- 9.04.2014 00:00
Başbakan yerel seçimlerin ardından gerçekleştirdiği balkon konuşmasında yine çok net konuştu:
“İnlerine gireceğiz.”
Seçimler öncesi yaşanan gerginliklerden sonra üslubun yumuşayacağını, siyasi dilin değişeceğini düşünenler hayal kırıklığına uğramış olmalı.
Sadece dindar değil kindar nesiller de yetiştirmek isteyen bir başbakanın kendisine yönelmiş bu saldırılar karşısında başka bir tutum içine girmesini ummak zaten bana fazla saflık gibi gelmişti ya, neyse...
Peki, Erdoğan, Cemaat’e karşı ağzından düşürmediği bu eylemi nasıl gerçekleştirecek?
Cemaat’in “in”i neresi ve oralara ne zaman girilecek?
Memlekette Cemaat’in bu kadar eğitim kurumu olduğu hâlde yurtdışındaki okullarının kapatılması için başlatılan kampanya neyin habercisi?
Başta ABD, Pakistan, Azerbaycan olmak üzere pek çok ülkeye en üst düzeyden “kapatın bu kurumları, casus bunlar” dendi bile.
Etrafta bizlerin kulaklarına kadar ulaşmış bazı bilgiler dolaşıyor.
Şöyle ki:
Büyük operasyonu başlatmak için ilk adım Suriye ile ilgili sızdırılan tape vesilesiyle olacaktı.
Fakat tüm çalışmalara rağmen henüz böcek ile Cemaat arasında bir ilişki kurulamadı.
Şu an KPSS sınav sorularının paylaşılması ile ilgili bir operasyon üzerine çalışılıyor.
Bu konuyla ilgili üç savcının yeri değiştirildi ve yerlerine atananlar bu iddianın hukuki altyapısını oluşturmaya çalışıyorlar.
Elde yeterli delil olmadığı için oldukça zorlanıyorlar.
Seçimlerden güçlü çıkılmasıyla MİT yasasının tekrar gündeme gelmesi kaçınılmaz görünüyor.
Bu hamle iktidar adına pek çok sorunun çözümü olabilir ve operasyon istenilen şekle sokulabilir.
Bu arada bazı gazeteciler vasıtasıyla gündeme getirilen “tutuklanacak gazeteciler” listelerinin yayınlanıp durmasını rastgele tahminlerden fazlası olarak görebiliriz.
İstihbarat, adı geçen gazetecilerin kamu oyunda itibarsızlaştırılmasını istiyor.
Sonrasında casusluk suçlamasıyla tutuklanmalarının kolaylaştırılması için bu isimleri özellikle servis ediyor.
Bu bilgiler ne kadar gerçektir bilemiyorum.
Fakat uyarıyorum.
Devletin bir inanç gurubunu “vatan haini” ilan etmesi ve tüm enstrümanlarıyla harekete geçmesi bu topraklarda ilk kez olmuyor.
MGK kararıyla “hücum” emrini aldığınızda bu kontrol edilebilir bir durum olmaktan çıkar.
Devlet, en ücra karakolundaki bekçiye kadar, memurunun durumdan vazife çıkarmasına vesile olur ve kaos başlar.
Devlet içerisinde mevcut hangi hücrelerin marifeti olduğunu bilemeyeceğimiz eylemde, Malatya’da daha dün Hıristiyanlar boğazları kesilerek katledildiler.
Hedefe “vatan hainleri”ni koyduğunuz zaman o inanç gurubundan herkesin katline ferman yayınlamış oluyorsunuz.
Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada pek çok karanlık odak için işaret fişeğinin ateşlenmesidir.
Suçun bireyselliği ilkesini görmezden gelerek bir camianın tüm okullarını, tüm medyasını, tüm sivil toplum örgütlerini, tüm şirketlerini cezalandırmak için harekete geçmeyiniz.
Yaşadığımız felaketlerin sadece Hıristiyanların, Alevilerin, solcuların, Kürtlerin başına gelebileceğini zannetmeyiniz.
Cezaevinde yatmalarının Cemaat’e bağlı güvenlik bürokrasisi yüzünden olduğunu savunan arkadaşlarımız bile sizleri hukuk adına sağduyuya davet ediyor.
Gerçi kime ne anlatıyorum ben.
Malatya’da katlettiği insanların aileleriyle aynı sokaklarda özgürce yürüyebilen katillerin olduğu bir iklimde yaşıyoruz.
Doğu Perinçek’in Akit gazetesine röportaj vererek safları sıklaştırdığı günlerin içindeyiz.
İtibarı yerlerde olarak cezaevine giren kontrgerilla elemanlarının cezaevi çıkışında kahramanlık türküleriyle karşılandığı bir tablo var karşımızda.
Ben yine de vatandaşlık görevimi yerine getirmiş olayım.
Hafızamda biriken algı yaklaşmakta olan felaket için beni rahatsız ediyor.
Sizleri etmiyorsa bilmem...
Twitter:@haykobagdat
Yorum Yap