Ayşe Böhürler: 100 yıl önceden bugüne

24 Nisan; birçok olayın hem sonucu hem de başlangıcı olmuş.

Ayşe Böhürler: 100 yıl önceden bugüne
25.04.2015 - 09:14
2948

 24 Nisan; birçok olayın hem sonucu hem de başlangıcı olmuş.

Tek başına ele alınıp yorum yapılamayacak kadar fazla bileşene sahip bu dönemi; emperyalistlerin kurgu ve tasarımlarından bağımsız, keyfi çizim ve haritalarla ulus devletleri tayin ettikleri bir arka fonu yok sayarak değerlendirmek mümkün değil.

24 Nisan'ı; 1914'te başlayan 1. Dünya Savaşını, İmparatorluğun Almanya'yla birlikte savaşa girmesini, tüm cephelerdeki ağır yenilgiyi, ordunun açlıktan, hastalıktan telef olmasını, Hükümet'in zayıflığını ve iç çatışmalarını, Ermeni komitacıların katliamlarını, Kafkasya'dan, Balkanlar'dan, Kırım'dan göçe zorlanan milyonlarca Müslümanın Anadolu topraklarına gelişini, yoksulluğu, salgın hastalıkları ve işgal koşullarını hesaba katmadan tek başına değerlendiremeyiz. Her şeyden önemlisi de emperyalistlerin kurgularını.

Elbette o günlere ilişkin tarihi tespitler ve kayıtlar yaşanan bütün acılar gibi Ermenilerin acılarına da tanıklık ediyor, şahitlik yapıyor. Ancak bunun “soykırım” olarak tanımlanmasını gerektirecek koşulların olmadığını de yine tarih bize apaçık gösteriyor. Bu meselenin çözümsüzlükten kurtulması için tarafların ve olaylara müdahil olan diğer halk ve devletlerin tutum ve eylemlerinin de açık yüreklilikle ortaya dökülmesi gerekmez mi?

24 Nisan 1915'e doğru olanlara yakından baktığımızda; Osmanlı yönetiminin Ermeni Patriğine, Müslüman kıyımına son verilmesi için yaptığı ama cevapsız kalan çağrıyı görüyoruz. 24 Nisan 1915, ülkedeki Ermeni örgütlerinin kapatılıp iki bin küsur yöneticisinin tutuklandığı tarihi gösterir. Bugün soykırıma delil olarak gösterilen, içinde ona dair tek kelime geçmeyen iki maddelik muvakkat kanun bir ay sonra çıkar. Yaşanan çok taraflı trajedilere bakarken acı yarıştırmanın bir manası yok. Ancak o yıllarda yaşananların bugüne fatura edilmesini isteyen nesillere baktığımızda, ön plana çıkanın çözüm aramanın ötesinde siyasi ve ekonomik çıkarlar olduğu bariz olarak görülüyor. Burada asıl mesele nedir ? “Vicdani ve tarihi bir hesaplaşma mı” yoksa “ekonomik ve siyasi bir hesaplaşma mı?”

Lübnan, Ermeni diasporasının en güçlü olduğu yerlerden birisi. Ancak burada yaşayan Ermeni nüfusuna dair net bir rakam bulmak mümkün değil. 150-200 bin arası Ermeni'nin yaşadığı tahmin ediliyor. Tahmin ediliyor diyorum çünkü Lübnan'da resmi nüfus sayımı en son 1932 yılında yapılmış. Ülke nüfusunun %59.7'si Müslüman, %39'u Hristiyan, %1.3'ü ise Dürzi. Ermenilerin nüfusa oranıysa % 4 gibi.

Bourj Hammoud, Beyrut'ta Ermeni Mahallesi olarak bilinir. Sokak ve dükkan isimleri, satılan ürünler Antep'ten Maraş'a, Urfa'ya izler taşır. Evlerde Türk televizyonları açıktır. Sokaklardaki sesler arasında Türkçeyi rahatlıkla ayırt edebilirsiniz. Herkesin Türkiye'ye dair bir hatırası ve özlemi var.

Onların gözünde Türkiye; zengin ve güçlü bir ülke.

Bu mahalleyi yıllar önce, toprağı bol olsun Hrant Dink'in de içinde olduğu bir heyetle gittiğimiz Beyrut ziyaretinde görmüştüm. Daha sonraki dönemlerde de çekimler vesilesiyle defalarca gittim. Bir keresinde Bourj Hammoud'a İskenderun'dan göç eden yaşlı bir amcayla sokak röportajı yaparken (ki Fransızlardan şikayet ediyor, Türkiye'yi ne kadar özlediğini anlatıyordu) onu kameranın karşısından kaldıran bir müdahaleye maruz kalmıştık. Gönül rızasıyla Türk televizyonuna konuşmayı kabul eden amcayı engelleyen kişi, Taşnak Partisinden bir görevliydi.

Bourj Hammoud'da yaşlı kuşakta özlem ve hatıralar daha baskınken, yaş ortalaması gençleştikçe “nefret” dili ve duygusu daha da artıyordu. Türkçe bilen kuşak giderek yok olurken, onların yerine, her 24 Nisan gününde Ermenileri kesen Osmanlı zabitleri resimleri çizerek, bunların sergisini yaparak büyüyen kuşaklar geliyor.

Çocuklara okul ödevi olarak çizdirilen bu resimleri Beyrut'ta gördüğüm gibi İran İsfahan'da Ermeni Mahallesinde de görmüştüm.

24 Nisan 1915, resimler, şiirler, piyesler ve etkinliklerle, onların belleklerinde adeta yeniden inşa edilmiş ve ediliyor. Bugün bu meselede daha çok etkili olanların “hasım yaratma” psikolojisi içinde Türk düşmanlığıyla örülü bir kimlikle büyüyen yeni nesiller olduğunu görüyorum.

Lübnan özelinde bunları yazmamın sebebi Trablus'da yaşayan Lübnan Türk Derneği Başkanı Halid Tadmori'den gelen bir mail oldu. Diyor ki: Lübnan Eğitim Bakanı, 24 Nisan gününde, iddia edilen Ermeni soykırımının 100. yılı dolayısıyla okulları tatil etmeye karar verdi. Maalesef Lübnan hükümeti bu kararı destekledi. Bununla beraber Lübnan'daki Ermeniler ve bazı grup Maruni Hristiyanlar tarafından Türkiye'yi ve Osmanlı devletini kınayan ve kötüleyen birçok faaliyet son günlerde giderek artan sayıda yapılmaya başlandı. Biz de Lübnan Türk Derneği olarak bu davranışlara karşı Lübnan-Türkiye arasındaki kardeşliği korumak için 24-25-26 Nisan günlerinde her yerde Türk bayrağının Lübnan bayraklarıyla beraber yükselmesini istedik. Ayrıca Trablus Müftülüğüyle anlaşarak, 24 Nisan Cuma namazında Trablus'taki tüm camilerde bu yalan soykırımla ilgili hutbeler okunacaktır. 26 Nisan Pazar günü ise Trablus'un Fetih gününe denk geliyor. Bu Fetih Türk-Memluk sultanları tarafından 726 sene önce, şehri Haçlılardan kurtararak gerçekleşti. Pazar günü de şehrin sokaklarında dolaşacak en az bin kişiden oluşan bir yürüyüş düzenlenecektir.

Bu olayları Türk basınına ve üst düzey yetkililerine yansıtmaya gayret gösteriyoruz”

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums