- 14.01.2012 00:00
Çare, siyasal iktidarın elinde. Mecliste mutlak çoğunluğa var. Eğer demokrasi diyorsa, eğer hukukun üstünlüğü diyorsa, yasal düzenlemeleri kısa zamanda yapabilir. Ama ipe un sermeye devam ederse, otoriterleşme eleştirisi her geçen gün daha inandırıcı olmaya başlar.
Demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü... Siyaset, yargı, asker, polis...
Güncelliğini hiç yitirmeyen bu konulara ilişkin bazı noktaları satır başlarıyla özetlemek istiyorum.
(1) Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ Paşa’nın terörist olarak yargılanması bana da inandırıcı gelmiyor, ciddi gözükmüyor.
(2) Bunun gibi, Başbuğ Paşa’nın tutuksuz yargılanmasında herhangi bir sakınca olabileceğini düşünmüyorum.
(3) Bu konuda beni rahatsız eden noktaya gelince... Devlet büyüklerinin, eski genelkurmay başkanlarının, ‘hukuk’u daha çok böyle durumlarda, yani büyük paşalar tutuklandığı vakit hatırlamaları hoş değil.
(4)Bu memlekette terörist olarak yargılanan ve tutukluluk halleri çoktan cezaya dönüşmüş, 1000 günü aşmış olan başta gazeteciler olmak üzere o kadar çok kişi yatıyor ki hapishanelerde... Onların değil de, neredeyse yalnız Başbuğ Paşa’nın akla gelmesi de rahatsız edici...
(5) Soru: Bir Cumhurbaşkanı’nın, bir Başbakan’ın eski Genelkurmay Başkanı’nın tutuksuz yargılanmasına dönük temennilerini kamuoyu önünde belirtmeleri yargıya müdahale değilse nedir?..
(6) İlker Başbuğ Paşa terörist olarak yargılanmasın, tutuksuz yargılansın! İyi güzel. Ama askerin bu ülkede siyasete müdahalesi konusunda kepaze örnekleri içeren ve burnunun dibindeki kendi karargahının ürünü olan ‘internet andıcı’yla ilgili olarak hesap da vermesin mi eski Genelkurmay Başkanı? Teröristlik, tutukluluk ve Yüce Divan tartışmaları arasında, bu konunun arka plana kaydırılması ayıp olmuyor mu?..
(7) 2007 yılının 27 Nisan muhtırasını bizzat kaleme aldığını açıklamış olan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa’ya, veyahut 28 Şubat post-modern darbesine hukukun dokunmakta bu kadar geç kalmış olması tuhaf değil mi? Yoksa gerçekten Erdoğan’la Büyükanıt Paşa arasında bir Dolmabahçe mutabakatı mı var?
(8) Özel yetkili mahkemeler konusunda ya da yargı-polis düzeninde hukuk ve adalet duygusunu zedeleyen, demokrasi kültürüyle bağdaşmayan bir şeylerin bulunduğu kesin. Bu alanlarda yaşanmakta olan iktidar kavgaları, öyle gözüküyor ki, hem Ergenekon, Balyoz gibi özü itibariyle demokrasi açısından son derece önemli davaları, hem de hukukun üstünlüğünü olumsuz etkiliyor.
(9) Yargı düzeninin daha çok ‘hukuk’a ihtiyacı var; demokrasi kültürü açısından köklü bir ‘zihniyet değişimi’ne ihtiyacı var. Yargı düzeninde öyle şeyler yaşanıyor ki, yakın zamana kadar askeri vesayet sisteminin son savunma hattı gibi hareket eden yargı, böyle giderse, otoriter bir sistemin kalesi haline gelebilir.
(10) Otoriterleşme izleri ve eğilimleri, hem yargı hem siyasal iktidarla ilgili olarak belirginleşiyor. Hız kesmeyen KCK operasyonları dahil bir çok alanda otoriterleşme gitgide suyun yüzüne vuruyor.
Çare, siyasal iktidarın elinde.
Ak Parti, TBMM’de mutlak çoğunluğa sahip. Eğer demokrasi diyorsa, eğer hukukun üstünlüğü diyorsa, bunlar için her türlü yasal düzenlemeyi kısa zamanda yapabilir.
Her önüne geleni terörist olarak yargılamaya imkan tanıyan, ifade özgürlüğünün kolunu kanadını kırmaya devam eden Terörle Mücadele Kanunu’nu, Türk Ceza Kanunu’nu öncelikle değiştirebilir.
Tutukluluk sürelerini sorun olmaktan çıkarabilir.
Ya da örneğin özel yetkili mahkemeleri kaldırabilir.
Hepsini yapabilir.
Mutlak çoğunluğu var çünkü...
Ama ipe un sermeye devam ederse de, Ak Parti iktidarına yönelik otoriterleşme eleştirisi her geçen gün haklılık kazanmaya, daha inandırıcı olmaya başlar.
Yorum Yap