilen göz dağının sonu yok. Ancak direnişin de sonu yok!
Daha önce de yazdığım gibi askere alınma ihtimali olmayan Müslüman bir kadın olarak vicdani reddin "hak" olduğunu haykırmak adına yapabileceğim 'delikanlılık' bu kadar. Bakalım Müslüman erkeklerimizin 'delikanlılığı' ne kadar olacak...
TÜSİAD'ın kutladığı 1 Mayıs
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutlayan bir mesaj yayınlamış. Mesajda bu günün "kalkınma hedefinde dayanışma unsurunun değerini vurgulaması açısından önem taşıdığı" belirtilmiş. Patronların "işçilerle dayanışarak" bayram kutladığı bir ülkede "kapitalist sistem berkemal"dir.
İşin bu kısmı hariç, 1 Mayıs 1977'de yapılan katliamın ardından, sanki katliama uğrayan değil de yapan emekçilermiş gibi Taksim Meydanı'nın anlaşılmaz bir biçimde emekçilere kapalı tutulması pratiğinin kaldırılması sevindirici. 1 Mayıs'ın iki yıldır Taksim Meydanı'nda olaysız bir biçimde kutlanıyor olması, devletin istediği takdirde vatandaşıyla çatışmadığı huzurlu bir ortamı tesis edebileceğini göstermesi bakımından da önemlidir. Geç de olsa "1 Mayıs kutlu olsun / Yek Gûlan pîroz be!"
Yorum Yap