- 10.03.2012 00:00
umhurbaşkanı Gül: “Diktanın devrilmesi biraz daha gecikseydi, Selefilik gibi aşırı akımlar bugün çok daha güçlü olacaklardı. Demokrasi olmasın dersen, Selefiler gibi akımları radikalize edersin. Alternatifler olduğu sürece radikalizm kazanamaz.”
Tunus Meclis Başkanı’nın sesi heyecandan titriyor: “Kutlu devrimimiz özgürlük, adalet, eşitlik içindir. Demokratik anayasa bütün Tunus halkının anayasası olacak. Kutsal İslamdiniyle demokrasi çelişmiyor. Bu ikisinin birlikte olabileceğini, bağdaştığını Türkiyegösterdi.”
Başörtüleriyle sokağa çıkmaları bile yıllar yılı kanunla yasaklanmış Tunus’lu kadınlar bugün Millet Meclisi’ndeler...
TUNUS
Millet Meclisi’nde genel kurul salonu kıpır kıpır, devrim günlerinin heyecanını yaşamaya devam ediyor.
Kadın erkek, başörtülü başörtüsüz, kravatlı kravatsız, takkeli takkesiz milletvekilleri, gazeteciler, televizyoncular, fotoğrafçılar iç içe.
Çalkalanan bir salon.
Milletvekilleri sanki gösteriye gelmiş gibi hareket halinde dalgalanıyorlar.
Kimileri, ay yıldızlı kırmızı beyaz Tunus bayraklarına sarılıp öyle giriyorlar genel salonuna.
Kimileri, kısa sopalı küçük bayrakları ellerinde sallaya sallaya geliyor, oturdukları masaya dikiyorlar.
Cumhurbaşkanı Gül bekleniyor.
2011 yılı Ocak ayındaki Yasemin Devrimi’nden beri Millet Meclisi’ne hitap edecek ilk yabancı cumhurbaşkanı olacak.
Yüzde 41’le geçen Ekim ayındaki seçimleri kazanmış olan Raşid Gannuşi’nin Ennahda hareketine mensup milletvekillerinin bulunduğu tarafa doğru yürüyorum.
Ennahda önce şaşırdı ama...
Ennahda sıralarında Tunus bayrakları ve başı açık kadın milletvekilleri çok değil, tek tük. Kadın milletvekillerinin arasına giriyorum, sohbet ve bir kare fotoğraf için.
Güleryüzle karşılıyorlar.
Hepsiyle tek tek el sıkışıyorum. Türk olduğum için de beni çok sıcak karşıladıklarını belli ediyorlar.
İngilizce konuşan türbanlı genç bir kadın milletvekili bana çevirmenlik yapıyor. Her oturumun böyle heyecanlı geçtiğini anlatıyor. Bayraklı gösterinin nedenini merak ediyorum.
Tunus’ta, Mısır’daki kadar etkili olmayan radikal İslamcı Selefiler üniversitede geçen gün gösteri yapmış. Bir grup öğrenci, Edebiyat Fakültesi’ni işgal edip Tunus bayrağını yakıp yerine siyah bayrak çekmişler.
Bu da protestolara yol açmış...
Meclis genel kurulundaki bayraklı gösteri de bu yüzden, Selefiler protesto ediliyor.
Bayrakların çok olduğu milletvekili sıralarının arasına karışıyorum. Komünistler, sosyal demokratlar, sosyalistler, halk partililer, inisyatif partililer...
Olmayan yok.
Çoğunluk, azınlık hepsi bir çatının altında ve koalisyon hükümeti olarak Tunus’un demokrasiye geçiş dönemini yönetiyorlar; hep birlikte çoğulcu bir anayasa yapmanın çabası içindeler.
Cumhurbaşkanı Gül genel kurul salonuna girince büyük alkış kopuyor. Aynı anda çok bayraklı sıralarda oturan milletvekilleri birden ayağa kalkıp hep bir ağızdan milli marşı söylemeye başlayınca, Ennahda sıraları da çok kısa bir şaşkınlık sonrası onlara katılıyor.
Yıllar boyu yasaktı
Etkileyici bir gösteri.
“Halk isterse, hayat isterse, kader boyun eğmeli!” diye başlıyor milli marşları...
Gül konuşması sırasında, ay yıldızlı ve kırmızı beyaz Tunus bayrağının kendisini heyecanlandırdığını söyleyince ikinci bir alkış dalgası daha patlıyor.
Kadın milletvekillerini izliyorum.
Başörtülülere bakıyorum.
Yıllar boyu Tunus’ta başörtülü olarak sokağa çıkmak da, otobüse binmek de, kamuya açık yerlerde dolaşmak da kanunla yasaklanmıştı.
İslam ve demokrasi
Uzun sakal da yasaktı yıllar boyu. O kadar ki, Hac’ca gitmek isteyenlerden Tunus’ta sakalsız fotoğraf talep edilirdi.
Mesleği öğretmenlik olan başörtülü bir Ennahda milletvekili Ruşen Çakır’a anlatmış. Çok eskiden başını örtermiş. Yasak gelince çaresiz başını açmış ama devrim sonrası yeniden başını örtmüş...
Meclis Başkanı konuşuyor kürsüde.
Sesi heyecandan titriyor:
“Kutlu devrimimiz özgürlük, adalet, eşitlik içindir. Demokratik anayasa bütün Tunus halkının anayasası olacak. Kutsal İslam diniyle demokrasi çelişmiyor. Bu ikisinin birlikte olabileceğini, bağdaştığını hepimize Türkiye gösterdi.”
Alkış kopuyor.
Daha düne kadar başörtüsünün de, uzun sakalın da, dinin neredeyse her türlü kamusal görüntüsünün de yasaklandığı bir ülkeydi Tunus.
Burgiba, Bin Ali diktaları böyle yaşandı. Laiklik anlayışları buydu.
Cumhuriyet diyerek, laiklik diyerek, demokrasiyi yıllar yılı bastırdılar. Tunus henüz demokrasiye daha hazır değil diyerek diktalarını yıllar boyu sürdüler.
Ve sonunda devrim geldi Tunus’a...
Millet Meclisi’ndeki konuşmasından sonra sohbet ederken Gül şöyle diyordu:
“Diktanın devrilmesi biraz daha gecikseydi, Selefilik gibi aşırı akımlar bugün çok daha güçlü olacaklardı. Bunun panzehiri yine milli duyarlığı olan, İslami duyarlığı olan hareketlerdir. Demokrasi olmasın dersen, Selefileri radikalize edersin. Siyaset meydanında alternatifler olduğu sürece radikalizm kazanamaz.”
Güçlü Gannuşi’nin önemi
Cumhurbaşkanı Gül daha sonra sözü, ülkenin güçlü adamı, Ennahda’nın lideri Raşid Gannuşi’ye getiriyor:
“Çok bedel ödemiş insanlar. Gannuşi’nin sürgünde demokrasiye ilişkin, din ve demokrasiye ilişkin söylediklerini, bugün seçim kazanmış bir lider olarak söylemeye devam etmesi, uygulamaya başlamış olması çok önemli...”
Evet öyle.
Ama aynı zamanda yalnız Tunus’ta değil, devrimlerin vurduğu Arap âleminde de işleyen bir demokrasinin nasıl kurulacağı, oturup oturmayacağı bir numaralı soru ve sorun olmaya devam ediyor, edecek de...
Raşid Gannuşi’yle sohbet
Ennahda hareketinin lideri ve ülkenin perde arkasındaki güçlü adamı Raşid Gannuşi’yle dün öğleden sonra kısa bir sohbet yaptık.
Neden hükümete girmediğine dair bir soruyu şöyle yanıtladı:
“Düşünce ve yönlendirme rolünü üstleniyorum. Ömrümün bundan sonraki bölümünü yeni kitaplar yazarak geçirmek istiyorum. Bu arada yedi eserimin Türkçede yayımlanmış olmasından kıvanç duyuyorum.”
Yeni anayasa konusunda şunları söyledi:
“Ulusal Kurucu Meclis çalışmaya başladı. Yeni anayasa tek partiyi değil tüm partileri kapsayacak ve uzlaşı ruhunu yansıtacaktır.”
Özgürlükler konusunda bir soruyu Gannuşi, “Önemli olan polis sopası kullanmadan özgürlükleri korumaktır” diye yanıtladı.
Selefilerle ilgili olarak dili ılımlıydı Gannuşi’nin:
“Selefiler kardeşlerimiz ve oğullarımızdır. Onlarla ilişkilerimizde diyaloga ve iknaya önem veririz. Ancak saldırı gibi olaylar olursa, yasalar uygulanır.”
Devlet ve din ilişkileriyle şeriatınyeri konusunda da özetle dedi ki:
“Herhangi bir devlet eğer Müslümanları yönetiyorsa, dine saygılı olmak, ters düşmemek zorundadır. Ama her şey şeriatta yer almaz. Pek çok şey aklımıza bırakılmıştır. Önemli olan adaletin tatbikidir. Allah, peygamberleri adalet için göndermiştir.”
Öte yandan Gannuşi, Cumhurbaşkanı Gül’le öğle yemeği sırasında da şunları söyledi:
“Arap Baharı, Türkiye tecrübesinin bir uzantısıdır. Türkiye’nin zengin tecrübesine ihtiyacımız var. Türkiye, İslamiyet’i terörizmden kurtaran önemli bir tecrübedir ve bu bakımdam övünç kaynağıdır.”
Raşid Gannuşi kravat takmıyor. Gömleğinin yakası ilikli. Tane tane, usul usul konuşuyor.
Son olarak, Beşar Esad’ın Suriye’den Tunus’a sığınacağına dair söylentiler olduğunu söyleyince şu yanıtı verdi:
“Bir diktatörü daha yeni kovduk, ikincisine ihtiyacımız yok.”
Yorum Yap