Köln’de üç gün

  • 1.02.2015 00:00

Hrant Dink anması için Köln’de bir etkinliğe katıldık eşim Belma’yla beraber.

Belma Almanya doğumlu olduğu için oraları iyi biliyor zaten. Ayıptır söylemesi benim de az gezmişliğim yok Acı Vatan’da. Hatta ablamı gelin vermişim o yaban ellere. Yine de Köln’ü ilk görüşümdür, heyecanlandım giderken. Bizim neslin insanları hâlâ yurtdışına gitmeyi hava atma vesilesi sayar neticede.

Gündüz diye bir arkadaş karşıladı bizi. Daha doğrusu el sıkıştığımız anda arkadaşımız oluverdi hemencecik. Önceden tanımaz etmezdik. Otelimiz nehrin kenarında, hani geçenlerde o faşist gruplara karşı bir gece ışıklarını söndüren cesur Köln Katedrali’nin iki arka sokağında. Köln’ün merkeziymiş orası. Çok para vermiş olmalılar bizim için. Bizim oda ön cepheye bakıyormuş, manzaralıymış.

Üç günlüğüne seyahate çıkıp da on üç gündür Avrupa kentlerinde şehir şehir davetlere icabet etmek için koşuşturan Mıgırdiç Margosyan’a ise arka cepheye bakan bir oda vermişler. Çok ayıp.

Cumartesi 13:00 gibi odamıza valizleri fırlatıp, çocukları evde bırakmanın lüksüyle, balayındaymış taklidi yaparcasına başladık gezmeye biz iki sevgili.

Benim akıllı telefonun benim adımlarımı sayan bir özelliği var. Tam patavatsız bu alet. İyi ki yediğimiz lokmaları saymıyor zevzek. 17.912 adım atmışız o gün. Yani 13,4 km. Sadece sosis ve bira için mola vermiş olmalıyız. Pazar günü Köln’de bir etkinlik daha varmış. Uğur Mumcu ve Nazım Hikmet anılacak. O etkinliğin misafiri olan dostlar gece bir Yunan lokantasında yemeğe oturmuşlar. Nebil Abi (Özgentürk) koşun gelin dedi. Koştuk gittik. Can DündarRutkay AzizTarık Akan da oradaymış. Can Abi’yle biraz konuşabildik. Tarık Akan beni çok seviyormuş. Ben de onu seviyorum ki…

Kemalistler, Almanlar kadar eğlenmeyi bilmiyor diyeceğim, kızacaklar diye demiyorum. Fakat muasır medeniyet dediğin Nebil Abi’yi alıp dört ihtiyarın canlı müzik yaptığı o salaş bara gitmemizi engelleyemedi valla.

Pazar sabahı Ermeni Kilisesi’nde Hokehankist varmış. Ne olduğuna internetten bakarsınız. Hrant Abi için de dua edilecekmiş. Ermeni Kilisesi dediğim Alman Katolik Kilisesi esasında. Bizim cemaat 100 yıllığına çökmüş oraya. Kilise, oradaki Ford işçileri için inşa edilmiş bir vakitler. Mimarı ise işçilere eziyet olsun diye kiliseyi de fabrika binası gibi yapmış. Bizim kiliseler normalde kubbeli olur ama binaya çivi çakmak yasak. O yüzden içeriye Kızılay çadırı misali brandadan bir kubbe dikmiş Ermeniler. Her şart altında hayatta kalmanın bir yolunu bulmak âdettendir bizimkilerde.

İlyas, ben ve Koca Margosyan ayine katıldık. İlyas’ı bilmem ama önce Margosyan’a sonra bana Tarkan muamelesi yaptı biraz bizim gurbetçiler, sağolsunlar.

Ayin sonrası Almanya Ermeni Cemaati dinî önderi Sırpazan Karekin Bekçiyan’ın yanına vardık. Baron Mıgırdiç’in 60 yıllık dostuymuş. Sırpazan İstanbul Bakırköylü. Çok sevdik birbirimizi, ertesi gün için yemeğe sözleştik.

Ardından her pazar olduğu gibi cemaatin ayin sonrası yemeğinin konuğu olduk.

Mönüde iki lahmacun, garnitür olarak acılı soğan ve turşu vardı. Almanya’dayız diye domuz eti ve bratkartoffeln yiyecek değiliz, Ermeni’yiz biz…

Etkinlik 150 kişilik bir salonda olacakmış. Salonun yarısı kadar insan dışarıda kaldı. Seneye daha büyük salon tutsun cimriler.

Andık Hrant Abi’yi. Boğazımız düğüm düğüm oldu hepimizin. Yine zorumuza gitti tüm olanlar. Hiç geçmiyor bu acı. Hiç geçmiyor…

Pazartesi son gün, salı öğlen uçak var.

Sabah biraz alışveriş. Hemen akşam oldu. Bonn’dan benim için gelen sosyal medyadan arkadaşlarımBurak ve Gezal, Köln Ermeni Cemaati Başkanı Minu Hanım, Sırpazan Hayr, Genç bir Derayr (papaz), Belma ve ben, Alman mutfağında iddialı ve iyi bira satan bir restoranda oturuverdik.

Ardından büyü başladı.

Koca Mıgırdiç Margosyan Amed anılarını anlatmaya başladı ikinci yudumu alır almaz.

Siz onu hiç konuşurken gördünüz mü?

Gülmekten gözleri yaşarıyor, nutku tutuluyor, beş dakikalık hikâye 25 dakika sürüyor, masanın konukları garantili baygınlık geçiriyor keyiften ve kahkahadan.

Babalarının 1915 felaketinde “kafle”den kurtulup Ermenistan’da subay olduğuna inandığı kardeşlerinin hikâyesi mesela.

Bizim haylazlar evdeki telsizden o kayıp amcalarının seslerini taklit edip bilmedikleri Ermenice ile “Yerevani khosum em” diye anons geçince, sevinçten avluya çıkıp taş üstünde iki takla atan babalarının hikâyesini diyorum.

Kahveye koşup eşrafa müjdeyi verirken kan, ter ve gözyaşı içinde kalan babalarının hikâyesi hani.

Koca Margosyan anlatırken yine utanıverdi bu haylazlıklarına. Bu kez gözümüzden akan yaşlar kahkahadan değildi.

Hele Sırpazan Hayr ile Minu’nun 1960’lardan kalma kentli hikâyeleri?

Köln’deki en iyi dostlarım artık onlardır benim.

Yemek dönüşü tüm geceye sığdıramadığımız sohbete devam etmek için Koca Margosyan’ın odasına zor attık kendimizi.

Otel yönetimi ayıptan dönmüş, ona da ön cepheden oda temin etmiş.

Nehir çok güzeldi.

Amed kadar, İstanbul kadar değildi ama…

iletisim@haykobagdat.com

Twitter:@haykobagdat

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums