Fuat Keyman: Yeni Ortadoğuya doğru Türkiye ne yapmalı?

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. E. Fuat Keyman E. Fuat Keyman, Kuzey Irak’taki bağımsız Kürdistan referandumunu değerlendirmeye devam ediyor.

Fuat Keyman: Yeni Ortadoğuya doğru Türkiye ne yapmalı?
2.10.2017 - 06:33
1287

 Yıl 1991: I. Körfez Savaşı. Saddam Hüseyin, işgal ettiği Kuveyt’te Amerika’ya karşı bozguna uğruyor. Bu bozgun ve Irak içinde yarattığı çalkantı, Irak’ın üçe bölünüşü ve Kuzey’inde Kürt Devleti inşası sürecini de fakto olarak başlatıyor.

Saddam Hüseyin, kısa bir sürede katliam ve büyük bir insan trajedisi yaratarak Kürt bölgesine saldırarak Irak’ın bütünlüğünü koruyor. 

Fakat 1991 yılı sonrası gelişmeler ve Kuzey Irak’da “uçuşa yasak bölge” yaratma kararı, I. Körfez Savaşı’nın aynı zamanda Kürt devleti inşasının başlangıcı olarak görmemiz gerekliliğini bize gösteriyor.

Yıl 2003: Amerika, Irak’ı işgal ediyor, Saddam Hüseyin rejimini yıkıyor. Irak’ın işgal altında hazırlanan yeni anayasasıyla birlikte, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin kurumsal ve yasal nitelik kazanması temelinde önemli bir adım atılmış olunuyor.

Yıl 2014-2015DAEŞ’ın, Irak ve Suriye topraklarını içine alan “devlet kurma” amacıyla hızla güçlenmesi ve yaygınlaşması süreci başlıyor, ve bu örgüte karşı Amerika liderliğindeki savaşta Kürtler önemli rol oynuyorlar.

25 Eylül 2017: Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin örgütlediği “Bağımsız Kürt Devleti Referandumu”nda gayri resmi sonuçlara göre  %92.7 oranında “Evet” sonucu çıkıyor.

1991-2017:  Yirmi altı yıldır yavaş yavaş ama sürekli ileriye doğru gelişen bir süreç: Kürt devleti yavaş yavaş inşa oluyor, gerçeklik kazanıyor. Bağımsızlık referandumundan konuşurken, çeyrek asırı aşan bir süreçten konuştuğumuzu unutmayalım.

Peki, 1991’den bugüne bilinçli ve stratejik adımlarla siyasal ve kurumsal alanda gelişen Kürt devleti inşa süreci yanında hangi noktaların altını çizmeliyiz?

(1) Tüm bu süreçte ve yukarıda sıraladığım eşiklerin hepsinde Amerika var. Irak’ta Kürt devleti inşasını Amerika ve onun bölgedeki hegemonik ve stratejik çıkar ve vizyonundan bağımsız düşünemeyiz. Bugüne kadar gelişen Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile Amerika arasındaki tarihsel ve siyasal nedensellik ilişkisi, bağımsızlık referandumundan sonrada devam edecektir,

(2) 1991 yılı aynı zamanda, 1989’da SSCB’nin yıkılmasıyla biten Soğuk Savaş’tan bugüne devam eden “Soğuk Savaş-sonrası dönem”in ve “çok kutuplu dünya düzeni”nin başlangıcını yaratıyor.  Bu anlamda, Kürt devleti inşası ve Kürt aktörlerin bölgesel aktör olması, Soğuk savaş-sonrası Amerikan bölgesel ve küresel hegemonyasının stratejik bir boyutu olarak görülmeli,

(3) 1991 yılı Samuel Hungtington’un “medeniyetler çatışması tezi”yle  Batı-İslam karşıtlığı içinde İslam-temelli medeniyeti ve Müslüman dünyayı, Sovyetlerin dağılmasından sonra “uluslararası ilişkilerin yeni Ötekisi” olarak ilan etmesine tekabül ediyor.  Uluslararası sitemin Ötekisi olarak İslam tezi, Kürt devleti inşası sürecinde etnik kimlik kadar seküler kimliği de Kürt kimliğinin içine sokuyor, ki Kürtlerin bugün Ortadoğu’da aktör olmasında seküler kimlik etnik kimlikten daha etkili ve yararlı oluyor,

(4) Bu sürece yeni bir boyutu 2014/5’den bugüne DEAŞ yaratıyor, hem Irak ve Suriye’de devletin çökme sürecini hızlandırarak hem de Kürt devleti inşasına Suriye’yi ekleyerek. DEAŞ’a karşı mücadele içinde Amerika-Kürtler ilişkisinin ve ittifakının gelişmesi, Kürtlerin “etnik ve seküler aktör” olarak Ortadoğu’da etkisini arttırırken, Kürt devleti inşa sürecinde Irak’ın yanına Suriye’yi ekliyor. Artık, Irak + Suriye’de Kürt devleti inşa sürecinden konuşmalıyız. Irak ve Suriye’de devletlerin çökmeleri, yani “çökmüş devlet” sorunu, Irak + Suriye denklemine gerçeklik ve olasılık kazandırıyor. Amerika kontrolünde Irak olgusu kadar, Rusya kontrolünde Suriye olgusu da bu nedenle hesaba katılmalı, böylece, “Irak + Suriye - Amerika + Rusya = Kürt devleti inşası” denklemi orta çıkıyor.  Bu denklemi, Kürtlerin etkili aktör olduğu Yeni Ortadoğu sorusuna yanıtta da aklımızda tutmalıyız.

17-10/02/gorus.JPG

COĞRAFYA KADERDİR!

Uluslararası ilişkileri ve dünya siyasetini anlamada bugün hala geçerliliğini koruyan Mukaddime’nin yazarı ünlü düşünür İbn Haldun, “Coğrafya kaderdir” der.  Küresel çalkantı içinde “kilit devlet/bölgesel güç” konumunda olan, tektonik taşların yerinden oynadığı ve sınırların değiştiği Ortadoğu’da Irak ve Suriye gibi iki çöken devletle dokuz yüz kilometreden uzun sınırları olan Türkiye için İbn Haldun’un saptamasının doğruluğu ve geçerliliği şüphe götürmez.

Irak ve Suriye’de Kürt devleti inşası sürecinden en fazla etkilenecek ülke Türkiye’dir. Bu süreci doğru okuması, doğru ve etkili stratejiler geliştirmesi gereken ülkelerin başında da Türkiye gelmektedir.  Bu sürecin bölge ve küresel siyaset için olumlu mu olumsuz mu gelişeceğini belirleyecek ülkerin başında da Türkiye gelmektedir.  Türkiye’nin hata yapma lüksü yoktur. Bu noktaların altını çizmemiz gerekiyor.

Peki, Türkiye ne yapmalıdır?

İlk önce ne yapmaması gerektiğini sıralayalım:

(1) Uygulanacak yaptırımlar varsa, bunun kesinlikle Kuzey Irak’da yaşayan insanlara, Kürtlere ve diğer kimliklere zarar verecek nitelikte olmaması gerekiyor. Bu, hem insani açıdan çok olumsuz olur hem de Türkiye’nin “insani devlet” imajına ciddi zarar verir,

(2) Türkiye, bağımsızlık referandumu-sonrası pozisyonunu eylem ve söylem düzeyinde geliştirirken, kendi ülkesinde yaşayan Türkiyeli Kürtleri ötekileştirecek, dışlayacak ya da onurlarını kıracak bir konuma düşmemelidir;

(3) Savaş ihtimali konuşması belki caydırıcı olma temelinde gündeme getiriliyor ama bu ihtimalin Türkiye’nin zararına olacağını, Türkiye’nin bu noktada yalnız bırakılma riskini ciddi düzeyde taşıdığını ve ülke içi dengeleri bozacağını aklımızda tutmalıyız. TV kanallarında duyduğumuz, gazetelerde okuduğumuz abartılı, retoriksel, hamasi söylemler ülkeye zarar veriyor, verecektir ve

(4) Her ne kadar referamduma günler kala ortaya çıkan “Ankara-Bağdat-Tahran ittifakı” bugün için etkili olmuş ve özellikle Amerika, Rusya ve Batı tarafından ciddiye alınmış olsa da Türkiye, bölgede Kürt devleti inşası sürecine karşı stratejisini, vizyonunu ve eylemini orta ve uzun dönemde bu ittifak üzerine kurmamalıdır. Amerika’nın güdümünde olan Bağdat rejimi, bu süreçte “bağımsız hareket etme  ve oyun değiştirme kapasitesi olan bir aktör” olarak düşünülemez.  İran ise bugünkü konumunu, orta dönemde, eğer kendi çıkarlarına uygun gelişmeler olursa değiştirebilir.

Bu son nokta ve yazının başında yaptığım çözümleme Türkiye’nin ne yapması gerektiği üzerine önemli bir ip ucunu içeriyor: Kuzey Irak ve Suriye’de Kürt devleti inşa sürecine yaklaşırken, Ankara-Bağdat-Tahran ittifakı önemli olmakla birlikte, Türkiye’nin konumunu belirlerken ele alması gereken esas eksen “Amerika-Rusya-Batı ekseni”dir.

Amerika, Rusya ve Batı bugün bağımsızlık referandumunu zamansız buluyorlar, DAEŞ’a karşı savaş temelinde eleştiriyorlar, ve Barzani’ye referandum sonucunu uygulamaya sokmama ikazında bulunuyorlar ama bu, sadece bugün için geçerli; yarın yahut orta dönemde ne olacağını, bu aktörlerin Kürt devleti inşa sürecine nasıl yaklaşacaklarını bilmiyoruz. Şunu söyleyebiliriz: Bugün değil ama yarın bu sürece olumlu yaklaşmaları daha yüksek olasılık.

Bu nedenle, bu süreçten en fazla etkilenecek Türkiye, büyük bir belirsizlik ve muğlaklık sorunuyla karşı karşıya. 

Başta Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan ve karar vericilik bu süreci çok iyi yönetmelililer.

Bu bağlamda da, ilk soru şu olmalı: “İçerde Kürt sorunu, bölgede Kürt devleti inşası sürecini birlikte yaşayan Türkiye’nin, vizyon, strateji, kapasite temelinde politikası ne olmalıdır?”

Devam edeceğiz...

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums