Erdoğan, kendinden olmayan yargıyı yargıdan saymıyor, ille de kendine tabi yargı istiyor!

  • 7.01.2015 00:00

 Anayasa Mahkemesi’yle, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Sayıştay’ıylayüksek yargı Türkiye’de genellikle askerin son savunma hattıgibiydi.

Yıllar yılı bu çizgide yürüdü.
Asker’le birlikte, bu ülkede demokratik hukuk devletini ikinci sınıflığa mahkûm eden vesayet sisteminin ana dayanaklarından biriydi yüksek yargı.
Askeri darbelerle çekilen kırmızı çizgiler, yüksek yargıyı kendi içine kapatmış, neredeyse bir kast haline getirmişti.
Al gülüm ver gülüm diye tarif edilebilecek, Avrupa Birliği’nde geçerli demokratik standartlarla uyuşmayan seçim tarzları, bukast sistemini güçlendirmişti.
Demokrasiye köstek olan ‘vesayet’i etkisizleştirmek için, bir yandan askeri ‘seçilmiş sivil otorite’ye tabi kılmak, diğer yandan yüksek yargıdaki kast sistemini demokratikleştirmek şarttı.


 

‘Yetmez ama evet’i vesayete
karşı savunmuştum

 Başlangıçta AKP hükümeti bu iki açıdan da doğru adımlar attı.

Demokratik hukuk devletini engelleyen kast sistemini yerinden oynattı.
Seçmen tabanı’nı genişletti.
Yüksek yargı üyelerinin oluşumunda Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Venedik Komisyonu’nun demokratik ilkelerini göz önünde tuttu.
Bunun için önemliydi, 2010’daki anayasa değişikliği referandumu.
Bu nedenle savunmuştum ‘yetmez ama evet’i.
Yüksek yargıyı askerin son savunma hattı olmaktan kurtarmak ve vesayet sistemini zayıflatmak için....
Bugün de aynı noktadayım.
Değişen ben değil, Erdoğan oldu çünkü.
Bir zamanlar dört elle sarıldığı Avrupa Konseyi’nin ‘Venedik kriterleri’ni, AB’nin demokratik ilkeleri boşlayan Erdoğan oldu.
Elinde balta, önce HSYK’ya daldı.
Şimdi de Anayasa Mahkemesi’ni darbeci ilan etti.
Kısacası:
2010’da yaptıklarının tam tersini yapmaya koyuldu.
Peki neden?

‘Tek adam’a karşı çıkan
her odak darbeci ve hain!

 Çünkü iktidar suçüstü yakalandı.

Yolsuzlukrüşvet ve hırsızlık dosyalarının kapağı aralanınca bir anda kızılca kıyamet koptu.
Ve paralel darbe diye kendi darbesini yapmaya koyuldu iktidar.
Ne Avrupa Konseyi’nin Venedik kriterleri, ne Avrupa Birliği’nin demokratik hukuk devleti standartları, hiçbiri kalmadı.
Hepsine boş verildi.
Tayyip Erdoğan, bir yandan yargıyı yürütmeye tabi kılmak için hukuku çiğnerken, diğer yandan yolsuzluk dosyalarını önce yargıda, sonra parlamentoda kapattırdı.
Bugün karşımızda kendisine karşı çıkan, kendisine muhalefet eden, eleştiren neredeyse her odağı darbecihainparalelci,kumpasçı ilan eden bir Tayyip Erdoğan, bir tek adam var.

AYM’nin bütün üyelerini kendisi
atamadıkça rahat etmeyecek

Anayasa Mahkemesi de düşman ilan edildi, darbeci ilan edildi,paralelci ilan edildi.
Bakın, Yüksek Mahkeme’nin bugünkü 17 üyesi kimler tarafından seçilmiş:
Abdullah Gül, 10 üye.
Ahmet Necdet Sezer, 3 üye.
Meclis, 2 üye.
Tayyip Erdoğan, 1 üye.
Turgut Özal, 1 üye (Başkan Haşim Kılıç).
Anlaşılan o ki:
Anayasa Mahkemesi’nde 17 yüksek yargıcın hepsi kendisi tarafından seçilmedikçe, Tayyip Erdoğan rahat etmeyecek.

Erdoğan ille de ‘tek adam’ olmak istiyor

 Yine anlaşılan o ki:

Tayyip Erdoğan, kendinden olmayan yargıyı yargıdan saymıyor,
İlle de kendine tabi yargı istiyor!
İlle de tek adam olmak istiyor.
Devlet gücünün paylaşılmasını istemediği için de demokrasi ve hukukun üstünlüğünü hiç takmıyor.
Nitekim Murat Belge dün Taraf’ta şöyle yazmıştı:
“Hanefî kolunun yöneticiye (halifesultanşah her neyse) sunduğu serbestiyetin benzerini Tayyip Erdoğan kendisi için istiyor.”

Demokrasilerdeki temel soru

 

Demokrasilerde güçler ayrılığı konusuna Taha Akyol da, Hürriyet’teki yazısında Karl Popper’den yaptığı bir alıntıyla işaret etmişti.

Karl Popper, halkın yönetmesi kavramının belirsizliğini de eleştirerek ‘kuvvetler ayrılığı’nı hatırlatan bir izah getirir.
Özetle:
“Demokrasilerde kurumlar erklerin tek elde toplanmasına izin vermeyecek şekilde düzenlenir.
Devlet gücünün sınırlandırılması gerekir.
Demokrasiler iktidarın kansız değişmesi yolunun açık bulunduğu, yanlış bulduğumuzu değiştirmenin mümkün olduğu rejimlerdir.
Onun için demokrasilerde temel soru, devleti kimin yöneteceği değil, devletin nasıl yönetileceği sorusudur.” (Karl Popper, Lessons of This Century, s. 68-71) 

 Yazmaya elbette devam edeceğiz ama devlet benim diyen Tayyip Erdoğan’ın bu taraklarda hiç bezi yok.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums