- 4.01.2016 00:00
Ben hangi değerleri savunuyorum?
Demokrasi...
Barış...
Hukukun üstünlüğü...
Özgürlük...
Laiklik...
İnanç özgürlüğü...
İnanmama özgürlüğü...
İnsan hakları...
Kadın-erkek eşitliği...
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı...
Güçler ayrılığı...
Kendini hukukla bağlı sayan devlet...
Serbest rekabet, yarışma...
Eşitlik...
Dayanışma...
Sosyal adalet...
Özgür medya, bağımsız medya...
Yaratıcılık...
Diyalog ve uzlaşma...
Farklılıklara hoşgörü ve tahammül...
Karşısındakini dinlemeye tahammüllü, diyaloga açık, uzlaşabilirim diyen uygar bir siyaset anlayışı...
Ben bütün bu değerleri savunuyorum.
Bu değerler devlet ve toplum düzenine hakim olsun istiyorum.
Ve inanıyorum ki, yukarıda sıraladığım değerleri hayata geçirmeye başlayan bir Türkiye barış ve huzur ülkesi haline gelir.
Ama şimdi orada değiliz.
Türkiye bugün benim savunduğum bu değerlerden her geçen gün hızla uzaklaşıyor.
Barış ve demokrasiye veda ediyoruz.
Hatta ettik bile...
Yakın dostlar ya hapiste, ya sürgünde...
Ne yapayım?..
Yazı yetmiyor.
Her yazıda buzun üstüne yazar gibi bir duygu kıpırdanıyor içimde.
Savunduğum bütün değerler ayaklar altında, her gün çiğneniyor.
Temeline İslami ve muhafazakar-dinci değerlerin yerleştirildiği bir dikta düzeni yerleştikçe yerleşiyor.
Üstelik seçim sandığından çıkan, milletin oyuyla iktidara gelen bir lider kuruyor bu dikta düzenini...
‘Demokrasiyi araç’ olarak kullanan bu liderin adı malum:
Tayyip Erdoğan.
Milletin oyuyla sandıktan çık gel.
Ondan sonra sadece kendi dünya görüşünü, kendi hayat tarzını, kendi İslami anlayışını, kendi siyasal bakış açını devlet zoruyla herkese kabul ettirmeye başla...
Farklı düşünenleri sustur.
Hapse at.
Farklı ses veren gazeteleri, köşeleri kapat.
Televizyon kanallarını karart.
Gazeteciliği suç haline getir.
Tüm baskılara rağmen eleştiri ve özgürlük bayrağını yüksekte tutmaya çalışanları casus ilan et.
Vatan haini ilan et.
Hapishaneleri doldur.
İdam cezasını savun.
Böyle bir memlekette barış olmaz.
Huzur olmaz.
Hayır olmaz.
Siyasal istikrar da olmaz, ekonomik istikrar da...
Bir kez daha not edin:
Yalnız içte değil, dışta da ‘barış’ın peşinde değil Tayyip Erdoğan.
Koca ülkeyi ‘savaş’a açılan çok tehlikeli yollara itiyor.
Ne yapayım?..
Evet, artık yazı yetmiyor.
Aklı başında herkes, bu gidişin gidiş olmadığının çoktan beri farkında...
Anlaşılan, iş olacağına doğru yol alıyor.
‘Nedir olacağı’, bilemiyorum.
Ama son Cumhuriyet operasyonu bir muhalefet kıvılcımı çaktı.
Bunu görebiliyorum.
Cumhuriyet gazetesine dönük saldırı, anlaşılan o ki, bardağı taşıran bir damla olma yolunda...
Demokrasiyle hukuka yapılmakta olan tüm saldıralara rağmen, her türlü olumsuzluğa rağmen savunduğum değerlerin sonunda üstün geleceğine inanıyorum.
Bu açıdan karamsar değilim.
Yazın bir kenara:
Bu ülkede cumhuriyet ve demokrasiyi yıkamayacaksınız!
Hukuk ve özgürlük bayrağının yere düştüğünü göremeyeceksiniz!
Bu işler öyle sandığınız kadar kolay değil, kolay olmayacak!
Yorum Yap