Geçen yazımda Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kampanya tanıtım toplantısındaki izlenimlerimi aktarmıştım. Değişik toplumsal kesimlerin artık oyalamalara pabuç bırakmayacak talepleri karşısında Ekmeleddin Bey’in gösterdiği tutumun olumlu ve olumsuz yansımalarını değerlendirmiştim.

Pazar günü ise Selahattin Demirtaş ile biraraya geldik. Beyoğlu, Cezayir toplantı salonunda Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudi kesimlerinin temsilcileriyle özel bir toplantı gerçekleştirildi.

Samimi ve sıcak bir toplantı oldu diyebilirim.

Selahattin Bey’i önemsiyorum ben.

Neredeyse yaşıtım olan bir politikacı. 30 yıllık savaşın tüm yorgunluğunu taşıyan bir siyasi hareket içerisinde yeni bir dil tutturabilmiş, Ankara’nın kurt politikacılarının arasında üslubu, cesareti, özgün tavrı ile farklılaşmayı çoktan başarmış durumda.

Bir yandan mevcut iktidar ile barış sürecinde müzakereleri götürmek diğer yandan AKP hükümetine en etkin ve sözünü esirgemeyen muhalefeti yürütmek zor olmalı. Uzatmadan şu “en”ler meselesine geçelim.

EN İYİLER

• Kafası çok net. Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi çok denklemli bir dönemeçte ne yaptığını, niye yaptığını, adaylığının getireceği faydayı, zararı hiç çekinmeden tarif ediyor. Hiçbir kaçamak cümle kurmuyor.

• HDP’nin temsil ettiği kesimlerin “reis”i falan değil. Tam tersine partinin mutfağında pişirilen demokrasi ve özgürlük taleplerinin sesini yükseltme mücadelesinde iyi bir anlatıcı.

• Kendi tabanı ile arasında inanılmaz bir bağ var. Çok seviliyor. Çok mütevazı. HDP’yi oluşturan kesimler en parlak çocuğunu yollamış seçime.

• Ötekileştirilen kesimlerin birlikte ilk defa bu kadar yüksek bir makama talip olmasının heyecanını taşıyor. Adaylığını sembolik görmüyor. Seçim süreci boyunca elde edeceği her kürsüden bir derdi anlatacak. Bu söylemi ne kadar insana duyurabilse o kadar başarılı olacağını düşünüyor.

• Süslü ve karmaşık cümleler kurmuyor. Lafı eğip bükmüyor. Hep gülümsüyor.

• Erdoğan’dan korkmuyor, çekinmiyor. Amiyane tabirle “gidere gider” yapmayı iyi biliyor.

EN KÖTÜLER

• Ailesine verdiği sözü tutamadı. Eşine ve çocuklarına vakit ayırabilmek için siyasi temposunu düşürmeyi vaat etmişken şu sıralar Türkiye’nin en yoğun insanlarından biri hâline geldi. O güzel çocuklara borcu büyüdü.

• Seçimi kazanamayacak olması en büyük “kötü” galiba.

SORULARA CEVAPLAR

• Toplantıya katılanlardan Tatyos Bebek çok net sordu: “Kürt siyasi hareketi tüm halkların özgürlüğünü savunurken bazen Ermeni Diasporası’nı kötüleyen cümleler kuruyor, bazen Türklerle Kürtlerin İslam çatısında birleşmesinden bahsediyor. Bu toplumun İslam olmayan kesimleri yeterince çekti. Sizlere tam olarak nasıl güveneceğiz?”

Selahattin Bey aynı netlikte cevapladı: “Güvenmeyin zaten. İki yakışıklı lafa geleceğinizi emanet etmeyin. İcraata bakın, sorgulayın, eleştirin, hatta gelip kendiniz düzeltin eksiklikleri.”

• Bir Süryani vatandaş Mardin’de Süryani mallarına çöken kesimlerden bazılarının BDP kimliğinden güç alarak davrandıklarını belirterek partinin bu konudaki tutumunu sordu. Demirtaş, parti içerisinde bu konulara müsamaha gösterilmesinin mümkün olmadığını ve bu konuların “en üst düzeyde” tartışıldığını söyledi. Buna izin vermenin hareketin tüm gerçekliğini çökertecek bir felaket olduğuna vurgu yaptı.

Not:Selahattin Demirtaş hakkında yazdığım bu yazının tarafsız, mesafeli, gazeteci soğukkanlılığının gerektirdiği gibi olmadığına dair eleştiriler gelebilir. İyi de kim dedi ki tarafsızım diye? Okuduğunuz gazetenin adı bile Taraf yahu.

Not 2:Sevgili dostum Emrah Serbes “Deliduman” adlı son kitabını imzalayarak yollamış bana. Yolu açık olsun. Hayırlı olsun.

iletisim@haykobagdat.com

Twitter:@haykobagdat