- 30.11.2011 00:00
İrlanda’da IRA’yı dinlerken PKK’yı düşünmek...
“Britanya bize terörist derdi, biz de kendimizi özgürlük savaşçısı diye tarif ederdik” diyen ve 16 yıl hapis yatmış olan Michael Culbert diyor ki: “İrlanda halkı yoruldu, savaş yorgunluğuydu bu. IRA, halkın içinde bu yorgunluğu gördü ve bitti savaş, tam 35 yıl savaşıldıktan sonra...”
Culbert, şimdi yönetici: Britanya bize terörist derdi, biz kendimizi özgürlük savaşçısı diye tarif ederdik" sözleriyle durumu anlatıyor...
CARTON ŞATOSU, DUBLIN
Anlatıyor: “Britanya güçlerini öldürmekten ömür boyu hapse mahkûm oldum.”
Adı, Michael Culbert.
Eski IRA üyesi.
İrlanda’da Britanya’ya karşı silahlı mücadele ve şiddetten dolayı 1970’lerde ömür boyu hapse mahkûm olmuş.
16 yıl yatıp çıkmış.
Evli, iki çocuk babası.
Şimdi IRA’dan hapis yatanlar ve aileleriyle ilgilenen bir sivil toplum kuruluşunun yöneticiliğini yapıyor.
Anlatıyor:
“Britanya bize terörist derdi, biz kendimizi özgürlük savaşçısı diye tarif ederdik.”
1970’lerde Londra’dan, Britanya hükümetinden reform talep ettiklerini, ama Muhafazakâr hükümetin oralı olmadığını belirterek diyor ki:
“Çok iyi hatırlıyorum. 1972’de Britanya Başbakanı, İrlandalılara dönerek, ‘Biz barmenlerle görüşmeyiz’ demişti. Britanya’nın bu kibiri korkunçtu.”
Anlatıyor:
“Daha on yıl öncesine kadar hükümet yetkilileriyle bir araya gelemezdim, ellerini sıkamazdım. Bugün artık ikisini de yapabiliyorum.”
1980’lerde Britanya tarafından tam 25 bin kişi IRA mahkûmu olarak hapse atılmış.
Anlatıyor:
“Mahkûm olanların büyük çoğunluğu IRA üyesi, IRA savaşçısı değillerdi. Ama genellikle IRA faaliyetleriyle ilgili olan İrlandalılardı. Hapse atılanların önemli bir yüzdesi , mahkemede suçlandıkları işleri yapmamışlardı. Son derece sudan nedenlerle hapse girmişlerdi. Uluslararasıinsan hakları örgütleri tarafından fena halde eleştirilmişti Britanya o tarihlerde...”
Soru:
“Silah kullanmaktan ve şiddete başvurmaktan dolayı bugün üzüntü duyuyor musunuz? Pişman mısınız?”
Hiç duraksamadan yanıtlıyor:
“Evet üzgünüm. Yakalandığım için üzgünüm... Kızlarımı onca yıl göremediğim için üzgünüm...”
“Peki ya pişmanlık?..”
“Hayır pişmanlık yok. İdeolojimde pişmanlık diye bir şey yok. Pişman değilim ama hapis yüzünden yaşayamadıklarımdan dolayı üzgünüm.”
Biraz durup devam ediyor:
“Silahlı mücadelemin ideolojik bir boyutu vardı çünkü...”
“Değiştiniz mi bugün?”
“Hayır değişmedim. Hiç pasifist olmadım.”
Hemen ekliyor:
“İlle de şiddet kullanmanın savunucusu değilim. Ama bazen oluyor. Bugün artık şiddet ve silaha yer yok.”
Dikkatle dinliyorum Michael Culbert’i.
1970’lerde eline silah almış.
IRA üyesi olarak Britanya askerini, polisini öldürmekten ömür boyu hapse mahkûm olmuş, 16 yıl yatıp çıkmış...
Yaptıklarından pişman değil.
Silahı, şiddeti savunmuyor.
Ama “bazen oluyor işte” diyor.
Eski savaşçıyı dinlerken bir şey takılıyor aklıma:
Hukuk!
Hukuk yetmiyor IRA’yı ve IRA’nın silahlı mücadelesini anlamaya...
Evet, IRA yıllar yılı silah kullandı, şiddet ve terör eylemlerine başvurdu.
Kanunlara göre suç işledi!
Ama hukukçu gözü ile bakmak IRA’yı anlamaya yetmedi.
Çünkü mesele hukuki değildi.
Mesele ‘siyasi’ydi.
Mesele ‘sosyolojik’ti.
IRA suç örgütü demek yetmiyor, meseleyi halletmiyordu.
Akşam yemeğinde de konuşuyor Michael Culbert:
“İrlanda halkı yoruldu, savaş yorgunluğuydu bu. IRA, halkın içinde bu yorgunluğu gördü ve bitti savaş, tam 35 yıl savaşıldıktan sonra...”
Adı, Ian White.
Genç bir İrlandalı.
Glencree isimli bir barış ve uzlaşma merkezinin yöneticisi. İrlanda sorunuyla şiddet ve silahın bağının nasıl koparıldığını akşam yemeğinde anlatırken diyor ki:
“En sonunda anladık ki, İrlanda’da şiddete başvurmak bizi kalıcı bir çözüme götürmüyor.”
Barış süreci konusunda üç dersten söz ediyor:
“Birinci ders...
Mesele, birbirimize güvenmekten çok barış sürecine güvenmektir. Çünkü önemli olan sürecin kendisidir.
İkinci ders...
Çatışmayı, sorunu çözemesek bile, onu yönetmeyi öğrenmemiz lazım. Yani öncelik, barış sürecinden kopmamaktır. (İrlanda sorununda, silahların susmasıyla bırakılması arasında geçen inişli çıkışlı dokuz yılı anlatan bir ders sayılabilir bu... HC)
Üçüncü ders...
Kimse şiddete başvurmak istemez. Ancak çaresizlik, alternatifsizlik bazen şiddete kapıyı açar. Bunu belirtmek, şiddeti mazur göstermek ya da gerekçelemek değil, şiddeti anlamaya çalışmaktır.”
İrlanda sorununun barış sürecine nasıl sokulduğunu, IRA’nın nasıl silahları gömdüğünü dinlerken, elbette Türkiye’yi, Kürt sorunu ile PKK’yı düşünüyoruz.
Geçen temmuz ayında Democratic Progress Institute’yle Londra-Belfast-Edinbourg üçgeninde yaptığımız turu, bu kez İrlanda Cumhuriyeti’nin başkenti Dublin’de sürdüyoruz.
Ekip yine aynı.
Ak Parti, CHP ve BDP’ten milletvekilleri, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan 17 kişilik bir topluluk.
Yazılar birkaç gün daha Dublin’den. İrlanda sorununu dinlerken, Kürt sorunuyla PKK’yı düşünüp tartışacağız.
Yorum Yap