Hades...

  • 17.09.2018 00:00

 Zor günlerdeyiz.

Zorbalıklarıyla övünür hale gelmiş kalabalıkların nefret çığlıklarından başka bir ses duyulmuyor artık. Uğultu, insan çığlığını bastırıyor. Acılar, barbarların neşesi haline gelmiş. Ne kadar kötülük yapabilirlerse o kadar mükafatlandırılıyorlar. Çocukları öldürmeyi seviyorlar. Cesetlerin etlerini koparan, et çiğnedikçe aldıkları hazdan çıldırırcasına hırlayan zebaniler gibiler.
“Hades” dedikleri bu olsa gerek...
İnsanlık tarihi, böylesi dönemleri arada sırada yaşıyor falan da değil üstelik. Her zaman böyleydi. Ne yalan söyleyeyim; memlekette süregelen kötülük için “en kötü günleri yaşıyoruz” diyenlere hiç katılmıyorum. Kızmayın ama öyle değil.
Son yüz yıllık film şeridinde, kamerayı hangi kimliğin üzerine tutarsanız, başka “en kötü günler” hikayeleri de dinleyeceksiniz, inanın.
Acı yarıştırmak için demedim...
Böylesi zamanlarda, insanın en büyük şaşkınlığı “kalabalıklar bu zulme nasıl alkış tutar” olur. Oysa daha dün, belki bugün, kendisinin de bir başka cinayeti alkışladığını kabullenmesi ise asla kolay bir eylem olmayacaktır.

Garip yaratıklar yani insanlar. Öldürme veya katili haklı bulma tutarlıkları asla son bulmuyor. Kendilerine yapılan büyük haksızlıklar karşısında isyan ettiği esnada bir başkasının kanına girmeyi çok seviyor. Ülkede “hakkedilmiş cinayetler” ortalığa saçılmış halde adalet bekliyor. Çok uzun zamandır bekliyor...
Ne yapmalı, barbarlığı nasıl durdurmalı?
Her birimizin yastığa başımızı koyduğumuzda içimizi burkan o duygu, yani özgür olamama, yani tutsaklık, yani tutsak veya öldürülmüş veya açlığa mahkum edilmiş binlere karşı duyulan mahcubiyet, yani uykusuzluk nasıl son bulacak?
Böylesi devasa ve organize bir aymazlık nasıl kirli ellerini bedenlerimizden çekecek? Nereden başlamalıyız? Hemen şimdi ne yapabiliriz? Bu konuda kim ne nasihat verebilir ki?
İnanın çok zor değil...

Sadece bir adım uzağınızda duruyor cevap. Uzanacağınız ve dokunabileceğiniz bir kararda saklı her şey...
Hikayedeki karıncaya bir kulak verin.
Sonrası çorap söküğü gibi gelecek, bana da öyle oldu çünkü...

“Kral Nemrud, İbrahim Peygamber’in ateşte yakılması emrini verdikten sonra meydan yere odunlardan büyük bir yığın yapılmış. Odunları tutuşturmuşlar sonra. Alevler o kadar yükselmiş ki bulutların tutuşacağını sanmış çocuklar. Korkmuş kaçmış bütün hayvanlar. İbrahim Peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış askerler. Atacaklarmış ki Nemrud’un ne güçlü bir kral olduğunu anlasın, görsün; bir daha ona karşı gelmesin İbrahim Peygamber.
Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennemi ateşe doğru. Gökte uçan ve gagasında ateşe atmak üzere bir dal parçası taşıyan bir kartal onun bu telaşını görüp sormuş hemen yanına yanaşıp: “Bu acelen niye? Nereye böyle?”
Ağzında bir damla su taşıyan karınca o bir damlayı ellerinin arasına alıp, “Duymadın mı” demiş. “Nemrud, İbrahim Peygamber’i ateşte yakacakmış. İşte ateşin olduğu yere su götürüyorum.”
Bu sözleri duyan kartal kendini tutamayarak uluorta kahkahalarla gülmeye başlamış. “Sen şu ateşe dönüp yüzünü hiç bakmadın mı?” diye sormuş. “Ne kadar büyük. Senin bir damla suyun ona ne yapabilir ki?”
Su taşıyan karınca, “olsun” demiş. 

“Hiç olmazsa safımız belli olur.”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums