- 30.09.2011 00:00
Gerek yeni anayasa, gerekse barış (Kürt sorunu-PKK) konularında Başbakan Erdoğan eğer uzlaşma-mutabakat kapılarını sonuna kadar zorlarsa, ‘Oslo buluşmaları’na kadar uzanan 2005’teki ‘siyasal kararlılığı’nı bir kez daha gösterebilirse, Türkiye daha iyiye gider.
Türkiye iyi mi gidiyor, kötü mü? Bu soruyu dün sabah iş dünyasından, medyadan bazı dostlarıma sordum. Yanıtı tek kelimeyle, evet ya da hayır olarak istedim.
Yanıtlar olumluydu.
Herkes Türkiye’nin genel olarak iyiye doğru gittiği görüşünü taşıyor.
Elbette huzursuzluklar var, kaygılar söz konusu. Sıcak tartışmalar gündemden hiç düşmüyor.
Ama özellikle ekonomideki olumlu gelişmeler ve Türkiye’nin Arap baharı ile birlikte uluslararası sahnede parlayan yeri, genel gidişata ilişkin iyimser beklentileri besliyor.
Ben de böyle düşünüyorum.
Evet, Türkiye iyiye gidiyor.
Daha iyiye götürmek de elimizde.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne ilişkin taşları yeni bir anayasayla yerli yerine oturmuş, iç barışını sağlayarak refah çıtasını kişi başına yirmi bin dolarlara doğru yükselten bir Türkiye hayal değil.
İstikrar ve barışla açılır bu yol.
İstikrar ve barış deyince, Türkiye’nin gündeminde iki temel konu var:
Yeni anayasa...
Kürt sorunu, PKK...
Bu sorunlar iç içe. Memleketin barış ve istikrarı bu iç içe geçmiş düğümlerin özenle, sabırla çözülmesinden geçiyor.
Evet, özenle ve sabırla, kuyumcu titizliğiyle ve ben yaptım oldu kibrinden uzak durarak bu iç içe sorunları çözüm rayına sokabilir Türkiye...
PKK şunu iyi bilmeli:
Silahla, şiddet ve terör eylemleriyle yolun sonuna çoktan gelindi.
Bundan sonrası çıkmaz yoldur.
İç konjonktür de, dış konjonktür de artık ‘silah’a değil, ‘siyaset’e işaret ediyor. “Silahlar sussun, siyaset konuşsun!” diyor.
Bu bir gerçek.
Kürt sorunu artık silahla değil siyasetle çözüm yörüngesine sokulur. Kürtlerin haklı talepleri artık silah değil siyaset yoluyla alınır.
Kandil bu gerçeğin farkında.
İmralı zaten öyle.
O zaman?..
Frenler boşalmadan frene basmak lazım. Bir an önce ateşkes ya da PKK deyişiyle ‘eylemsizlik’ ilan etmek gerekiyor.
Öte yandan hükümetin de, kapalı kapılar arkasında da olsa, bu gelişmeyi kolaylaştırıcı bazı pratik adımları atması, bazılarını da atacağını göstermesi şart.
Meclis’e giren BDP ile diyalog kanallarının açılması ve İmralı’da Öcalan’a uygulanan görüş yasağının kaldırılması da ortamı hiç kuşkusuz yumuşatacaktır.
Kaç kez yazdım.
En büyük rol Başbakan Erdoğan’ın.
Çünkü yüzde 50 oyla büyük bir siyasal desteğe sahip olan o...
Erdoğan’a bu destek, Türkiye’nin barış ve istikrar yolunda büyük bir atılım yapması için yeterlidir.
Lafı uzatmayalım:
Gerek yeni anayasa, gerekse barış (Kürt sorunu-PKK) konularında Başbakan Erdoğan eğer uzlaşma-mutabakat kapılarını sonuna kadar zorlarsa, ‘Oslo buluşmaları’na kadar uzanan 2005’teki ‘siyasal kararlılığı’nı bir kez daha gösterebilirse, Türkiye daha iyiye gider.
Yorum Yap