Gökhan Bacık: Devletin İslamcıları tartışması

Ali Bulaç, Zaman Gazetesi’ndeki köşesinde devletin öteden beri “bazı istihbarat oyunları” ile İslamcı bazı kişileri kendi hesabına istihdam ettiğini yazdı.

Gökhan Bacık: Devletin İslamcıları tartışması
12.07.2015 - 07:25
2473

 Ali Bulaç, Zaman Gazetesi’ndeki köşesinde devletin öteden beri “bazı istihbarat oyunları” ile İslamcı bazı kişileri kendi hesabına istihdam ettiğini yazdı.


Aslında buna şaşırmamak lazım. Türkiye’nin de içinde bulunduğu “gelişmekte olan ülkeler”de devletin bazı birimleri, bıkmadan kendi vatandaşlarının sivil yapılarına sızmakla uğraşır.

Hele devlet, teknolojide, ekonomide, dış politika “iktidarsız” ise saplantı halinde kendini “vatandaşları ile uğraşmakla” tatmin eder. Gücü Alman ve ABD istihbaratını durdurmaya yetmeyen kendi insanınasardırır.

Geri kalmış ülkelerde savcılar, hırsızların değil gazetecilerin peşinde koştuğu gibi istihbaratçılar da yabancı risklerin değil “kendi vatandaşlarının peşinde” koşar.

Ortalama bir Amerikan savcısı “acaba bu adam vergi kaçırıyor mu” diye düşünürken ortalama bir geri kalmış ülke savcısı “acaba bu adam komünist mi, hain mi” diye düşünür.

Geri kalmış bir ülkenin savcısı “ülkeleri hainlerin değil vergi kaçıranların yıktığını” anlayabilecek bir eğitim alamadığı için hayatı gazeteci, muhalif peşinde koşarak geçer.

Devlet ve dini hareket

Ancak devlet ve dini hareketler arasındaki hastalıklı ilişki Bulaç’ın dile getirdiği istihbarat boyutunun çok ötesinde.

Neredeyse ayırım yapmaksızın bütün dini hareketler, toplumsal kurtuluş reçetelerinde devleti merkeze koymuştur.

Dini hareketler ister parti kurarak Meclis üzerinden ister bürokrasiyi dönüştürmek üzerinden ama mutlaka önce devleti kotararak “ideal bir toplum” kurmaya inanmışlardır.

Türk toplumu geleneksel anlamda dindar olduğu için bu işe yarar bir tercih olarak görülebilir. Cuma namazı sonrası siyasi açıklama yapmanın prim yaptığı, insanların dini vakıflara hiç durmadan para ayırmayı görev saydığı bir ülkede İslami hareketlerin hepsinin “önce devlet” demesi kendilerince tutarlıydı.

Çünkü gerek parti politikası yapmak gerek bürokrasiyi dönüştürmek bir güç oyunuydu. Yani burada “sanat, bilim yapan” değil “maddi imkanları sağlayıp örgütlenip güçlenen” oyunu kazanıyordu.

İkna değil güç

2015 yılında sanat, sinema gibi alanlar o nedenle hâlâ dindar olmayanların etkisi altında. Popüler diziyi onlar yapıyor, iyi oyuncuyu onlar çıkarıyor, popüler şarkı bestesini onlar yapıyor...

Dini hareketin bir Sezen Aksu’su, Beren Saat’i, Mehmet Ali Birand’ı var mı? İnşaat ile 12 yıldır ülke yönetmiş dindar mimarların, mimarinin modern kaygılarını konu edinen bir tane dergisi var mı?

Yoldaki kitapçıya gitsek mutfak, bahçe, mimari, odun kesmek, moda, gelinlik, otomobil, gezi dergilerine baksak bunların sayfalarını kim yazıyor?

Mesela İslami hareketin bir Ahmet Ümit’i, Orhan Pamuk’u var mı?

Yok! Çünkü devlet, İslami hareketi kuruttu.

Dindarların, “dini anlatmak ve onun üzerinden var olmak” dışında herhangi bir alanda mesleki, sanatsal yeteneklerle toplumu sürüklediği alanlar nedir?

O nedenle İslami hareket bir oranda “ikna değil güç hareketidir.” Sanatı meydana getiremeyenler toplumu ikna edemeyeceği için, bir zaman sonra yasaklamak yani “güç” kullanmak zorunda kalır.

Çünkü yasaklamasan kendi mahallenin oğlanları ve kızları bile seküler bestecinin, modacının, dizinin peşinden gidiyor!

Sanatı, mimarisi, bestecisi olmayanlar “ben daha iyisini yapıp toplumu ikna ederim” diyemeyeceği için bir zaman sonra “ahlaktan, dinden bahsederek halkın da kendisine desteğini kullanıp yasaklar.”

Sokak dili ile özetlersek “bir araya gelip sekülerleri dövüp duruyoruz” çünkü halk bizim arkamızda, biz güçlüyüz. Ama her zaman haklı mıyız? Tartışılır.

O nedenle Ali Bulaç’ın dediklerine şaşırmamak lazım. Zaten İslami hareketin büyük bir kısmı devlet için gönüllü olmaya hazır.

BUGÜN

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums