'Devlet'i bir şahıs üzerinden tanımlamaya kalksak benim aklıma ilk gelen isim herhalde Vecdi Gönül olurdu.

Bir insan düşünün ki ömrünün en az 40 yılı kritik makamlarda geçsin. Sağ, sol, milliyetçi, muhafazakar partiler fark etmez. İktidara kim gelirse gelsin hep ‘vazgeçilmez' olmayı başarsın…

1975'te vali olarak tanıştığı ‘kırmızı plaka'yı neredeyse hiç bırakmadı.

Kocaeli, İzmir, Ankara Valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı.

12 Eylül döneminde YÖK'ün kurucu üyeliği, 28 Şubat sürecinde Sayıştay Başkanlığı da yaptı.

'Muhafazakâr' kimliğiyle bilinen Gönül'ün askerlerle arası hep iyi oldu. 28 Şubat günlerinde Genelkurmay karargâhındaki 'yargı brifingi'ne katılması ve ön sıradan alkış tutanlar arasında olması demokrasi karnesinin kırık notu olarak anlatıldı.

 FP'den AK Parti'ye kurucu olan isimlerdendi. Sessiz ama etkiliydi. Erdoğan, milletvekili aday listesine son şekli birkaç gün odaya kapanarak Vecdi Bey ile birlikte vermişti.

 Vecdi Bey hiç kimseden çekmedi Bülent Arınç'tan çektiği kadar…

 AK Parti'nin ilk iktidarında Erdoğan'ın kafasındaki Meclis Başkanı adayıydı. Bülent Arınç "Adayım, yarışa hazırım" deyince vazgeçmek zorunda kalmıştı.

 Bugünlerde süreç farklı bir yöne evrilmiş olsa da 2007 öncesi ‘darbe' olasılığı her daim gündemdeydi. Vecdi Gönül, Milli Savunma Bakanı olarak asker ile hükümet arasında ‘köprü' görevi üstleniyordu.

 Askerin AK Parti içerisinde tercih ettiği nadir isimlerdendi. 23 Nisan resepsiyonu akşamı ‘son dakika' olarak TV'lerde ‘AKP'nin cumhurbaşkanı adayı' olarak lanse edilmişti.

 Erdoğan'ın askere Gönül'ün Köşk adayı olacağına ilişkin söz verdiği konuşuluyordu.

 Vecdi Bey'de kendisini o kadar hazırlamıştı ki Köşk adaylığına, "Başka adayların da adı geçiyor" diyen milletvekillerine, "Onun kaç yıllık devlet tecrübesi var ki” diyerek şans tanımıyordu.

 Ne olduysa o geceden sonra oldu. Kamuoyu kadar parti grubu da ağırlığını koydu.

 Abdullah Gül'ün aday olmasında Bülent Arınç yine etkin rol oynayacaktı.

 Siyasete uzun yıllar yaptığı Milli Savunma Bakanı olarak ‘veda' eden Vecdi Gönül azimli bir insan. 1979 yılında Ankara Valisi olması nedeniyle yarım bıraktığı doktorasını öğrenci affından yararlanıp 36 yıl sonra tamamlamıştı.

 Evde oturup torun seveceği zannedilen Gönül yeniden eski koltuğuna atandı.

 Gönül ismini Başbakan Davutoğlu'nun değil, direkt Saray'ın tercih ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

"Neden Gönül?" Sorusuna gelince…Başta Suriye krizi olmak üzere asker ile hükümet arasında giderilmesi gereken pürüzler olduğu ortada. Önümüzde Yüksek Askeri Şûra toplantısı var. Erdoğan ‘paralel yapı' operasyonlarını TSK içine taşımak istiyor. Bu kritik süreci herhalde en iyi Vecdi Bey ile kotarabileceğini düşünüyordur.

'Hoca' için çare koalisyon…

Cumhurbaşkanı’nın ‘anayasal sınırlar içine çekilmesi’ sadece muhalefetin beklentisi mi?

Başbakan Davutoğlu’nun da farklı düşündüğünü sanmıyorum.

Parti başkanı ve başbakan olacaksınız ve kamuoyu sizin milletvekili aday listesine kaç isim yerleştirebileceğinizi tartışacak!

Davutoğlu’nun sıkıntısı tam da budur…

O da Saray’a karşı ‘özerklik’ istiyor. ‘Seçim’ yerine ‘koalisyon’u tercih etmesi işte bu yüzden.

Davutoğlu için her türlü riske rağmen partiye hâkim olabilmenin yegâne yolu koalisyon görülüyor.

Kasımda sandığa gidilirse sürecin yönetimi ve partinin kontrolü yine Saray’da olacak.

Belki yine meydanlarda olacak Cumhurbaşkanı. Listeler Saray’a gidip gelecek. Buna engel bir durum yok.

Ya Saray, seçim öncesi yapılacak kongrede yeni bir genel başkan arzularsa? Erdoğan ile Gül arasında, şu aşamada zor görülse bile, bir uzlaşma doğarsa?

Koalisyon ve seçim tartışmaları AK Parti’yi kimin yöneteceğiyle yakından ilgili.

‘Kasımda seçim’ Erdoğan’ın parti üzerindeki hâkimiyetini perçinler.

Davutoğlu riskin farkında ve kalıcı olabilmek için bir an önce CHP ya da MHP ile anlaşmak istiyor.

‘Hoca’ için çare koalisyon…      

MEYDAN