- 21.12.2011 00:00
Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olacaksa, faili meçhul cinayetlerin, Susurluk’un aydınlığa kavuşması şart. Çünkü, 1990’lardaki bu karanlık dönem, devletin ‘hukuk dışına çıkmış olduğu’ bir dönemdir.
Faili meçhul cinayetler... Susurluk... Ergenekon...
Medyanın manşetlerinden ve köşelerinden hiç düşmeyen konular.
Öyle ama, galiba kimsenin de umurunda olmayan konular aynı zamanda.
Fazla kurcalanmıyor.
Ya da bu konular kanıksanmış durumda. Belki de, nasıl olsa bir şey çıkmaz duygusu ağır bastığı için öyle.
Belki bizler de bu konularda, uzun zamandır yasak savma veya vicdan temizleme adına kalem oynatıyoruz.
1990’lardan beri kim bilir kaç yazı yazdım faili meçhuller ve Susurluk’la ilgi olarak.
Yazdım, çünkü bu konular Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile birebir bağlantılıydı.
Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olacaksa, faili meçhul cinayetlerin, Susurluk’un aydınlığa kavuşması gerekiyordu.
Çünkü bu cinayetler ve Susurluk, Türkiye’de devletin özellikle 1990’larda hukuk dışına çıkmış olması demekti.
Bütün bunlar demokrasi ve hukukla hiç bağdaşmayan korkunç bir anlayışın, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!” zihniyetinin damgasını vurduğu cinayetlerdir.
Bunun böyle olduğunu, hem başta asker olmak üzere devletin iç odakları, yani derin devlet, hem de özellikle 1990’larda devleti yönetenler gayet iyi bilir.
Cumhurbaşkanı Demirel de, başbakanlar Çiller’le Yılmaz da, Mehmet Ağar’lar da, o korkunç dönemde PKK’ya karşı mücadele adına devletin nasıl kanun ve hukuk tanımadığını, devletin nasıl ‘rutin dışına çıktığı’nı çok iyi bilirler.
Bilinen çok şey var.
Bilindiği için de, üstü örtüldü bütün bu kirli, çirkin işlerin...
Ne yazık ki öyle.
Geçenlerde İsmet Berkan şöyle yakınıyordu:
“Böyle konular geçmişte Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanvekili sıfatıyla Başmüfettiş Kutlu Savaş tarafından araştırıldı.
Bir gün, Başbakan Mesut Yılmaz, bütün bir gününü bu işe vakfetti, Kutlu Savaş’la birlikte MİT’e gittiler ve bu kurumun arşivine girdi Kutlu Savaş. Yani ondan hiçbir şey gizlenemedi.
Siyasetle yakından bağlantılı, başta Ergenekon ve Balyoz gibi konular olmak üzere pek çok davada savcıların soruşturma kapasitesinin sınırlı olduğunu, oysa Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun çok daha geniş yetkilerle resmi yazışmalara erişme şansı olduğunu defalarca yazdım.
İşte size bir örnek daha.
Başbakanlık, darbe girişimlerini veya internet andıcı gibi hükümet aleyhtarı kara propagandayı incelemek için kendi müfettişlerini görevlendirmedi.
Başbakanlık, aynı şeyi elbette faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasında da esirgiyor bizden.
Bir gün hukuk devletine saygıyı bu ülkede görecek miyiz acaba?” (İsmet Berkan, Mehmet Eymür eski defterleri açtı, Hürriyet, 6 Aralık 2011)
Haklı bir soru.
Başbakan Erdoğan’a ben de soruyorum:
Faili meçhul cinayetler konusunda, Susurluk konusunda, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu neden harekete geçirmiyorsunuz?..
Yorum Yap