- 13.12.2011 00:00
Ekonomik büyüme haberleri gerçekten sevindirici. Ama devamı nasıl gelecek iyi düşünmek lazım. Çünkü büyümenin sürdürülebilir olmasında hem ekonomik ve mali, hem de siyasi ve hukuki nedenler var...
Ekonomi soğumak nedir bilmiyor, büyümeye devam ediyor.
Üçüncü çeyrekte yüzde 8 geçilmiş. Son bir yıllık ekonomik büyüme yüzde 9’un üzerine çıkmış durumda.
Bu yeni bir rekor.
Dünyada Çin’in hemen arkasından Türkiye geliyor.Amerika’sı, Avrupa’sı, hatta bütün dünya dökülürken bizim ekonomi büyümeye devam ediyor.
Bu elbette bir başarı.
Hem de büyük bir başarı.
2000’lerin başından itibaren bankacılık başta olmak üzere yapısal sorunlarını çözmeye başlayan, kamuda hesabı kitabı, yani ‘mali disiplin’i ciddiye alan ve siyasal istikrarını elden bırakmayan Türkiye’nin önü ekonomide açılmaya başladı.
Ama bir tedirginlik de yok değil.
Büyüme böyle gider mi, yaşanmakta olan sürdürülebilir bir büyüme mi soruları güncelliğini koruyor.
Büyümenin daha çok ithalata dayalı olarak gerçekleşmesi, bunun da cari açık sorununu beslemesi 2012’ye dönük kaygıları arttırıyor.
Her yanda kulağa çalınıyor:
2012 zor bir yıl olacak!
Çare?..
Bir yerde dua etmek gerekiyor, gelecek yıl Avrupa’da kriz derinleşmesin, Euro tam anlamıyla çökmesin diye...
Fakat sinyaller kötü.
Avrupa’da hangi adım atılsa, çok az çok geç yorumları yapılıyor.
Hafta sonundaki zirve kararlarıyla ilgili olarak da öyle, daha çok dağ fare doğurdu deniyor.
Bugüne değil, daha çok belirsiz bir geleceğe dönük önlemlerin euro’yu kurtarmayacağı, bir derde deva olamayacağı belirtiliyor.
Nitekim, zirveye rağmen Avrupa’da borsalar dün sabah güne düşüşle başladılar. Londra’dan,Paris’ten, Frankfurt’tan gelen haberler iç açıcı değildi.
Bir başka kötü haber de, Dolar’ın değer kazanması, Euro’nun düşmesiydi.
Evet, dua edelim Avrupa kriz cehennemine yuvarlanmasın.
Neden derseniz...
Bizim ihracat çok fena etkilenir.
Türkiye’ye fon akışı kötü etkilenir.
Turizm gelirlerimiz düşer.
Cari açık sorunumuz büyür.
Uzun lafın kısası:
Avrupa’da krizin derinleşmesi, Euro’nun tepetaklak gitmesi, küresel krizle birlikte Türkiye’de işlerin zaten zorlaşacağı 2012’de ekonomiyi çok daha kötü günlere sürükleyebilir.
Bu nedenledir ki:
Ekonomideki büyümeye hiç kuşkusuz sevinelim.
Ama sevindirik olmayalım.
Ve daha fazla hava basmayalım.
Özellikle Avrupa’ya ilişkin söylemlerimizin daha çok irtifa ya da seviye kaybetmesine izin vermeyelim.
Ayıp oluyor.
Hükümetin iki noktaya dikkat etmesinde yarar var:
(1) Para ve maliye politikalarında kafa karıştırıcı, belirsizlik yaratıcı adımlardan kaçınmalı.
(2) Cari açığın yapısal nedenlerini daha çok ciddiye almalı.
Çünkü, cari açık ya bilinçli politikalarla aşılır ya da Allah göstermesin ‘kriz’le...
Ekonomik büyümeden korkmayalım.
Büyüme aş ve iş demektir.
Türkiye aş ve iş sorununu çözmeden hiçbir şeye doğru dürüst dikiş tutturamaz.
Ama bir noktayı hiç akıldan çıkarmayın. Ekonomik büyümeye köstek olan meseleler sadece ekonomik ve mali nitelik taşımaz.
Demokratik hukuk devleti bu ülkede yerli yerine oturmazsa, özgürlüklerin alanı yeterince genişlemezse, yargı çıtası hukukun üstünlüğüne yaraşır biçimde yükselmezse, ekonomik büyüme gelir bir yerde takılır.
Büyümenin ve kalkınmanın devam edebilmesinde, sürdürülebilir olmasında yalnız ekonomik ve mali değil, siyasi ve hukuki nedenler de vardır.
Yorum Yap