- 15.04.2011 00:00
Cumhuriyet Halk Partisi Ergenekon davasının avukatı olmaktan 'sanığı' olmaya doğru yelken açmışa benziyor. Yine de eli silahlılardan medet ummalarından siyaset sandığından medet ummaya evrilmek zorunda kalmaları demokrasi için küçük ama CHP için büyük bir adımdır.
CHP listelerindeki en önemli değişiklik Önder Sav, Hakkı Süha Okay, Kemal Anadol gibi "eski CHP"nin ağır toplarının tasfiyesi oldu. Peki "eski"ler gitti de yerini kimler aldı dersiniz? Mustafa Balbay, Sinan Aygün, Mehmet Haberal...
CHP'nin Mustafa Balbay gibi "sosyal demokrat görünümlü darbeci" çizgiye yakın birini aday göstermesi nispeten anlaşılır bir durum zira Balbay'ın darbe sanığı askerlerle yaptığı görüşmelerin ne "darbe olursa kendini tankın önüne atacak" Kılıçdaroğlu'nu ne de CHP seçmeninin çoğunluğunu rahatsız ettiğini sanmıyorum.
Mehmet Haberal ve Sinan Aygün'ün durumuysa farklı. Malumunuz Haberal Süleyman Demirel'in 'şürekâ'sından bir isim. Gözaltına alınmadan önce Demirel'in ona havaalanına kadar eşlik etmeyi tercih etmesi de bundan.
Sinan Aygün ise özellikle 2004 yılında Ankara Ticaret Odası başkanıyken Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği "Hilafetin kaldırılışının 80. yıl dönümü" toplantısına ATO'nun yaptığı ev sahipliğiyle zihinlere kazınmış bir isim. Kuvvet komutanlarının eşleriyle beraber şereflendirdikleri, "Bütün Ergenekoncular toplandık" imajını yansıtan bu 'sivil' toplantının ev sahibi şimdi "yeni CHP"li.
Bu isimlere bir de merkez sağdan listeye konanları eklerseniz "yeni CHP"de "aynı tas, aynı hamam" demek haksızlık olur. Aksine "yeni CHP" artık Ergenekon'un 'içeriden' avukatlığını yapacak, sadece Deniz Gezmiş ve Che Guevera'ya değil Süleyman Demirel gibi 'devlet büyüklerimiz'e de selam çakacak 'ortaya karışık' görüntüsüne rağmen esasen 'Ergenekoncu' damarı daha da güçlenmiş bir parti haline gelmiştir. Zaten bu yüzden, CHP'nin gerçekten devrimci bir parti olacağına inanan Enver Aysever ve Hilmi Yarayıcı da seçilebilecek yerlerden aday gösterilmelerine rağmen listeden çekildiler.
MHP'de durum farklı mı sanki? MHP, âdeta muhafazakâr-milliyetçi tabanına meydan okurcasına Balyoz davası sanığı Korgeneral Engin Alan'ı İstanbul 1. Bölge 1. sıradan aday göstermiş. Kolordu komutanı olduğu Aralık 2002'de başörtüsünü irticai faaliyet olarak nitelendiren; komutanlıklara, personelin eşleri ve çocuklarıyla birlikte sıkı takipte tutularak giyim kuşamlarının not edilmesi talimatını veren, eşi başörtülü olan personele hiçbir müsamaha gösterilmemesini ve talimatların harfiyen yerine getirilmesini isteyen Alan artık MHP'nin bir numaralı adayı. En son Fetullah Gülen'e yönelik menfi açıklamalarını hatırladığımız Devlet Bahçeli, bu aday seçimi sayesinde referandumda kaybettiği muhafazakâr-milliyetçileri kazanmayı artık ancak rüyasında görebilir sanırım. Bu listeler CHP ile MHP arasındaki "Ergenekoncu kardeşliği" mesafesinin bittiğini ve aralarındaki ideolojik makasın tamamen kapandığını gösteriyor. Başörtülüleri fişleyen birisini bir numaralı aday yapan MHP'ye naçizane önerim, İslâm'ın simgesi olan "hilâl"i parti amblemi olarak da kullanmaktan vazgeçmesidir. Nasıl olsa altı ok CHP'ye de yeter, MHP'ye de!
Adaylarına baktığımızda en heyecan verici partinin BDP olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye solundan EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, devrimci yazar Ertuğrul Kürkçü ve vekil olsa da "gönüllerin sinemacısı" Sırrı Süreyya Önder "Fırat'ın batısından" partiye iştirak etmiş isimler olarak göze çarpıyor. Müslüman kimliğiyle bilinen yazar Altan Tan'ın Demokratik Toplum Kongresi divan üyeliğinden partiye geçmiş olması yerinde bir karar. Demokratik özerklik tartışmalarında BDP'nin sıklıkla maruz kaldığı "Kürtleri tektipleştirmek istiyorsunuz" argümanına Şerafettin Elçi'yi saflarına katarak cevap vermesi isabetli. Mardin'den BDP adayı olan Süryani Erol Dora sayesinde uzun yıllardan sonra mecliste ilk defa bir gayri Müslim vekilimiz olmasına destek olmaları sevindirici. Leyla Zana ve arkadaşlarına karşı yıllar önce işlenen ayıbın bu mecliste sembolik ve geç de olsa telafi edilecek olması çok önemli...
Ancak "BDP Türkiyelileşiyor" gibi yorumları biraz aşırı bulduğumu söylemem gerek. Saydığım tüm isimlere baktığınızda BDP'nin söylemini Fırat'ın batısında daha anlaşılır kılabilecek pek isim yok. Türkiye solundan katılanlar gerektiğinde Öcalan'ın talimatlarına açıktan itiraz edebilecek kimseler de değil; referandumda boykot dahil örgütün uygun gördüklerini takip etmekte tereddüt etmemiş isimler. Bir diğer ortak noktalarıysa AK Parti düşmanlıkları. Kürt meselesindeki en büyük engelin Ak Parti olduğunu söyleyecek kadar hedefi şaşırmışlar var mesela. Bu noktadaki en büyük umudum Şerafettin Elçi'dir. Gerçi Ufuk Uras olsaydı, BDP'nin derdini –Kürt halkının taleplerinden taviz vermeden- Fırat'ın batısına yine başarılıyla anlatmaya devam edecekti. Ama affedilmeyecek bir 'günah' işledi: "Yetmaz ama Evet" dedi...
Yorum Yap