Bir salon dolusu kelli felli adam!

Orta yaşlı, bıyıklı, kavruk, asık suratlı Anadolu erkekleri.

Bir üniversite amfisini doldurmuşlar.

Sırtlarında bir örnek cübbe, başlarında kep!

Muhtarmış onlar!

Haberin devamını okumadan beni bir gülme alıyor.

Önce bunu bir fotoshop şakası sanıyorum!

Ama hayır, değil. Fotoğraf gerçek!

O zaman olsa olsa bir maskeli balodur!

Olur ya, Türkiye’de şimdi artık her şey mümkün.

Gözlerimin önünde ve kafamda hemen iki olay birbirine bağlanıyor:

Muhtarlarla düzenli toplantılar yapan malum şahıs, sarayın merdivenlerinde de bir tür “maskeli balo” düzenlemişti.

Gülme krizim biraz geçince habere göz atıyorum.

Olay ciddiymiş.

Muhtarlar Akademisini başarıyla tamamlayan muhtarlarımız bakanımızın da katılımıyla diploma töreni yapıyorlarmış.

Nedir bu “Muhtarlar Akademisi” diye bakıyorum.

Bir üniversite birkaç haftalık bir kurs düzenlemiş, adına da Akademi denmiş.

Aşağısı kesmiyor elbet!

Kurs bitince de “adabınca” mezuniyet töreni yapılmış.

Nutukların ardından kepler,  havaya fırlatılmış!

Sanırsın ki çiçeği burnunda Harvard’lı mezunlar hayata atılış anında!

Bakanımız da “demokrasimizin üç beyleri” demiş muhtarlar için.

Eh doğrudur, böyle demokrasiye,  böyle uç beyi yakışır!

Erbakan Hoca’nın o muzip gülüşüyle parmağını salladığını görür gibiyim:

“Sizi gidi batı taklitçileri sizi, sizi gidi alafrangacılar siziii”

Hani İslam geleneklerine bağlıydınız?

O başınıza taktığınız kepler ve sırtınızdaki cübbe en has Hıristiyan geleneklerini temsil ediyor, haberiniz yok!

Ya da var ve ülkeyi getirdiğiniz yerde ilginç bir “Doğu-Batı” sentezi hayat geçiyorsunuz.

Ama maskara bir karikatür olabiliyor sadece.

“Yaptık oldu işte.

Alan memnun, satan memnun, sana ne?” diye bağıranları duyar gibi oluyorum.

Gülüyorum tekrar ve Yeni Türkü’nün dizeleri geliyor aklıma:

“Tak etti canıma bu maskeli balo

Ve onun sahte yüzleri.”

Tarık Demirkan

12 Mayıs 2016