Tokat- dostum Doğan Oğuzer-TÖS öğretmen boykotu –Ali Faik Cihan

  • 20.03.2015 00:00

 Doğan söz konusu olduğunda “dostum” sözü benim için; kardeşim, abim, yoldaşım, arkadaşım, yalansız yakınım ve buna benzer bütün anlamları kapsar. Kırk yedi yıllık, hayatın acı tatlı her türlü imtihanından geçmiş bir yakınlıktan söz ediyorum. Doğan’ın Mamak Zındanında üç yıllık başı dik mahpusluğu, benim kaçaklığım, sürgünlüğüm. Daha bir sürü şey.

    GAZİ OSMAN PAŞA LİSESİ

    Haziran 68’de Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdim. Malatya, Iğdır, Tokat gibi işçi-köyü hareketinin yoğun olduğu yerlere tayin istiyordum. Derdim öğretmenlik değil devrimcilikti. Kura’da Gazi Osman Paşa Lisesi’ni çektim.Sevindim,Çünkü Tokat 1965 seçimlerinde, TİP millet vekilliğini çok az bir sayıyla kaçırmıştı.Haziranda göreve başladım.Okulun koridorunda yaylanarak yürüyen güleç yüzlü biri bana doğru geliyor. Elini uzattı:

-Ben Doğan, Müdür Yardımcısıyım, Hoş geldiniz Hasan bey.

-Teşekkür ederim.

Daha dün herkes bana Hasan arkadaş derken burada “bey” olmuştum, hoşlanmadım.

 

    ODUN VE VİSKİ

    Doğan Lisenin karşısında oturuyor. Ben de yakınındayım. Aramızda çok kısa sürede çok sıcak bir atmosfer oluştu. Benim o zamanki karım Aysel’le, Doğan’ın karısı Muzaffer hanım Üçgözen Köyündeki İlkokulda çalışıyorlar. Akşam yemeklerinde sık sık beraber oluyoruz. Her gidişimizde annesi Hayriye Hanım, oğluna kızıyor:”Paklava,börek yok.Haber vermeden eve Misafir getiriyorsun!” diye.

    Doğan tecrübeli bir aile reisi olarak, yağ, pirinç en uygun nerden alınır, kışlık odun nerden temin edilir; ne nerde makul fiyata satılır iyi biliyor.Bütün mevzularda önderimiz,uygulayıcımız.

    İlk sene, bize kışlık odun getirtti. Odunları birlikte taşıdık. Ben ‘ödül’ olarak boş viski şişesinin içine cola votka doldurdum. Viski diye ikram ettim.Çok beğendi.Utandım, şakamı söyleyemedim yıllarca.

1969 GENEL ÖĞRETMEN BOYKOTU

    TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası)’nın aktif üyelerindeniz, Genel Başkanımız Fakir Baykurt. Toplu sözleşmeli, grevli sendika hakkı temel talebimiz.”Sendika hakkımız, söke söke alırız!”

Demokratik öğretmen hareketi, aradan kırk küsur yıl geçti, Eğitim-İş,Eğit-Sen kuruldu. Bu Hakkı’yla bir türlü tanışamadı. Köftehor nereye gizleniyorsa…

    Genel Merkez’den bir temsilci geldi, boykottan önce,’ateşli ‘bir konuşma yaptı. Ben de onu destekleyen ‘sınıf mücadeleli devrimci’ bir konuşma yaptım. Alkış aldım, hoşuma gitti, Doğan da yanımdaydı beğendi konuşmamı.

    Sonra boykotu örgütlemek için Doğan’la birlikte köyleri dolaştık. Köy öğretmenlerine prop-ajit yaptık. Çok etkili oldu.

    Boykot günü okullarımıza değil, TÖS’e gittik, salon ve bahçe tıklım tıklım doluydu. Boykota katılma oranı yüksekti. TÖS şube başkanı Sabri Kalender

 –öğrencileri ona kömüş* (manda) burunlu Sabri diyorlardı-Vali’ye gidip boykota karşı olduğunu söylemiş. Sabri hoca bu tutumuyla TÖS’lü öğretmenlerin gözünde sıfırlandı.

    Valilik, yani müdürlerden oluşan İl Disiplin Kurulu, Boykot Komitesi-ben, Doğan Cemal Deligöz ve Kemal Keleş -hakkında soruşturma açtı. Bizden muhbirlik isteniyordu. Ben Doğan ve Cemal ifadeyi reddettik. Ertesi günü açığa alındık.

   Birkaç gün sonra aybaşıydı. Şehirde, köyde bütün öğretmenler maaş bekliyordu. O gün maliyeye para gelmemiş.Hiç bir memur, öğretmen maaş alamadı.Şehirdekilerin kiraları,taksitleri,köyden gelen arkadaşların taksitleri,alışveriş ihtiyaçları var.TÖS, bize maaşımızı Ziraat bankası aracılığıyla gönderdi.Doğan’la, Cemal’le maaşlarımızı görünecek şekilde, gömlek ceplerimize koyup TÖS’e gittik. Sendika bahçesi maaşını alamamış öğretmenlerle doluydu. Özellikle köylerden gelip aylık borçlarını ödeyecek, köye şehirden bir şeyler alıp gidecek arkadaşlar rahatsızdı. Doğan’la aralarına dalıp sohbet ettik. Örgütlü olmanın önemini anlattık.

    ALİ FAİK CİHAN

    ‘İşsiz’ olduğumuz için ertesi gün Doğan, Cemal ve ben Trabzon’a gitmeğe karar verdik. Yolda arkadaşlara uğrayacaktık ama seyahatimizin asıl sebebi Ali Faik Cihan’ı ziyaret etmekti. Doğan 1960 darbesi sırasında ‘askeri emirle’ doğum yeri olan Alucra’ya ortaokul müdürü olarak tayin edilmişti. Ali Faik Bey de o sırada, orada hâkimdi. Sonradan çok ses getirecek, kendisini ağır cezada yargılanmaya götürecek, ”Sosyalist Türkiye “ kitabını orada kaleme almıştı.

 

    Yolda arkadaşlara uğradık. Sonra bir akşam Trabzon’dayız. Rastgele bir otele girdik. Resepsiyonda  Üç hilal ve bozkurt resmi. Faşistlerin oteliydi. Geri dönemedik. Üç kişilik oda tutup, tedirgin uyuduk. Ertesi sabah erkenden terkettik oteli. Sabah kahvaltısı için bir çorbacıya girdik. Bol etli tavuk çorba içtik. ”Mis gibi tavuk gogayi” dedi garson.

    Doğan Trabzon’u iyi biliyor. Şehri gezdik. Kişilikli bir Karadeniz şehri. Telefonlaştık. Akşam bir meyhanede buluştuk Ali Faik beyle. Ben yirmi dört yaşında, zıpır, keskin bir solcuyum. Doğan bizi tanıştırıyor:

-Arkadaşım Hasan, Ali Faik bey.

-Memnun oldum diyor Ali Faik Bey, elimi samimiyetle sıkarak.

-Ben de memnun oldum, Ali Faik arkadaş, diyorum.

Adam, benim hıyarlığımı olgunlukla karşılıyor, elimi tebessümle sıkmaya devam ediyor. Masaya oturuyoruz. Meyhane sahibi,şef, garsonlar Ali Faik beyi tanıyorlar. Müşteriler, herkes saygılı.

    Mezeler, rakı geliyor. Çilingir başlıyor. Doğan’la ikisi de hoş sohbet. Ama benim derdim başka. Sosyalist Türkiye kitabını münakaşa etmek istiyorum. Bana göre sıkıcı, uzun bir süre sonra, Ali Faik bey, bana soruyor:

-Hasan, okudun mu kitabı mı?

-Okudum, Ali Faik arkadaş.

-Nasıl buldun?

-Beğenmedim, çünkü bilimsel değil, hiç Marks’tan, Lenin’den alıntı yok, dip not yok.

Ali Faik Bey öfkeleniyor:  Alucra’da kafamdan yazdım ben o kitabı. Doğan daktilo etti. Marks’ı, Lenin’i, Engels’i nerde bulacaktım, -alaylı bir üslupla-Hasan Arkadaş-diyor. Kızıyorum, ama susuyorum.

Masada sessizlik hakim.

    Ali Faik Bey ortamı yumuşatmak için, ben size bir Laz fıkrası anlatayım, diyor. Doğan gülümsüyor, benim ‘sivri’ bir devrimci olarak, suratım bir karış. Ali Faik bey anlatıyor:

-Bu, fıkra sayılmaz, yaşanmış bir olay. Ama Karadeniz insanının mantalitesini çok güzel yansıtıyor.  Trabzon’da okullar tatil olduğunda, hem yabancı memur ailelerinin eşleri, çocukları, hem de mevsimlik işçiler, vapurla İstanbul’a giderler. Böyle bir gün, vapur iskeleye yanaşmış yolcular uzatılan iskeleden gemiye biniyorlar. Temel, sırtında yorganı, eşyaları - o dönem moda olan- yüksek çelik topuklu bir bürokrat karısının arkasında. Yürüyüş temposu aksayınca kadın çelik topuğuyla temelin cızlaved lastik ayakkabısına basıyor. Ayağı çok acıyan Temel:

-Uyyyy! diye bağırıyor. Memur karısı gayet sakin arkaya dönüp:

-Pardon! Diyor.

Temel: Pardon ne sikim olayi. Koydun ayağımın amina!

    Güzel bir akşamdı.

    TÖS ’den sonra TÖB-DER, EĞİT-DER, EĞİTİM-İŞ, Şimdi EĞİT-SEN, bizim ta TÖS dönemine bulamadığımız Hakkı’yı aramaya devam ettiler. Fakat örgütlü öğretmen hareketi hala bu devletin özenle sakladığı ‘Hakkı’ alçağını bulamadı.

Aralık 2013 Emecik

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums