- 19.12.2011 00:00
- (1)
Herkes büyük umutlar besliyordu devrim konusunda. Hayatın yollarında, meydanlarda doludizgin bir koşu yaşanıyordu Paul Eluard'ın o dizeleriyle:
Günleri ve mevsimleri
hayallerimize göre
yeniden yaratacağız.
Düzene karşı isyan bayrağı çekilmişti. Eşitlik için, özgürlük için, adalet için, dayanışma için, son tahlilde sosyalizm için ayağa kalkılmıştı.
Haklıydık.
En ufak bir kuşku yoktu:
Gerçek tekelimizdeydi.
Hayallerin sona erebileceği bir noktanın varlığı kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu.
"1970'in sonları.
Deniz Gezmiş hapishaneden çıktı, İstanbul'a geldi. Seninle konuşmam lazım dedi. Bomonti Bira Fabrikası'na kadar yürüdük. 'Ben, Che Guevara'nın yoluna inanıyorum' dedi Deniz..."(*)
Kimi, Che'nin yolunda yürüdü.
Kimi, şehir gerillası oldu.
Kimi de kır gerillası...
Kimi, 'milli demokratik devrim' diye, kimi Mao'nun izinde halk savaşı diye, kimi sadece sosyalizm diye yola çıktı. Kimileri, ordu-gençlik el ele milli cephede sloganlarıyla Ankara caddelerini birbirine kattı.
Sonra hiç beklenmeyen oldu:
12 Mart'ın balyozu!
Askeri yönetim olanca acımasızlığıyla devrimci gençliğin üzerine yürümeye başladı 1971 yılı baharında.
Darağaçları...
Cezaevleri...
İşkenceler...
Faili meçhuller...
Ve Deniz Gezmiş'lerin idamı...
Düşlerin üstüne karanlık bir perdenin indiği o acılı günlerde tanıdım, adı Halit Çelenk olan avukatı, hukuk adamını, bir güzel insanı. Hapse düşen, askeri yönetimin darbesini yiyen gençleri hiç yalnız bırakmadı. Hukuku, insan haklarını savundu.
Başını hiç eğmedi.
Hep hukukun, insan haklarının yanında dimdik durmasını bildi. Halit Çelenk, bir efsaneydi devrimci gençlerin arasında. Çok sevilirdi. Çok saygı duyulurdu kendisine. Gençlerin Halit Ağabeyi idi o...
Yeni çıkan "Yaşamda ve Yargıda Devrimci Duruş: Halit Çelenk" isimli bir kitabın (Çınar Yayınları) sayfaları arasında dolaşırken o yılları düşündüm.
Halit Bey şöyle demiş:
"Ben bir savunmanım. Güzel insanları savundum. Halkını seven, onların 'Bir orman gibi kardeşçesine' yaşaması için gencecik yaşamlarını veren insanları... Ben bu güzel insanları savunarak, onlarla beraber, insan sevgisini, barış dolu, özgür ve mutlu dünyayı savundum. Bu güzel insanları seviyorum. Bir yaşam bu sevgiyle geçti. Kendilerini tüm insanlığa adayanlara bir yaşam vermek çok mu?"
Elbette değil.
İnsan sevgisini savunmaktan, özgür ve mutlu bir dünyayı ve barışı savunmaktan daha insanca, daha soylu ne olabilir ki...
Tabii bir nokta var:
Böyle bir hakça düzene, barış ve mutluluğa açılan yolların neler olduğunu da düşünmek lazım, aradan geçen uzun yıllardan sonra...
Yani "Che'nin yolu"nu sorgulamak, geçmişle yüzleşmek belki de...
Halit Çelenk kitabının sayfaları arasında dolaşırken o gencecik, fidan gibi güzel insanların fotoğraflarına bakıyorum. 12 Mart askeri yönetiminin acımasızlığını bir kez daha lanetliyor, devletin bu ülkedeki hoyratlığını bir kez daha kınıyorum.
Ne yazık ki acı günler henüz sona ermiş değil. Güzel insan Halit Çelenk'in tüm ömrünü adadığı hukuk devleti bir türlü tam kurulamadı bu topraklarda...
İyi pazarlar Halit Ağabey!
Yorum Yap