Kurum olarak kutsal aile ve birey

  • 1.02.2015 00:00

 Kurum olarak aile, bir ilişkiler, kaideler, gelenekler, davranış kalıpları, alışkanlıklar toplamıdır. Bütün sosyal müesseseler gibi canlı ve değişkendir.

    Bireyin bu kurumla ilişkisi doğduğu zaman başlar. Başka bir deyişle birey kurumun içine doğar. Bireyin  özgürlüğünden, özgür gelişiminden bahsedilecekse , insanın yapılanmasındaki en önemli dönemin – bebeklik, çocukluk, gençlik- bu müessesenin doğrudan tesirleri altında  ete kemiğe büründüğünü, özgürleşme sürecinin bireyin ancak kurumun farkına varmasıyla başlayabileceğini tespit etmek gerekir.

    Aile kurum olarak değişik açılardan eleştirilegelmiştir. Bunlardan en yaygını,  aile hayatına kendi mahalli, dini, mezhepsel, milli renklerini katarak görünüşte ‘farklı’  bir aile anlayışına sahip olanlar; kendilerine benzemeyen ‘başka’ larından rahatsız olmuş, onları küçümsemiş, tenkit etmiş yahut ayıplamışlardır. Tipik Boyalı Kuş* mantığı bu.

    İkinci bir yaklaşım, kurumla onun içinde yaşayan bireylerin ilişkisini kavrayamamaktan kaynaklanmaktadır. Bunun tabii sonucu , aile içi huzursuzlukları , çatışmaları kişilerin kötülüğüne, yanlışlığına bağlamaktır. Bu tutumun ömrü, rahatsızlığın ömrüyle sınırlıdır. Taraflar bir şekilde uzlaşıp huzursuzluk halledildiğinde, eleştiri yeni bir huzursuzluğa kadar ertelenir. Yahut , yeni ,yıpranmamış  bir aile ilişkisine ulaşmak için, gene eleştiriden

vazgeçilir. Bu durumda ilişki de bitmiştir.

    Devam edelim. Bir başka yaklaşım da şöyle: Kurumun insan tabiatına uyumsuzluğunun sezgisel olarak farkına varmış, fakat bunu daha ileriye götürecek birikim ve donanımdan yoksun olanların araftaki rahatsızlığıdır, tedirginliğidir. Böyle insanlar,bu takım hislerinin Rahatsızlığından kurtulmak için, kendi ,ilişkilerinin kendilerine benzeyenlerinkinden farklı olduğu hususunda dayanaklar yaratırlar.

Aİle ilişkisinin özünde kişilere, mahalli renklere, mezheplere, dinlere rağmen  ‘aynı ‘ ahlaki tavırdan ve sosyal işlevden kaynaklandığı göz önüne alındığında, buraya kadar saydığımız tutumların pek ciddiye alınır bir yanları yoktur. Ama bu tutumların sergilenmesi bize meselenin özünü açığa çıkartmada yardımcı olur.

    Liberalizm, Marksizm, Anarşizm, Nihilizm gibi 19. Yüzyılın başında tarih sahnesine çıkan bütün enternasyonal ideolojiler, bütün hatırı sayılır felsefi akımlar (Frankfurt Okulu mesela ) ve hareketler kurum olarak aileyle ilgilenmişler, onu anlamak ve tefsir etmek için çaba harcamışlardır. Başlangıçta aileye en radikal eleştiriyi anarşistler ve Marksistler getirmişlerdir. İtiraf etmek gerekir ki, her iki akım çeşitli ve değişik sebeplerle  ya eleştirilerini ertelemek ,yumuşatmak zorunda kalmışlar, yahut bizzat kendileri eleştirdikleri kurumun kendi pratiklerinde aynı  mantaliteyle ‘hortlamasına’ şahit olmuşlardır. Mesela Sovyetlerde Ekim İhtilali sonrası. Kutsal ailenin yerine insana daha yaraşır, bireyin ayaklarındaki prangayı kıracak teori ve pratik maalesef geliştirilememiştir. Bu tespit, ailenin  bireyin özgürleşmesinde  temel öneme sahip  engel olmaya devam ettiği gerçeğini değiştirmez.

    Yalnız burada teori ve pratiğiyle iki farklı, ama önemli  yaklaşımdan söz etmek gerekiyor. Reformist ve radikal devrimci tutum. Reformist  yorum bir burjuva yaklaşımıdır. Ailenin sistemle olan temel bağlantılarına ve hâkim ideoloji açısından fonksiyonuna temelde bir itirazı yoktur. Yoktur ama, öte yandan ailenin mevcut yapısıyla milyonlarca insanın pratiğinde tekrar tekrar ihlal edilmesinden rahatsızlık duymakta, bu ihlallerin insanları aileyi kökten inkara götürebileceğinden, bunun yaratacağı çöküntü ihtimalinden endişe etmektedir. O zaman, aileyi ‘düzeltmek’ gerekir. Kurumun katı ahlakı yerine insanların soluk alabileceği alanlar ( emniyet supapları ) yaratmak gerekir. Cinse dayalı rol ayrımının yumuşatılması, kadın ve çocukların konumlarının –  aile iktidarını paylaşmamaları, yahut zararsız şartlarda paylaşmaları şartıyla – güçlendirilmesi, eşcinsellere evlenme hakkı, açık evlilik gibi tecrübe ve gayretleri bu bağlamda görmek gerekir.

    Radikal yahut devrimci tutum ise, yürürlükteki sisteme itirazı olan, bu sebeple müessesenin kapitalist sistem içindeki yerini ve fonksiyonunu reddeden tavırdır. İdeolojik planda henüz yeterince geliştirilmemiş,  doğru dürüst pratiği olmayan cılız ve zor bir tutumdur bu. Toplumun hemen hemen bütün yerleşik yapılanmalarının ve ahlaki değerlerinin, elbet erkek şovenizmini de sorguladığı, karşısına aldığı için, ‘ahlaksız’, ‘toplum düşmanı’ gibi hakaretten, sosyal tecride, hapse kadar  - vicdani ret mesela-savunucularına sıkıntılar acılar getirir. Yalnızlaşmayı ve sürünün kolay kışkırtılan linç psikolojisini göğüslemeyi gerektirir. Devletin temel değerleri, hiyerarşi, mülkiyet, itaat ve biat her gün kutsal aile kurumunda yeniden üretilir. Devletin çekirdeği ailedir.

    -Oğlum, annenle biz çok güzel sevişiyoruz.

    -Sevişmek güzel, iyi bir şey mi baba?

    -Evet oğlum. Bir süre sonra

    -Annemi neden boşuyorsun baba?

    -Annen bana ihanet etti, başka bir adamla sevişti. Orospu o!

    -Ama sevişmek iyi ve güzel demiştin bana. Annem seninle yaptığı iyi ve güzel şeyi başkasıyla yapmış?

     Çocuk küçüktü, annemim bedeni senin malın mı, mülkiyetin mi, diye sormayı akıl edemedi..

     İnsanın kısacık ömründe, ne zaman ve nasıl hakikat olacağını bilmediği bir uzak hedef, ideal, ütopya için, bunca sıkıntıyı göze almaya değer mi, sorusunun cevabı ise, her kişinin hayatını nasıl manalandırdığına bağlıdır.

-----------------

*Jerzy Kosiński;Boyalı Kuş romanı

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums