Cengiz Algan: Çözüm mözüm yok!

Bir yandan da PKK’nın 40 yıldır şehirlerde kurduğu ‘ikinci paralel yapı’yı tasfiye mücadelesi verilmek zorunda.

Cengiz Algan: Çözüm mözüm yok!
22.09.2016 - 23:23
1434

 Eğer yine bir ‘hinlik’ peşinde değillerse, Selahattin Demirtaş’ın kafasına saksı düşmüş olmalı. Çünkü Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyareti öncesi basına aynen şunları söylemiş:

Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini hükümetin de PKK'nın da bu kadar yaşananlardan sonra anlamış olmaları gerekir. Darbe tehdidi sürüyor. 15 Temmuz'da asker ile yapılamayan darbeyi, şimdi toplumun tabanında geniş mağduriyetler yaratılarak yapmak isteyen FETÖ'cü kriptolar ve Erdoğan düşmanları var”.

Tam bir “Bayram değil, seyran değil; eniştem beni neden öptü?” durumu. Bu Demirtaş değil mi daha 7 Haziran seçimlerinin ertesi günü “Korkma, seni asmayacağız, adilce yargılayacağız” diye Erdoğan’ı tehdit eden? Onu “DAEŞ’in temsilcisi” olmakla, “Saray Gladyosu” kurmakla, “eli kanlı katil” olmakla suçlayan bir başkası mıydı? Ya da geçen hafta şu aşağıdaki sözleri sarf edenler HDP/PKK’lılar değil miydi:

Demirtaş:

“Bu olmazsa iş başka yere gider. Halkımız her an sivil bir direnişe hazır olmalı. Bizim için ölüm kalım meselesidir bugünler… Bir kıvılcım bir bakarsınız ki iç savaş başlatır”

Yüksekdağ:

“Bir sabah darbeyle uyanabilirsiniz. Darbeyi püskürttük derken, başka bir darbe başınıza bela olabilir. Bir gün savaşın çok daha büyüdüğünü ve tırmandığıyla bölgesel bir savaşın içerisinde olduğunuz gerçeğiyle karşı karşıya kalabilirsiniz”

Grup Başkanvekili Baluken:

“Hükümeti de uyarıyoruz. Sakın ola ki milletvekillerimize yönelik bu çılgınca arayışların peşine düşmeyin. Önümüzdeki süreç açısından var olan toplumsal gerilimi artırmayın. Gidilecek yol kaostur. Maalesef üzülerek ifade ediyorum iç çatışmadır, iç savaştır”

Kandil ağası Cemil Bayık:

“Mevcut durumda silahlı mücadeleye son vermek için hiçbir neden yok. Aksine gelecek aylarda iç savaş Türkiye'de ağırlaşacak. Ek savaşçı gönderebiliriz”

PYD şefi Salih Müslim:

“Kasımpaşa kafası Cerablus'a toslamıştır, sonuçları Türkiye'de çok kötü olacak. Türkiye Suriye batağındadır. DAİŞ gibi o da bozguna uğrayacaktır”

Bu sözler ve bu sözlere eşlik eden kesintisiz terör eylemleri ortadayken, bir haftada 180 derecelik bu ‘değişim’in kimseye inandırıcı geleceğini sanmıyorum. Belli ki başka bir hesap peşindeler.

***

Hatırlayacak olursak, Erdoğan geçen yıl “Çözüm Süreci buzdolabına kaldırıldı” diyor, yeniden gündeme gelmesinin ise ancak ve ancak PKK’nın silahları betona gömmesi ve silahlı tüm unsurlarını ülke dışına çıkarmasıyla mümkün olduğunu söylüyordu. PKK ve çevresi buna dahi itibar etmedi. Hele 7 Haziran’da %13 oy ve 80 milletvekili alınca, iyice zafer havasına girip bir ay sonra ‘hendek savaşları’ ilan ettiler.

Ancak şartlar bekledikleri gibi gelişmedi. Hem 1 Kasım seçim sonuçları, hem Suriye’deki beklentilerinin yerine gelmemesi, hem de Kürtlerden yüz bulamamış olmaları onları iyice yalnızlaştırdı. Üstelik sadece Kürtler değil, kendilerini parlatmış olan ‘beyaz kuvvetler’ de ortada bıraktı onları. Fırat Kalkanı harekâtıyla da iyice paniğe kapılmış olmalılar. Planları suya düştü.

Daha önce süreci itibarsızlaştırmaya çalışan ne kadar isim varsa, şimdi ‘yeniden sürece dönülsün’ nakaratını tekrarlıyor. Başbakan Binali Yıldırım ise Erdoğan’ın ‘buzdolabı’ formülünün de artık geçersizleştiğini, “Çözüm mözüm yok! Çözüm millette” diyerek ilan etti.

Kestirmeden söyleyeyim: Çözüm Süreci’ni başından sonuna kadar, hem fikri planda hem de pratikte çeşitli etkinliklere katılıp desteklemiş biri olarak hükümetin şimdiki yaklaşımını tamamen doğru buluyorum. Hatta tersinin, şu anda bir masaya oturmanın ortak geleceğimiz için çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini düşünüyorum.

Öncelikle, hükümet can atsa bile bugün masaya oturamaz. Süreç boyunca iğneyle kuyu kazar gibi elde edilen yüksek kamuoyu desteğini bugün hiçbir kuvvet bir araya getiremez. Güvenilmezliği, bütünüyle yalana dayalı kara propagandacılığı, başta Kürt-Türk sivillere dönük barbarlığı kanıtlanmış böyle bir hareketle pazarlık bu saatten sonra fayda yerine zarar getirir.

Hele de 15 Temmuz ve sonrasında ortaya çıkan PKK-FETÖ işbirliğine dair çeşitli kanıtlar ortadayken, hiçbir hükümet, ne halkı ne devleti, bu iki örgütten birini tasfiye edip diğeriyle pazarlığa ikna edemez. Ayrıca dünyanın her yerinde çözümler askeri ve siyasi pratiklerin bir arada yürütülmesiyle elde ediliyor. Şu anda askeri açıdan PKK’ya tam bir üstünlük sağlamış, siyasi ve moral üstünlüğü de ele geçirmiş olan devlet, düşmanını çökertme ihtimali doğmuşken, neden durup dururken taviz versin ki? Hangi devlet bu hatayı yapar?

Üçüncüsü, birkaç yıldır çok ağır küresel saldırılar altında kalan Erdoğan liderliği ve AK Parti, 15 Temmuz sonrası MHP’yle yakaladığı senkronu bozmayı göze alamaz. Çok açık ki masaya dair en ufak ima bile MHP’nin bu fiili koalisyonu bozmasına yetecektir. Oysa bugün “Yenikapı Ruhu” olarak kodlanan bu işbirliğine (hatta başka çevreleri de dâhil ederek) büyük bir ihtiyaç var.

Son olarak, Kürtlerin yeniden PKK’nın eline bırakılma ihtimalinin doğmasına veya kahir çoğunluğunun bu hisse kapılmasına katiyen izin verilmemesi gerekir. Süreç boyunca“Devletle anlaştık, buraları artık biz yöneteceğiz” propagandası yürüten PKK’ya aynı imkânın bir daha tanınması asıl ‘duygusal kopuş’ olacaktır. Hâlbuki Kürtler, şiddeti ve terörü desteklemediklerini açık biçimde kanıtladılar. Başlarına musallat olan bu örgütün hiçbir çağrısına katılmadılar. 15 Temmuz gecesi ve sonrasında da sokağa dökülerek, PKK/HDP’nin tüm aksi propagandasına rağmen, ortak vatanlarına sahip çıktıklarını açıkça gösterdiler.

Kısacası, bugün PKK’ya kırda ve şehirde, askeri ve siyasi olarak göz açtırmama stratejisi bütünüyle doğru. Devletin yapacağı en iyi şey, yasadışı silahlı unsurlara hayat hakkı tanınmayacağını kararlılıkla gösterip tümünü sınırın Suriye tarafına geçmeye zorlamak olur. Bir yandan da PKK’nın 40 yıldır şehirlerde kurduğu ‘ikinci paralel yapı’yı tasfiye mücadelesi verilmek zorunda. İtibarlarının tükendiği bugün “Çözüm mözüm yok! Çözüm millette” sloganı gayet yerindedir. Yeter ki devlet Kürtlere sonuna kadar sahip çıkacağını, ‘kurda kuşa’ yem etmeyeceğini, toplumun diğer kesimleriyle bütünüyle eşit olduklarını net olarak hissettirsin.

Hatta sadece PKK’ya değil, yönetimi karanlık ellere geçmiş HDP’ye de prim verilmemeli. Bu bakımdan, diğer muhalefet partileriyle görüşülürken HDP’nin adını bile anmama, hiçbir yere davet etmeme, muhatap kabul etmeme, neredeyse selam bile vermeme şeklindeki ‘resmi’ tutumun uzun süre devam edeceğini düşünüyorum. Eh, tarihi bir fırsatı çöpe atarak bunu fazlasıyla hak ettiler. Partiyi, başta FETÖ olmak üzere karanlık güçlerle temas halindeki urlarından arındırıp, 6-8 Ekim Katliamı gibi suçlarının hesabını vermedikçe, zaten ‘Yeni Türkiye’de bir şansları ve yerleri olmayacak.

SERBESTİYET

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums