- 2.12.2011 00:00
Şu sözleri de ilginç: “Blair’den öncekiBritanya başbakanları o güvenlik bürokrasisini dinleyip küçücük Kuzeyİrlanda’ya 40 bin asker, 30 bin polis yığdılar, güvenlikçi doldurdular. Milyarlar harcadılar. Sonuçta kazanamadılar. Blair bu gerçeği görmüştü.”
Kuzey İrlanda sorununu bitiren barış anlaşmasının imzalı orijinal metninin önünde, Blair ve Gerry Adams’la imzası olan eski İrlanda Başbakanı’yla birlikte.
DUBLIN
Berti Ahern, 1997 ile 2008 arasında İrlanda Başbakanı. Britanya Başbakanı Tony Blair’le birlikte Kuzey İrlanda barışının mimarı sayılıyor. 1997’de, Blair’den sadece bir ay önce seçilmiş.
“Babam Britanyalılardan nefret ederdi” diyor, “1990’da öldü. Margaret Thatcher’la el sıkıştığımı görse, beni bir daha hiç affetmezdi.”
Babası, 1920’lerde IRA üyesi olarak Dublin’de bomba imal işinde çalışırmış, yeraltında...
“Annem de nefret ederdi Britanyalılardan. O da IRA üyesiydi. Hatta 1998’de Kuzey İrlanda’ya barışı getiren Hayırlı Cuma Anlaşması’nı Başbakan olarak imzaladığım zaman, ölümüne yakın beni fena halde sorgulamıştı, doğru mu yaptık diye... O kadar güvenmezdi Britanyalılara” diyor.
Hoş sohbet, sahici, sıcak bir insan. Noktası, virgülü yerinde, ince esprilerle taşı gediğine oturtarak konuşuyor. Meseleleri basite indirgiyor, en karmaşık olanı, en acı olanı gözünün önüne getirerek, insanı gülümseterek anlatıyor.
En tuhafı sizsiniz!
2000’lerin başında, Kuzey İrlanda barış sürecinin en netameli günlerinde, Başbakan olarak, birbirleriyle ve Londra’yla öldüresiye mücadele eden IRA dahil tüm grupların lider kadrosunu bir araya toplamış gizli olarak.
Biri ilk sözü almış:
“Biliyor musunuz sayın Başbakan” demiş, “Aramızdaki en tuhaf insan sizsiniz.“
Şaşırmış Bertie Ahern.
“Neden?” diye sormuş.
“Çünkü burada bulunanlar arasında eli kana bulaşmamış, cinayet işlememiş tek insan sizsiniz.”
Gülüyor.
Sözü, IRA’yla Sinn Fein’e getiriyoruz.
Sinn Fein, silahlı örgüt IRA’nın siyasi kolu olarak bilinir. Ama önce Sinn Fein kurulmuş, IRA’yı o örgütlemiştir.
Örneğin, bir gün önce görüştüğümüz Gerry Adams, Sinn Fein’in lideri, şiddete hiç bulaşmadığını, IRA üyesi olmadığını söyler.
Bunu belirtince gülüyor.
Ben üsteliyorum:
“Ama Gerry Adams hâlâ reddediyor.”
“Buna sadece kendisi inanıyor.”
Cebinden bir bozuk para çıkarıp gösteriyor:
“IRA ile Sinn Fein, bu paranın iki yüzü gibiydiler. Onların bir araya gelip toplantı yapmaları, yanyana aynanın karşısına geçip konuşmaları gibi bir şeydi.”
Siyasal kariyerinin, 11 yıllık başbakanlığının her günün hep aynı soruyla geçtiğini söylüyor:
Kuzey İrlanda’da şiddet nasıl bitecek?
“Her gün kabus gibiydi” diyor eski İrlanda Başbakanı, “Bugün kim öldürüldü? Nereye bomba atıldı? Soygun oldu mu? Çocuklar okuldan sağsalim geldiler mi? Hangi cenazeler kaldırıldı? Günüm böyle geçerdi.”
Blair onları dinlemedi
1997’de başbakan oluyor.
Bir ay sonra da Blair seçiliyor.
Böylece Kuzey İrlanda sorunu ile şiddetin bağını koparacak barış yolculuğu başlıyor.
Soruyorum:
“Blair’le Thatcher’i farklı kılan neydi barış konusunda?”
Önce, “Şu Thatcher’i ağzıma aldırma” diyor.
Sonra devam ediyor:
“Blair, Kuzey İrlanda sorununu yüreğinde hisseden bir insandı. Anne tarafından İrlandalıydı, annesi kuzeyde doğmuştu. Biliyordu sorunu... Ayrıca insanları dinlemesini çok iyi bilirdi. Bu arada Jonathan Powell gibi mükemmel danışmanları vardı etrafında güvendiği...”
Blair’le ilgili bir noktaya daha değiniyor.
“Arkasındaki establishment’i de dinlemedi, onlardan talimat almadı Blair” deyince, bunu biraz daha açmasını istiyorum.
İngilizce establishment sözcüğüyle, devleti, idareyi, yani yargı, adalet mekanizması, güvenlik aygıtı, bir ölçüde asker olmak üzere bürokrasiyi kastediyor. Blair bunları takmadı demeye getiriyor.
Şöyle devam ediyor:
“Güvenlikçi sınıfından ben de hoşlanmam. Blair’den önceki Britanya başbakanları o güvenlik bürokrasisini dinleyip küçücük Kuzey İrlanda’ya 40 bin asker, 30 bin polis yığdılar, güvenlikçi doldurdular. Milyarlar harcadılar. Sonuçta kazanamadılar. Blair bu gerçeği görmüştü.”
Berti Ahern, Britanya gizli istihbarat servisi MI5’ı örnek gösteriyor:
“MI5 da, Blair’in başbakanlığının ilk döneminde IRA’yla görüşülmesine karşı çıkmıştı, o bir terörörgütüdür, onlar teröristtir diye... Blair onları dinlemedi. Sonra MI5 da değişti, ancak 2006’da...”
IRA havaya uçurdu
Bertie Ahern’nin bu sözleri, beni ister istemez Türkiye’ye, Başbakan Erdoğan’a getiriyor.
Sanıyorum, Tayyip Erdoğan da Kürt sorunu konusunda asker-sivil bürokrasiye fazla kulak asmadı, ama son yıllarda değişmeye başladı.
Bu konuyu şimdi geçiyorum.
Bertie Ahern, 11 yıllık başbakanlığı döneminde Kuzey İrlanda barış süreciyle ilgili olarak yaşadığı güçlükleri anlatıyor.
Bir keresinde Londra’da Sinn Fein liderleriyle, Gerry Adams’la Başbakan olarak gizlice görüşürken, IRA Londra’da şimdi finans merkezi olan Canary Wharf‘ı havaya uçuruyor.
Görüşmeyi kesiyor, “Tehdit altında görüşmem” diyerek...”Biz yapmadık, Sinn Fein değil IRA yaptı” diyorlar.
Ama inandırıcı olamıyorlar.
Bertie Ahern, “Kararı Yüksek Askeri Konsey almıştı, Sinn Fein lideri Gerry Adams da bunun üyesiydi“ diyor.
İnatla devam etmek
Arkasından şunu da belirtiyor:
“Bazen IRA’nın içindeki başka unsurlar da kendi başlarına buyruk davranarak şiddet eylemleri, soygunlar yapabiliyorlardı tabii...”
Barış sürecinin inişli çıkışlı olmasına rağmen, bir kaç kez çökmesine rağmen inatla devam ettirdiklerini, iki tarafın kamuoyunu barışa ikna etmek için çok büyük çabalar sarfettiklerini sözlerine ekliyor.
Son seçimlere girmemiş Bertie Ahern. Parti liderliğinden de çekilmiş.
Soruyorum:
“Başbakanlığa yeniden soyunacak mısınız?”
“Dinlenmeye ihtiyacım var.”
“Hayır demiyorsunuz ama...”
Gülüyor.
Siyaseti ve futbolu seviyor. Sıkı bir Manchester United taraftarı. Gelecek yaz AvrupaŞampiyonası’na katılacak olan İrlanda milli takımını beğenmiyor, ama “Futbol bu, belli mi olur” demekten geri kalmıyor.
Bu üçüncü yazıyı O’ Connel Street’deki Grand Central Bar’da yazıyorum. Ve Amy Weinhouse söylüyor, bu da güzel...
Dublin’den dördüncü yazı yarına.
Yorum Yap