Geçen yazıda kendi beyanı, programı ve icraatları dolayısıyla AK Parti'ye “İslamcı” denemeyeceğini, dolayısıyla AK Parti üzerinden İslamcılık eleştirisi yapmanın doğru ve hakkaniyetli olmadığını belirttim. Bu yazıda İslamcı bir perspektiften AK Parti eleştirisi yapmaya çalışacağım. İslamcı eleştiri mevcut siyasî partilerin veya sağ, sol, milliyetçi, liberallerin eleştirilerinden farklıdır.
Benim İslamcılıktan anladığım “es-siyasetü'ş-şer'iyye” adı verilen siyasetin maksatlarının tahakkuk ettirilmesi tezidir. Burada anahtar terim “şeriat” olduğuna göre, tahakkuk ettirilmek istenen maksatlardır ki, İmam Şatıbi, Gazali vd. otoriteler buna “makasidu'ş-şeria (şeriat'ın maksatları)” demişlerdir ki, bunlar da beştir: Canı, dini, malı, aklı ve nesli korumak. İslami hükümlerin tamamını asli maksatlarına indirgediğimizde münzel şeriat'ın insan hayatında ve toplumsal ilişkilerin bütününde bu beş maksadı tahakkuk ettirmeye yöneldiğini görürüz.
“Es Siyasetü'ş Şer'iyye” söz konusu beş maksadı siyaset yoluyla tahakkuk ettirmek ister. “Siyaset”i en geniş anlamında resmi ve sivil olmak üzere, meşru bir maksat doğrultusunda bir topluluğun bilgi, sanat (estetik) ve hünerle yönetilmesi, işlerinin yürütülmesidir. Bu manadaki sanat hem bir tekniği/yöntemi içerir, hem iktidar ilişkisini düzenlemeyi. Bu manadaki siyaset “peygamber mesleği”, yani takip ettiği yol ve yöntemdir.
Hal böyle olunca İslami akımların beş ana maksadı tahakkuk ettirmek üzere beş ilkeyi kendilerine rehber edinmesi lazım. Bunlar da özgürlük, ahlak, hukuk, adalet ve ittihad/vahdet'tir.
1) Özgürlük: İslamcı akımların özgürlük anlayışları liberal özgürlük anlayışlarından farklıdır. İslam, din ve vicdan özgürlüğünü, fikri ve siyasi serbestiyi, ifade hürriyetini esas alır ancak iktisadi hayatta serbestinin vahşi piyasaya dönüşmesine izin vermez; ahlaki seçimler bir özgürlük olmakla beraber her türden kullanımı sınırsız değildir. (Daha geniş bilgi için bkz. A. Bulaç, İnsanın Özgürlük Arayışı, 5. Bsm. İnkılap Y., İst.-2015.) Bir siyasi harekete bakarken şunu sorarım: Bu parti bizi ne kadar özgürleştirdi? AK Parti, nefs-i emmareyi özgürleştirdi, fikri ve siyasi özgürlükleri kısıtladı; devleti bir kere daha derin yapılara teslim etti.
2) Ahlak: Ahlaktan anladığım Müslüman'ın, üzerinde yürüdüğü kozmik düzenin ve enfüsi/fıtri yaratılışının esasını teşkil eden normların tutum ve davranışlarımızı yönlendirmesi; ruhi ve fikri tutarlılık; dürüstlük; paylaşım, cömertlik; hak ve hakkaniyetin beyanında cesaret; şehvet ve iştihaya karşı iffet; haramlardan ve münkerlerden kaçınmak; hudutlara riayet; tevazu; sorumluluk ve doğruluktur ki, bütün bunların özet ifadesi “takva”dır. Takvası olmayana Kur'an'ın bir faydası yoktur, çünkü “Bu Kitap takva sahiplerini hidayete erdirir” (2/Bakara, 2). Her bir şahıs bu ahlaki normları esas alıp iktidarı kritik edebilir.
3) Hukuk: Benim hukuktan anladığım kişilerin, yöneticilerin ve yasa yapıcıların üstünde bir hukukun varlığına teslimiyettir ki, buna bugün “hukukun üstünlüğü ilkesi” adını verirler. Bu ilkeye saygı gerekli ama yeterli değildir. Saygı yanında hukuk'a uygun yasa yapmak, yasaların öngördüğü uygulama ve kararlara rızadır. Bir yönetici kendi otoritesini kullanıp hukuk yapıyorsa, yasama meclisini dilediği gibi yönlendiriyorsa, yargıdan kaçıyorsa o ülkede hukuktan bahsedilemez.
4) Adalet: “Her hak sahibinin hakkını elde etmesidir.” İki düzeyde adaletten söz edebiliriz: biri hukuki/cezai adalet ki bu adli sistemin etkin, hızlı ve doğru karar vermesiyle sağlanır; diğeri tabii, bürokratik ve maddi kaynakların bölüşümü. Her iki kriter açısından Türkiye'de adaletin a'sından söz edilemez. Sistem mağduru milyonlarca insan, uçurumlarla ifade edilen gelir bölüşümü ve sadece iktidar yanlılarına tahsis edilmiş kamu kaynakları. Yoksulluk, işsizlik, saray özentisi, israf ve orta sınıfın erimesi işin cabası.
5) İttihat/vahdet: İttihat'tan kastım bölgesel politikanın ittihad-ı anasır-ı İslam (İslam birliği)ni hedeflemesi; küresel politikanın beşeriyetin sulh ve salah üzere “İslam barışı” mesajıyla uyandırılmasıdır. Türkiye, bölgede ittihatçı politika takip etti, el attığı her ülkede musibetlere sebep oldu, yapayalnız kaldı. Vahdet'ten anladığım adalet, paylaşım, karşılıklı diyalog ve işbirliği temelinde iç sosyal barıştır. Bugün maalesef toplum kutuplaşmış durumda.
Zaman