Sidar Basut: Sandıktan "Çözüm" Çıktı!

"Sokağa çıkma yasağı sırasında, bir komşumuzun çocuğu çok hastaydı ve acilen hastaneye götürmemiz gerekiyordu. Apar topar arabaya atladık, arabayı ben kullanıyordum, Dağkapı Meydanına varmadan askerler bizi durdurdu. Bagajı açmamızı istediler, ben de açtım.

Sidar Basut: Sandıktan
5.11.2015 - 22:19
2261

 Sokağa çıkma yasağı sırasında, bir komşumuzun çocuğu çok hastaydı ve acilen hastaneye götürmemiz gerekiyordu. Apar topar arabaya atladık, arabayı ben kullanıyordum, Dağkapı Meydanı'na varmadan askerler bizi durdurdu. Bagajı açmamızı istediler, ben de açtım. Bagajda piknik tüp vardı ve üzeri örtülüydü. Askerlerden biri tüpü işaret ederek; 'Burada bir şey var komutanım' dedi. O an çok korktum, hemen tüpün üstündeki bezi alıp; 'Bakın küçük tüp, arkada da komşumuz var, oğlu hasta hastaneye gidiyoruz.' dedim. Komutan arka koltukta oturan komşumuzu ve kucağında oğlunu görünce bana dönerek 'uzaklaşın ve dikkatli olun' dedi. O an yaşadığım korku ve endişeyi size anlatamam. Ölümle burun buruna gelmiştik. Nihayet hastaneye vardık, dönüşte partinin önünden geçtik. Hava da güneşliydi o gün, baktım partili arkadaşlar dışarda oturmuş sohbet edip gülüyorlar. Ne yalan söyleyeyim zoruma gitti, kendi kendime dedim ki; 'Oğlum biz niye ölüyoruz, bunlar niye gülüyor? Bu savaş kimin savaşı?'"

Düşünün ki 7 Haziran sonrası öyle bir cehennemin içinden düştü ki Kürtler; kendilerine ait görmedikleri bir savaşın hem mağduru, hem de kurbanı oldular.

Peki ne oldu da PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 2013 Newroz'unda okunan mesajıyla birlikte başlayan barış süreci birden bire yerini savaşa bıraktı? Konuyla ilgili görüşlerini aldığım insanların bazıları Kandil'in HDP'nin 7 Haziran'daki başarısına rağmen bunu göz ardı ederek zaman zaman HDP'yi azarlaması olarak gösterirken,  önemli bir kısmı hendek kazıyarak "özyönetim" ilan edilmesi ve Kürtlerin kaderinin YDG-H adlı yapılanmada yer alan gençlere teslim edilmesi olarak görüyor. Bunun yanı sıra hükümetin Kürt meselesine bakış açısındaki sertliğe de dikkat çekenler az değil. Bütün olup bitenlerin sonucunda 7 Haziran seçimleri sonrası kurulamayan hükümet, partilerin uzlaşmacı kimlikten giderek uzaklaşması vs. hem savaşı tırmandırmış, hem de Türkiye genelinde ekonomik çöküşün nedenlerinden biri olmuştur.

Gelelim 1 Kasım seçimlerine. 7 Haziran'da yüzünü HDP'ye dönen ağırlıklı Kürt seçmen, 1 Kasım'da sırtını HDP'ye döndü. Her ne kadar HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ; yaptığı açıklamada özyönetim ilan edilen yerlerde oyların yükseldiğini iddia etse de, tablolar incelendiğinde aynı yerlerde Ak Parti'nin de oylarının yükseldiği görülecektir. Ayrıca şunu da belirtmekte yarar var. 1 Kasım seçimleri Kürtler açısından "özyönetim" referandumu olmadığı gibi, Kürt meselesinin çözümü noktasında da Kürtlerin hendekleri değil, meclisi işaret ettiklerinin göstergelerinden biridir. Oysa ki burada Yüksekdağ'ın şiddeti meşrulaştıran dilden arınarak şunu sorması lazım:"Özyönetim ilan edilen yerlerde neden yüzlerce insan öldü, bizler bu ölümlerin önüne geçmek için neler yapmalıydık?" 1 milyondan fazla oy kaybına rağmen "özyönetim"in yolunun kazılan hendeklerden geçtiğini savunmanın hiçbir anlamı olmadığı gibi, başta Kürtler olmak üzere kimseye faydasının olmadığı da çok aşikar.  

Bu yüzden 1 Kasım seçimleriyle birlikte Kürtlerin bu kez çözümün adresi olarak yüzünü yeniden Ak Parti'ye dönmesini, HDP'nin yürüttüğü yanlış politikalardan bağımsız düşünmek mantığa aykırı olur. Bu noktada HDP'nin"Seni başkan yaptırmayacağız""Savaş gladyosu AKP" gibi Kürtlerin nezdinde karşılık bulmayan söylemlerden uzaklaşarak kendi iç dinamikleriyle 1 milyon oy kaybını sorgulaması gerekir. Aksi halde çokça eleştirilen "Cihangir"siyaseti HDP'ye yapışır. Zira Diyarbakır'da, Cizre'de, Şırnak'ta, Ağrı'da birçok kişi meselenin ana kaynağı olarak"saray"ı görmediği gibi, çözümün adresi olarak da Ak Parti'yi tek başına iktidar yaparak meclisi gösterdi.

Tabi HDP'nin kaybettiği 1 milyon oyu sadece "hendek" siyaseti veya Kandil'in müdahalesi belirlemedi. Bunun yanı sıra yürüttüğü kötü belediyeciliği de vurgulamakta fayda var. HDP'ye bağlı belediyelerin hiçbirinde şehir halkı verilen hizmetten memnun değil, zaten ortada bir hizmet olduğu da tartışılır. İtiraz hareketi geleneğinden gelenler, maalesef inşada sınıfta kalıyor. Burada da HDP'nin "bedel" siyasetinden vazgeçip, hizmet anlayışını geliştirmesi gerekiyor. Aksi durumda yerel yönetimlerde de yapılacak seçimlerde HDP'nin belediyelerin bir kısmını kaybetme ihtimalini buraya not düşelim.

Gelelim  1 Kasım sonrası mevcut duruma. Burada görüşlerine başvurduğum insanlardan edindiğim izlenim sonucunda halkın önemli oranda oyunu verdiği AK Parti'nin özellikle Kürt meselesinin çözümü noktasında 7 Haziran öncesi geliştirdiği sert söylemlerden vazgeçmesi gerektiği, seçim beyannamesinde yer verdiği maddeleri biran önce hayata geçirmesi gerektiği yönünde. HDP'den beklenen ise yüzünü Kürtlere dönüp başta anadilde eğitim hakkı olmak üzere, Kürtlerin meşru hakları noktasında mecliste destekleyici  ve en önemlisi ısrarcı güç olmasıdır.

Halk; çözümün, istikrarın, ekonominin ve Kürt meselesinin temel aktörü olarak legal siyaseti ve meclisi gösterdi. Bu noktada sandıktan "hendek" siyaseti değil, "çözüm" talebi çıktı. Bundan sonrası siyasilerde.. Aksi halde şiddeti meşrulaştırarak Kürtlerin içine atılacağı ateş, sadece düştüğü yeri değil, herkesi yakar. 

http://blog.radikal.com.tr/turkiye-gundemi/sandiktan-cozum-cikti-116324

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums