Fuat Keyman: İstanbul seçimleri kaygılı orta sınıflar Türkiye’nin geleceği

Fuat Keyman: İstanbul seçimleri kaygılı orta sınıflar Türkiye’nin geleceği
26.05.2019 - 00:55
1162

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. E. Fuat Keyman, İstanbul seçimleri üzerinden değerlendirmede bulunuyor.

Ciddi ekonomik ve dış politika/güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya olan “seçim yorgunu Türkiye”, 23 Haziran’da yapılacak İstanbul Belediye Başkanı seçimine kilitlenmiş durumda.   

Küreselleşen dünyamızsa güvenlikten ticarete büyük bir iktidar ve güç savaşı sürecine girmiş durumda. Bu savaş derinleşerek devam edecek. 

Küresel iktidar ve güç savaşının bugünkü odağı Suriye, İran, Libya, Doğu Akdeniz, diğer bir deyişle, Türkiye’nin yakın çevresi. Türkiye bu sürecin, bu büyük türbülansın, bu hegemonya mücadelesinin tam göbeğinde yer alıyor.  

Küresel ve bölgesel dinamiklerden direkt ve güçlü bir şekilde etkilenen Türkiye’nin bir seçim daha yapma lüksü yok; tam aksine birlikte yaşamaya, toplumsal güvene ve yönetimde uzlaşmaya ve birlikte çalışmaya gereksinimi var. 

Seçmenlerin, 31 Mart yerel seçimlerinde Türkiye’yi yönetenlere verdiği ortak mesaj buydu. 

23 Haziran’da da seçmenlerin bu yönde hareket edeceklerini düşünüyorum. Sonuç ne olursa olsun, 31 Mart seçimlerinin mesajı değişmeyecek; kentli, orta sınıflaşmış Türkiye, ülkenin bugününden ve gidişatından kaygılı; normalleşme, dengeli ve iyi yönetim, istikrar ve geleceğe güvenli bakmayı istiyor.      

KENTLİ TÜRKİYE 

Türkiye, altını çizerek söyleyelim: (1) artık köyden/kırsaldan kente göçün olduğu kentleşen bir ülke değil, yüzde 70’in üzerinde “kentli bir ülke”; (2) merkez-çevre paradigmasında düşünürsek, kentli Türkiye sosyolojisi çevrenin (Anadolu’nun) kentleşmesiyle oluşuyor; (3) her ne kadar ekonomik sorunlar ve “orta gelir tuzağı” nedeniyle yıllık ortalama 12 bin dolara kadar çıkan ortalama kişisel gelir 8-9 bin dolara düşmüş olsa da, çevre, Anadolu coğrafyası, bir yandan kentleşirken bir yandan da “orta sınıflaşıyor”.      

Bu temelde de, sosyolojik olarak Türkiye’den konuşurken, “kentli ve orta sınıflaşan bir ülke”den konuştuğumuzu vurgulayalım. 

Dahası, Türkiye’de yaşayan yaklaşık 82 milyon nüfusun yüzde 55’i 10 ilde, yüzde 40’ı 7 ilde yaşıyor. Kentli ve orta sınıflaşan Türkiye’de ekonomik dinamizm taşıyan büyük illere doğru hareketlilik var.  

Son olarak da, 2018 Kasım ayından bugüne yapılan kamuoyu araştırmalarının ortak olduğu nokta, (a) terörün yerine ekonominin temel sorun olarak görülmesi, (b) mutluluk endeksinde aşağıya doğru gidişatın olması ve toplumun genel olarak mutsuz ve kaygılı olması. 

31 Mart yerel seçimlerini bu sosyolojik tablo içinde düşündüğümüz zaman şu saptamayı yapabiliriz: Türkiye’de kentli ve orta sınıflaşan sosyoloji, tümüyle güvenlik eksenli, korku temelli, içine kapanan ve güçlü olmanın iyi yönetimin yerine geçtiği bir devlet-toplum/birey ilişkisini ve yönetim tarzını istemiyor.   

İlk 10 ve 7 kentte millet ittifakı adaylarının kazanması ya da kazanma noktasını zorlaması, güvenlik-ekonomi-demokrasi/reform dengesi talebinin giderek güçlendiğini söylüyor.  

TÜRKİYE’Yİ VE ORTA SINIFLARI ANLAMA 

Son yıllarda Türkiye kimliklerin ve kutuplaşmanın siyasete ve oy verme eğilimlerine giderek hakim olduğu bir ülke haline geldi.   

Kentleşme ve orta sınıflaşma, kimlik siyaseti ve kutuplaşma sorununa çözüm olamadı.  

Din, etnisite ve yaşam tarzı ekseninde kimlik siyaseti ve kutuplaşma derinleşti. 

Türkiye siyasi ve seçim haritası, sekülerler-laikler, muhafazakarlar/milliyetçiler, Kürtler temelinde bölünmeye doğru gitti. 

Kabul edelim, Türkiye giderek kimlikler ekseninde kutuplaşmış-bölünmüş bir topluma dönüştü. 

Kutuplaşma ve bölünmeden siyasi partilerin seçimlerde kendi seçmenini konsolide etme-pekiştirme olanağı ortaya çıkıyor, bundan da başta AK Parti ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olmak üzere tüm siyasi aktörler yararlanıyor.  

Kutuplaşma söylemi yoluyla siyasi aktörler seçim kazanmak istiyorlar. 

Bu nedenle, siyasal alanda kutuplaşma toplumsal alanda kutuplaşmadan daha güçlü ve yoğun yaşanıyor. 

Buradaki temel ikilem şu: Kimlik siyaseti ve kutuplaşma seçim kazandırıyor ama Türkiye’nin sorunlarını çözmediği gibi aksine daha da derinleştiriyor; Türkiye’yi kimlikler ekseninde bölünmüş, toplumsal güveni çok az, kutuplaşmış ve yönetimi çok zor bir toplum haline getiriyor. 

Bu nedenle de,  her kimlik içinde orta sınıflaşmış, kentli, eğitimli, ekonomi-güvenlik-demokrasi dengesinde Türkiye’nin yönetimini isteyen kaygılı kesimler ortaya çıkıyorlar.  

Kaygılı, kentli orta sınıfların yaygınlaşması, güç paylaşımı, denge-denetleme, güven ve istikrar talebini ülke içinde yaygınlaştırıyor.  

16 Nisan Referandumu gibi, 31 Mart yerel seçimlerinde de aynı tablo ile karşılaştık.     

Bu tabloyu biraz daha anlamak için çok faydalı bulduğum Ipsos’un yeni yayımlanan “Türkiye’yi Anlama Kılavuzu 2019, Toplumsal Kümeler” araştırması sonuçlarına bakabiliriz. 

Bu araştırmada Türkiye kimlikler sosyolojisi 7 toplumsal kümede inceleniyor: 

Yüzde 23.7 Memnun Muhafazakârlar, iktidara yakın, bugünden memnun, orta yaş grubu; 

Yüzde 16.2 Özgürlükçü Modernler, 14-25 yaş arası, kentli, hoşgörülü, çevre duyarlı; 

Yüzde 14.2 Kaygılı Modernler, kentli, orta yaş grubu, eğitimli, ekonomik ve siyasi gelişmelerden kaygılılar; 

Yüzde 13.0 Yılgın Demokratlar, kentli, eğitimli, orta yaş üstü, ekonomi, iş, aş ve gelecek için memnun değiller; 

Yüzde 11.5 Koyu Muhafazakârlar, eğitim seviyesi düşük, geniş aileler ve dini inançların toplumsal yaşamda daha belirleyici olmasını istiyorlar;  

Yüzde 11.1 Kayıtsız Şikayetçiler, 26-35 yaş aralığında, eğitim seviyeleri,  ekonomik durumları düşük, teknoloji merakları var, analizden daha çok durumdan şikayetçiler; ve  

Yüzde 10.3 Mazbut Kanaatkarlar, düşük gelir seviyesinde, orta yaşların başında, aile, mahalle ve inanca önem veren insanlar. 

Türkiye sosyolojisine ve kimlik yapısına bu şekilde baktığımız zaman kutuplaşmanın ve bölünmüşlüğün altında çok-boyutlu, çok-katmanlı, karmaşık ve “çoğulcu bir toplumsal yaşam, düşünce yapısı ve tavır” ile karşılaşıyoruz. 

Türkiye kentli ve orta sınıflaşıyor, aynı zamanda da çoğul ve karmaşık bir sosyolojiye sahip. Kaygılı orta sınıflardan şikayetçilere, mazbutlardan memnunlara kadar geniş bir yelpazede toplumsal yaşam, toplumsal psikoloji ve sosyoloji hareket ediyor. 

Ama, şu gerçek de ortada: Türkiye’de, güç değil güç paylaşımı; kutuplaşma değil birlikte yaşam; çoğunluk değil çoğulculuk; adalet, vicdan ve iyi yönetim isteyen alan genişliyor. 

31 Mart seçimleri bu sonucu yansıttı; 23 Haziran da bu sonuçları yansıtacak. 

karar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums