Yavuz Baydar: Tuzu kurular Türkiye yağmasında, tam gaz

Bu soruyu hala soruyor olmak, abesle iştigaldir.

Yavuz Baydar: Tuzu kurular Türkiye yağmasında, tam gaz
24.06.2016 - 07:59
1533

'Yolculuk nereye?' sorusu artık geçerliliğini kaybetmiştir.

 

Bu soruyu hala soruyor olmak, abesle iştigaldir.

 

Türkiye, 'otoriterleşme olsun da nasıl olursa olsun, yeter ki yüzyıl boyunca papağan gibi tekrarlana tekrarlana gerçekleşir sanılan o vesayet formatları yerli yerinde kalsın' asgari müştereğinde el sıkışmış bir Milliyetçi-İslamcı-Militarist cephe ittifakının önderliğinde, faşizan bir Orta Asya modeline doğru hedef kilitlemiş halde ilerliyor. Güzergah göründü, ama ulaşmak için en son kalan engebeli mayınlı bir arazinin de geçilmesi gerek.

 

Bu yönetim modeli 1920'lerin Takrir-i Sükun günlerinden, İstiklal Mahkemeleri formatlarından; kısmen Saddam-Esad tipi Baas muhaberatlaması, kısmen Azeri tarzı hanedanlama ve kısmen de Mısır'daki İhvan çoğunlukçuluğu icraatlarından ilham almış görünse de henüz tam olarak tarifi mümkün değil.

 

Çünkü her geçen gün şekillenen amorf bir yapı halinde.

 

Kısmen Kürt meselesinin 'Filistinizasyon'u - yani güçlü demografisi olan devletsiz bir kimliğin taleplerinin sürdürülebilir halde, gerekirse her türlü sertlik altında konserve edilmesi -  sebebiyle İsrail'in de etkisi var 'Yeni Türkiye' teşekkülünde; aynı zamanda ordunun da güçlü bir İslami doktrinle güçlendirildiği Pakistan'ın da, hırçın bir mezhepsel egemenlik hiyerarşisinin son derece görünür olduğu Suriye'nin de.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresindeki 'yeni AKP' kadrosu, işte böyle bir karışımdan, 'menfaat zemininde el sıkış, azami ölçüde entegre et, kullan, ve at' formülü eşliğinde, nevi şahsına münhasır, 'yerli ve milli' bir otoriterlik düzeni üretmeye çabalıyor şu sıralarda.

 

Üzerinde çok konuşulması, mercek tutulması ve teşhir edilmesi gereken, a la Turka bir faşizm modeline çıkıyor bu yol.

 

Ama, dediğim gibi, nihai şekillenmeye biraz daha var.

 

Çünkü devletin derinliklerinde, ve bu tecritçi cephenin dokusunda hala tam bir mutabakat berraklaşmış değil. Sadece, Gezi ile 17-25 Aralık ve en son olarak da Barış Masası'nın devrilmesi ile girilen yolun genel hatları itibarıyla olumlu olduğu, Türkiye'ye hiç de demokrasiydi, haktı, özgürlüktü gerekmediği konularında, eski ve yeni 'elit'ler arasında bir anlayış birliğine varıldığı anlaşılıyor.

 

Ama, anlayış birliği demek, karşılıklı güvenin sağlanmış olduğu demek değil, bunu da güvenlikçi yapıda 'Milli Damar' vb çıkışlardan, yargıda da 'eski politize vesayet'i savunanların alevlendirdiği tartışmalardan çok net anlıyoruz.

 

Başka bir deyişle, yetkilerin 'barış içinde bir arada dağıtılacağı bir paylaşım savaşı' var gibi gözüküyor.

 

Neresinden bakarsanız bakın, bu paylaşım savaşının Türkiye toplumunda genel kamusal yarar bakımından hiçbir olumlu yanı yok. 2002 - 2010 arasında su yüzüne iyice vuran rengarenk taleplerin dondurulmasını, ertelenmesini, hatta imkan olursa imha edilmesini öngören bir süreçteyiz şimdi.

 

Böyle bakarsak anlayacağız ki, sivilleşme ve yetkinin halk nezdinde adil ve paylaşımı dinamiği ile ortaya çıkan AKP, pusulası iyice şaşmış bir liderin kuyruğunda 13 yıllık bir hikayede fırsat üstüne fırsat heba ederek ucube bir faşizm üretme noktasına gerilemiş bir lümpenler hareketi olarak tarihe geçmeye adaydır.

 

Önderleri başka türlü tarihe geçebilirdi; demokratikleşme altın tepsi içinde kendisine sunulmuştu; ama o ilkel refleksleri, nefsine esir olmayı, zulümle harcı karılmış bir iktidar temerküzü modelini seçti.

 

Acı olan şey, artık bu yoldan geri dönüşünün olmamasıdır.

 

***

 

'Yolculuk nereye?' diye sormayın artık.

 

Kendinizi küçük düşürürsünüz.

 

'Ne olursa olsun, ilgilenmiyorum' diyebilirsiniz.

 

Zaten cebi habire para gören, servete doymayan, 'bu dönemde ne kadar yağmalar talan edersem o kadar güzel' diye birbirini ezen iş dünyası, dışardaki sinik ortakları kaç zamandır bunu yapıyor.

 

Paraya doymuyorlar ve yurttaşı oldukları bu güzel ülkenin insanları ezim ezim ezilirken, hayvan muamelesi görürken sanki düşman topraklarda oturuyormuş gibi onların acısının, umutlarının zerresini hissetmiyorlar.

 

Tarih de bilmek istemiyorlar. Azıcık okusalar, sivilleşmeye katkıda bulunma cesaretinin içinde ne kadar paha biçilmez bir asalet olduğunu da belki anlayacaklar. Ama onların derdi, vicdanlarına artı değer katacak bir asalet mefhumu değil.

 

Hayırseverliği en iyi ihtimalle üç beş kuruşla geçiştirmek; ak ve kara paralarını başka ülkelerin bulanık bankalarında toplamak, çocuklarını en pahalı yabancı okullarda, dışarda okutmak. Bu ülke onlar için doğasıyla, hor gördükleri insan kaynağıyla, yağcılık edilecek 'otorite'leriyle, nimetleriyle bir yağma alanından ibaret. Ne yazıktır ki öyle.

 

ABD'de kanlı bir süreçten geçip düze çıkan sivil haklar kavgasında, 1960'larda vicdanlı sermayenin rolünü de bilmezler. Güney Afrika'da insanın insana kulluğunu bitiren barış sürecinin aynı şekilde hayırhah iş insanlarının 'göze alması' sayesinde sonuca ulaştığını da.

 

Hal böyle olunca seyredecekler elbette.

 

Koskoca akademi dünyasını Ali Baba'nın çiftliğine çevirecek, 12 Eylül'ü bile mumla aratacak şekilde YÖK Başkanı'nın iktidarın istemi doğrultusunda tasfiye imkanı veren faşizan değişikliklere de ses çıkarmayacaklar, çoğu kendi kocaman şirketlerinin adını taşıdığı halde.

 

Pek yakında buradan muazzam bir beyin gözü başladığında da, o hiç ses çıkarmadıkları lümpen otoriter yapıyla başbaşa yaşayacaklar.

 

Yargının tek kişinin uzaktan kumandasına bağlanmasına da öyle bakacaklar.

 

Hukukun bütün ipleri şahsileştirilmiş iktidara bağlanacak, Meclis'e seçmenin oylarıyla gelmiş insanlar cadı kazanlarında kaynatılacak, medya tek sesli borazana dönecek, ortada Anayasa diye bir şey bırakılmayacak, ve öyle bakmaya devam edecekler.

 

Eski Vesayet Sistemi'nden pek bir şikayetleri yoktu.

 

O sistemin yerini, genetiği değiştirilmiş, daha bozuk işleyecek bir 'Kayyum Nizamı' alıyor; ve 'acaba bizim işlere bundan bir zarar gelir mi, avanta vanaları kapanır mı?' diye bakınıyorlar.

 

Emin olun, yüzleri hiç asık değil.

 

Yolculuğun sonunda kendilerine bir şey olmayacağını sanıyorlar.

 

Onlara bir şey olmaz; olan Türkiye'ye oluyor.

 

Ve daha çook olacak.

 

 

 

YAVUZ BAYDAR | HABERDAR

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums