- 26.06.2016 00:00
uzun, tüketici bir düşten uyandım.
yarın gidiyorum
1.
gövdemin uslanmaz hayvanı
kendime tırmanan yolları ıslak karanlığında yutan
ormanlarım
iç dünyamın dizlerimi kanattığım uçurumları
varoluş sebebimle dalaştığım yüreğimin bakir kuytuları
her şey ama her şey neden hâlâ beni acıtıyor
2.
Düşmemek için,düşüp kapaklanmamak için, insan dayanıklılığımın sınırlarına dayandığım iklimlerden geliyorum.
Taraftım .Mağlupların öfkesinden uzağım.
İçimi ezen - neden hâlâ- ağır bir boşluk duygusu,tepkisiz,tembel bir uyuşukluk,hepsi bu.
3.
Benim hep zamanından önce ya gelmeyiverirse paniğiyle
senin hep zamanından sonra aşka uzak telaşlar içinde
tırmandığın yokuşlar
yıkılmış ellerimi onaran ellerin
boğazın gece sularına gömdüğüm öpüşlerin
omzuma en mahrem şefkatleri fısıldayan omzun
4.
Portakal çiçeklerinin kokusu içinde sarhoş yatağına çullanan
erkek vahşeti
vahşetin koynunda emzirdiğin tiksinti ve isyan
küçük memelerinde içime çektiğim ılık ten kokusu
ortancalar açtığında acılarımız bitecek deyip
unuttuğun parklar
arabanda patlayan çocuk kahkahalarım
yatağında yanı başında kaç kere terk edilmişliğim
yelelerine çırılçıplak yaslanıp koşturduğum kısraklarım
kasıklarımda doyumlara terleyen ağdalı dişiliğin
saç kurutma makinesinin gıcık homurtusu
düz saçların
karbeyaz külotların
diş fırçanla ağzıma uzattığın yakınlık
her şey ama her şey neden hâlâ beni acıtıyor
5.
Aptal umutlar peşindeyim, eprimiş pişmanlıklar,cürmün olan kibarlıklar.
Ama suları akıtmayacağını düşünmüyorum.
Geçmişimiz ağzı açık boş bir bavul ayaklarımın dibinde.
Telefonun teline neden hâlâ bastığımda mahalle bakkalına götürdüğün sesin ortalıklarda yoktu.
Kadınlığının unutmaya sürgün lezzeti, neden hâlâ bir hazzı büyütüyor.
Ne aptalım! Bir hazzı.
6.
Yarın gidiyorum,bir hoşcakal diyeyim dedim.
Odanın içinde döneniyorum.
İyi hadi güle güle demesi yakışık almazdı.
Zamanın varsa görüşmesek de olur.
Çok isterdim ama ile başlayan sahtekar bir cümle kurmadım.
Kamu ahlakına bulaşmama iradem/ mazeretim var.
Eve gideriz belki, sarılırız belki, öpüşürüz belki.
Alakasız kelimelerin sağnağında hevesim/iz kursağımızda kalır belki. Yankısı yıllar sürecek çığlıklara savruluruz belki. Kim bilebilir?
Belkilerin efendisi sendin.
7.
Şehir uykuda.Amager’de bir otobüs durağındayım.
Kar,soğuk ve telaşsız yağıyor.
Aşklı aşksız fark etmez bütün evlerin suları akıyor.
Otobüs bir gelse /gelirse gelsin /eve gidip uykuya sığınacağım.
İster misin gecenin bu saatinde sarhoş bir yeşil ceketli sırf canı sıkılıyor diye/
iğrenç bir böceğin ürpertisi kuyruk sokumumu yokluyor.
Sen yatağa çıplak yüzükoyun uzandığında kuyruk sokumunun incecik tüyleri kalçana ulanırdı.
Geçen yüzyıldan beri bu insansız durağa bakan karşımdaki bu bina yalnızlığımı,korkularımı,azgın hasretimi bilmiyor.
Pencerelerinde tek tük ışıklar
– İstanbul’da senin ışıklarında böyle geç saatlere kadar- uykusuz gövdelerimizi teslim olduğun tedirginliğin sarp kayalarına sürerdin.
8.
Birilerinin uykusu kaçmış olmalı.
Yahut alışılmış bedenlerinde heyecanın çoktan terk ettiği bıkkın doyumlar peşindeler işer gibi.
Porno şehvetle sevişen adam boşalınca kadına sırtını dönüp horlamaya başlıyor.Adamla alakasız hazlara kızışan kadın.yarı yolda bırakılmış amını telaşla okşayarak işini bitirme derdinde.Bacaklarının arasına beni alsa ısınırdım.
9.
Sen o zaman yoktun,bilmezsin.
Alexandrplatz’da bu saatlerdi.
Yapayalnız ve sarhoştum
Televizyon kulesinin dibindeki bankların birine oturdum.
Tepemde yıldızlarla dolu cıvıl cıvıl bir gökyüzü.
Ben tam çok uzun bilmem kaç gündür kimseyle konuşmamış,hiçbir Allah'ın kuluna bir çift kelâm etmemiştim.
Her gece burada bıkmadan seyrettiğim fıskiyeli havuzun ışık cümbüşünde oynaşan suları bu gece yamaçlarıma akmıyor ,bu oyunu saçma ve sıkıcı buluyorum.
Lokantadaki garson kızın adı bile meçhulüm.
Ursula,Veronika,Rosa.
Gittikçe ağdalanan bulaşık bir hüzün çöküyor üstüme,ağlamanın eşikleri boğazımda kıl yumağı,yutkunamıyorum.
Hüzün üstüme üstüme.
Elimi bizim köylüler gibi kulağıma attım,yüksek perdeden yanık bir türkü tutturdum.”Karadır kaşların /ferman yazdırır
“ Senin kaşların kara değil,incecik,belli belirsiz.
Ama gergin kalçaların terli.
Her gece yatağa uzandığımda garson kızın jilet değmemiş çok tüylü bacaklarını okşuyorum,boşaldığımda açlığım azalmıyor artıyor.Vahşi apışarasını gösterse bir de memelerini kendimi daha bir şehvetle okşayacağım.
10.
bu kocaman şehirde kaldığım oda
marketten tuzludur sanarak aldığım şekerli hıyar turşusu
kuyunduğum rus votkaları
kırk kere bakındığım yavan parti gasteleri
uzun koridora dizilmiş kapılardan girip çıkan
her milletten komşularım
dilsizdi.
belki biri çıkar gelir diye sabahlara kadar açık bıraktığım kapım
dilsizdi.
Saçmalama deme.Kar Alexandrplatz’a değil,Amager’da bu aşksız otobüs durağına yağıyor.
“Karanlık bir yağmur gibi canını sıkarsa yaşamak…”
11.
Sırım gibi bir göçmen.Filistinli.Herkes sarışın bir o, bir de ben esmeriz.başıyla etrafı kolaçan ederek ilerdeki ulu çınarın dibine işiyor.sen bakma,insan ne kadar içerse içsin bir yanı ayık kalır.Ufukta iki halk milisi göründü.sahte pasaportum arka cebimde.Rahatlıyorum.Oysa Teodorakis’i ilk dinlediğim gece ne kadar gergindim.Gece bitiverecekti.Bense zaman dursun müziğin depremi hiç bitmesin istiyordum.Yüreğim çatlayacaksa aşktan çatlasın .Şimdi bak zaman mıhlanmış yürümüyor.Otobüs hâlâ gelmedi.
Tivoli konser salonunu bilir misin? Heyecandan ter içindeyim.Sana mutlaka anlatmış olmalıyım.Hiç bilmediğin bir dilde sınırları,mayın tarlalarını,tel örgüleri,uğruna ölümlere sürüldüğümüz bez parçalarını,derilerimizin rengini,ezan ve çan seslerini havra ve tapınak davetlerini anlamsızlaştıran şarkılardı.Müzik gözbebeklerimin pınarlarını kamçılıyordu.
12.
İyi ki sular akmıyordu
İyi ki yıkanamadın
Bir karış ötemde bakkaldaki sesinle çok uzaklardasın diye yatağını terk ettim.Köşedeki berberde yeşilceketlilerden biri dazlak kafasını kazıttırıyor,yılışık küstah gözlerine bulaşmadım .Duraktaki aynı böceğin iğrenç ayakları sırtımda ürperiyorum.Kadın minyon.Çıtı pıtı biri. Uzun kollarıyla havaya silinmez şarkılar nakşeden adamın önünde kuş gibi çırpınıyor.Geniş etekleri bacaklarının rüzgarında.Kasıkları terli, nemlenmiş külotunun buğusu yüzüme vuruyor.Bazuki çalanı kalabalık orkestranın en önünde tek başına oturan efendiden biri. Onun notalarla bir alakası yok.son düğmesine kadar ilikli yakalı gömleği ve briyantinli saçlarıyla Beyoğlu meyhanelerinde “baharın gülleri açtı / yine mahzundur bu gönlüm “ ü söyleyen romana benziyor.Kasıkları terli kadın şarkı söyleyen erkeğin yörüngesinde hayranlıkla sevgiyle şefkatle ona eşlik ediyordu.Kendi gövdesi dışında cisimleştirdiği sesini uzun kollu adamın büyüsüne dolamıştı.Şarkılardan soyunarak yanıma sokuldu.Gümrah memeleri,dolgun kalçaları,önünü boydan boya kaplamış kara tüyleriyle kuraklığıma yayılıyor.Susuzluktan çatlamış topraklarıma hazzın şiddetini emziriyor.sahnenin ortasında binlerce gözün önünde çırılçıplak olduğumuzu fark ediyorum.Utanmam gerektiği geliyor aklıma ama utanmıyorum.minyon kadınla ben hiç giyinik olmamıştık.Hep böyle anadan üryan hep böyle etimizin yalazlarında yaşamıştık.Ak dişleri,leylak karışık ter kokan koltuk altları bana hep ayılmak istemediğim bir sarhoşluğu taşımıştı.Karlar içinde bata çıka Amager’deki otobüs durağına varıyoruz.Bu havada üşütüp hastalanmasından korkuyorum.
13.
Önce otobüsün kar taneciklerini açığa çıkaran ışığı göründü.Sonra kendisi.şoför burada her gün rastladığım sarışınlardan.Yüzüne kibar.içeride kendilerine büzülmüş üç beş gece yolcusu.İnsan isterse yaratır.dağları yırtar ayırır.Akmayan sulara yol verip gövdesini aşka sunar.türküyü bitirdiğimde önüme yüzlerini görmediğim almanların bozuk paraları düştü.Şöyle baktım.Fenikler dilsizdi.Banktan kalktım. Otobüsün arkasına yürüdüm.kapının yanındaki koltuğa çöktüm.
Yüzün var da ne iyi bakkala götürdüğün sesin yoktu.
Ne badirelerden geçmişiz
Bacakların ellerimi tanıyor
Kuş gibi çırpınanınki sesini boynuna doladığı büyüden
Seninki elimin şehvetinden ıslak
İkinizi de neden hala hasretle
Özsularımız denizlerimize ulaşıyor
Sular akmıyor diye neden hâlâ sevişmeyecektin. Terlersin diye erkekliğimi okşamayacaktın.Ortaokullu siyah sutyenini geceliğinin altından çıkarman bu yüzden.Onu edepsizliklerimizin şahidi iknalı fresklerin yanına koyman bu yüzden.Ezbere bildiğim memelerini önce gözlerimden sonra ağzımdan,sonra ellerimden,sonra göğsümden esirgemen bu yüzden.Okur seni tanımıyor.Yüzünü kafasında dilediği gibi canlandırabilir.Yüzüne ebetteki bendeki yüzüne bir arzunun şavkı bir uykuya sığınmış tereddüdün aczi yansıyor.Biri diğerinin siperi ey sevgili! rolünün yamaçlarından aşağı doğru yuvarlanıyorsun. Uzaklarıma kaçıyorum.Bedeninin en koyu esmerliği bu gece gözlerime yasak. Saçma sapan kaçırdığın çıplak memelerini suların gürül gürül aktığı bir fırtınada iri terli uçlarıyla kudurmuş topraklarıma salmıştın.Beynim uyuşmuştu.
Hâlbuki şimdi aklın soğumuş bir ceset, aramızda yatıyor.
14.
Otobüs gecenin karanlığını yararak ilerliyor.Duraklar bomboş Berlin’in yıldızları söndü.Fıskiyeli havuzda sular akmıyor .Gırek şarkıları karanlığın sıvandığı dilsiz pencerelerde geri dönülmez pişmanlıklar yaşıyor.Ben bir kelime bile Almanca bilmiyorum. Sesin ki bana kadınlığının ilan edilmemiş mağaralarını uzatırdı.
Kendi bulanık sularında kayboldu.
Avuçlarım terli. Oysa ben it gibi titriyorum.Yanımdan yok oldun.Öyle aniden.Kendime acındırsam salya sümük yalvarsam bile,başını Piaf’tan kaldırıp boynuma atılma.
15.
sen daha gecenin başında kahve fincanını ardına gizlenmişken
daha gece sevdiğim diyemediğim sabahlara çok uzaklardayken
çekip gitmek vardı beceremedim
elveda benim kendime uydurduğum koca bir yalan
aptal umutlar peşindeydim
eprimiş pişmanlıklar
cürmün olan kibarlıklar.
ekim 95 nurtepe
Yorum Yap