- 16.03.2012 00:00
İster Madımak olsun ister Başbağlar, bunları karşı karşıya getirmek yerine, bu acıları karşılıklı olarak anlamaya ve paylaşmaya çalışalım. Toplum olarak bunu ne ölçüde başarabilirsek, o ölçüde barış ve huzura ereriz. Ama yaşanan kıyımlarda sadece ‘derin güçler’ değil, ‘alet olanlar’ da gözden kaçmasın.
Madımak’ın karşısına Başbağlar’ı koymak! Neden?
Madımak da, Başbağlar da kıyım.
İkisi de insanlığa karşı suç.
İkisini de lanetlemek insanlığın gereği.
Birini görüp ötekini pas geçmek olmaz, olmamalı.
Bir nokta daha var.
Acıları karşıya koymak kadar, acıları birbiriyle mukayese etmek kadar, benim acım senin acın diye karşılaştırmalar yapmak kadar yanlış bir şey olamaz.
Toplumları bölmek, ayrıştırmak, birbirine düşman etmek isteyenlerin işidir, onların işine yarar bu.
Doğru olan, karşılıklı olarak acıları anlamak ve acıları paylaşmaktır.
Oysa bunu yapmak varken, acılar karşı karşıya getiriliyor.
Örneğin şu satırlar:
“Sivas‘ta yaşananlardan birkaç gün sonra Başbağlar‘da yaklaşık 100 kişi tarafından yapılan baskında 33 kişinin katledilmesi ile taçlandırılmak istenen bir senaryoyu görmemekte ısrar ederek Sivas üzerine vicdan çağrısı yapılamaz. Sivas ve Başbağlar‘dan bir yıl sonra Türkiye’de siyasal dengeleri sarsacak bir süreç başlayacak, siyasal İslam namıyla yaftalanan bir kesim, siyasette bir çok kesimi rahatsız edecektir.”
Ya da şu satırlar:
“Medyada yıllardır Madımak olayı hakkında yazılıp çizilenlere baktığımızda, ya gerçekten çok saflar ya da bilerek manipüle ediyorlar diye düşünmemek mümkün değil. Çünkü Madımak’tan kısa bir süre sonra, Sünni dindarların yaşadığı Başbağlar köyünün basılıp 33 cana kıyılmasını hiç görmek bile istemiyorlar. Bunun planlı bir harekâtın diğer yüzü olduğunu ve aynı derin odaklarca hazırlandığını düşünmüyorlar mı, yoksa Başbağlar’da yaşananlar bizim ne umurumuzda mı diyorlar?”
Yineliyorum.
Başbağlar da, Madımak da görmezlikten gelinemez. Biri diğerinin yerine konamaz. İkisi de katliamdır, ikisi de insanlık suçudur lanetlenmesi gereken...
Ayrıca, her ikisinin arka planında Aleviler ile Sünnileri birbirine düşürmek ve Türkiye’yi bir kaos ve darbe ortamına çekmek isteyen ‘derin güçler’in, Ergenekon’un ya da ‘derin devlet’in parmağı olabilir.
Olabilir değil vardır.
1980’deki 12 Eylül darbesine giderken Kahramanmaraş’taki, Çorum’daki Alevi kıyımlarında da bunlar yaşandı, biliyoruz.
Ama burada bir an duralım.
Düşünelim.
Rezil komploları kuranları, kepaze provokasyonları yapanları elbette kulağından tutup su yüzüne, yargının önüne çıkaralım.
İyi güzel.
Peki ya alet olanlar?..
Madımak Oteli’ni ateşe verenler?..
Kahramanmaraş’ta, Çorum’da komşularına kıyabilenler?..
Onlar ne olacak?..
Hesap vermeyecekler mi?..
Gerçekle yüzleşmeyecekler mi?..
En azından özür dilemeyecekler mi?..
Gönüllü gönülsüz, bilerek ya da bilmeyerek kıyımlara, insanlık suçlarına alet olanlar temize mi çıkarılacak?..
Masum mu sayacağız onları?..
Uzatmak istemiyorum.
İster Madımak, ister Başbağlar olsun, yüreğimizi yakan acıları birlikte anlamaya ve paylaşmaya çalışalım. Buna giden yolları elbirliğiyle açmaya gayret edelim.
Ne ölçüde başarabilirsek, o ölçüde barış ve huzura ereriz.
Yorum Yap