- 14.02.2012 00:00
Kafalar karışık, soru çok yanıt az. Ya MİT yöneticileri gerçekten yetkilerini aştılarsa? Bunu yakalayan savcı ve polisler bu durumda nasıl suçlanabilir ki? Yoksa bazı odaklar hükümeti zor duruma düşürmek mi istiyor? Oyun içinde oyun mu?
Yargı, Ak Parti’ye karşı olan askere dokununca iyi de, hükümete yakın sivil bürokrata dokununca kötü mü?..
Yargı, eski Genelkurmay Başkanı İlker BaşbuğPaşa’yı hapse atınca iyi de, Başbakan Erdoğan’a yakın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı soruşturunca kötü mü?..
Vakti zamanında Büyükanıt Paşa’ya dokunan savcının görevden alınması, meslekten atılması kötüydü de, MİT yöneticilerini ifadeye çağıran savcının bir anda yerinden edilmesi mi iyi?..
Güncel sorulara devam.
MİT Müsteşarı’na soruşturma kapısını açan yasanın apar topar değiştirilmesi ne demek?..
Ya da İstanbul emniyetinde Ergenekon, Balyoz, KCK konularında son derece kilit noktalarda bulunan ve MİT’le ilgili soruşturmanın da beyni sayılan iki müdürün bir anda görevden uçurulması nasıl yorumlanabilir?..
Bu sorular bu dönemde, yargı bağımsızlığı çerçevesi içinde hükümete eleştirel olarak soruluyor.
Daha yalın bir deyişle:
Hükümetin istediğine dokunan, istemediğine dokunmayan yargının bağımsızlığından söz edilebilir mi?
Siyasal irade tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanırken, bir yargı bağımsız olabilir mi?
Bunlar haklı sorular.
Çifte standartları ele veren sorular... İnandırıcılığı törpüleyen sorular...
Ama bununla birlikte bir başka noktayı belirtmek istiyorum.
MİT yöneticilerini hedef almış olan soruşturma hamlesini ben bu köşede eleştirdim, siyaseten yanlış bulduğumu yazdım.
Fakat bu eleştirilerim, yargı bağımsızlığına ilişkin yukarıdaki soruların sorulmasına engel değil.
Taşlar bir türlü yerli yerine oturmuyor. Sürekli savrulma halindeyiz, bir o uca doğru, bir bu uca doğru.
Kafalar karışık bu yüzden.
Özel yetkili mahkemeler... Özel yetkili savcılar...
Aşırı yetkilerinden, yetki aşımından ya da yetkilerin suistimalinden dolayı eleştiriliyorlar.
Hatta, “Kendilerini her şeyin üzerinde, Allah gibi mi görüyorlar?” diye soranlara rastlanıyor politika kulisinde...
Şu da bir gerçek:
İşin ucu, Başbakan Erdoğan’ın “Harcatmam!” diye söz ettiği MİT Müsteşarı Fidan’a değinceye kadar her şey kapalı kapılar arkasında kaldı.
Hükümet, Büyükanıt Paşa’nın Şemdinli olayında Van Savcısı’nın görevden alınmasında da mutlu olmamıştı.
Ama sessiz kaldı.
Başbuğ olayı da hükümeti rahatsız etmişti.
Ama fazla ses etmedi.
Bu açıdan Aziz Yıldırım’ın tutuklanması da örnek olarak verilebilir.
Ama MİT olayıyla her şey değişti. Anlaşılan bardak böyle taştı.
Fakat sorular bitmiyor ki.
Ya MİT yöneticileri gerçekten yetkilerini aştılarsa?.. Bunu yakalayan savcı ve polisler bu durumda nasıl suçlanabilir ki?..
Bir soru daha:
Yoksa bazı odaklar hükümeti zor duruma düşürmek mi istiyor? Faturası hükümete çıkarılacak oyun içinde oyunlar mı kuruluyor?
Bilemiyorum
Demin belirttiğim gibi kafalar karışık. Soru çok yanıt az!
Gün gelecek bir yerden bir çizgi çekilecek.
Başka çare yok.
Ama bugün için yargı bağımsızlığı derseniz, hukuk devleti derseniz, bunlara yakın bir yerlerde değiliz hâlâ...
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü çıtasını yakalamak hiç kolay değil.
Yorum Yap