Sizlere bir hatırlatma yapmak istiyorum.

Kullanacağım tabirler için peşinen özür dilerim. Bunlar benim fikrim değil, bir toplumsal kesimi şeytanlaştırmak için devlet dediğimiz mekanizmanın resmî söylemleriydi.

» “Eski Türkiye”de zulmü kılıfına şöyle uydurdular:

Türkiye’yi İran’a çevireceklerdi.

Bu takunyacı cahil kesim kadın düşmanıydı ve hepimizi ortaçağın karanlıklarına sürüklemek istiyordu.

İmamlık mesleğini yapmayacakları hâlde imam-hatip liselerine gidiyor, şeriatçı militanlar olarak devlete sızmaya çalışıyorlardı.

Başörtüsü bir özgürlük değil, çağ dışılığı hatırlatan bir siyasi semboldü.

Bunların uluslararası bağlantıları vardı.

Ülkede ajanlar cirit atıyordu, Arapça konuşan garip insanlar her yerdeydi.

Yayın organları ile gençleri zehirliyorlardı.

Finans kaynakları vardı ve İslamcı teröre para akıtan yeşil sermaye dev bütçelere sahipti.

Demokrasiyi araç hâline getirerek demokrasiye saldırıyorlardı.

Bu ülkenin aydınlarına, iyi yetişmiş subaylarına, bağımsız yargısına, çağdaş gazetecilerine, siyasetçilerine karşı bir itibarsızlaştırma kampanyası başlatarak yalanlarla dolanlarla adım adım her köşeyi ele geçiriyorlardı.

*

» “Eski Türkiye” tedbir aldı!

Tüm şeriatçı eğitim kurumları üzerinde baskı oluşturuldu.

Üniversite kapılarında başörtüsüne karşı ikna odaları kuruldu.

Yeşil sermaye dümdüz edildi. Maliyeciler nefes aldırmadı.

Başta ordu olmak üzere tüm kurumlardan bu yobazlar temizlendi, tasfiye edildi.

Ülkede milyonlarca irticacı fişlendi ve devlet bürokrasisi bu fişlere göre aydın insanlara teslim edildi.

Gazetelerine, televizyonlarına müdahale edildi ve kara propagandanın önüne geçildi.

Terör yuvalarına baskınlar yapıldı ve sempatizanlarına çok ağır hukuki yaptırımlar uygulandı.

Bunlar yapılmasaydı çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyaydık.

Allah muhafaza ya bunlar iktidara gelseydi?

*

» “Yeni Türkiye”de iktidar bizleri uyarıyor:

Sonra ‘bunlar’ iktidara geldi.

Bütün bu yapılan kötülükler ile mücadele edildi.

Aradan 11 yıl geçti.

Şimdi Türkiye’yi Mısır’a çevirmek istiyorlarmış.

Devlet içinde örgütlenmiş şer odakları varmış.

Bu yapıların uluslararası bağlantıları varmış.

Medya üzerinden planlı yayınlar yaparak ülkenin istikrarsızlaşması için uğraşıyorlarmış.

Vandal, çapulcu, kemirgen, darbeci bir gençlik demokrasiyi hedef alıyormuş.

Bu kesimler yerli ve yabancı finans kaynaklarından yıkıcı planlarına maddi destek alıyorlarmış.

Gezi’de Fransızca, Almanca konuşan provokatörler varmış.

Güçlü Türkiye ve onun güçlü demokrasisine düşman çeteci kesimlere karşı, darbecilere karşı kendimizi korumak zorundaymışız.

*

» “Yeni Türkiye”de devlet yine tedbir alıyor.

Ordu’dan, Yargı’dan, Emniyet’ten, bakanlıklardan tasfiyeler yapılıyor.

MİT, ‘demokrasi düşmanları’nı satır satır fişliyor, iktidara listesini teslim ediyor.

Siyasetçiler, STK’lar, dernekler dinleniyor, ön planda olan yöneticilerine gözdağı veriliyor.

Maliyeciler, Gezi’deki ‘teröristlere’ destek veren şirketleri batırmak için cezalar yağdırıyor.

‘Fitne pompalayan’ gazeteler, gazeteciler hizaya çekiliyor, işlerinden kovuluyor, patronlarına her gün ayar veriliyor.

‘Militan yetiştiren eğitim kurumları’ kapatılıyor.

Kritik yerlerdeki polislerin, savcıların, bürokratların yerlerini değiştirerek çetelere karşı önlemler alınıyor.

Devlet kendini koruyor.

Neme lazım, ya çeteci cemaatler güçlenirse ya darbeci Kemalistler iktidara falan gelirse?

*

Siyasi tarihimizde hep “demokrasi”yi koruduk biz hamdolsun.

haykobagdat@yahoo.com