- 12.06.2011 00:00
“Kimse beni hayatımdan, kendi bildiğim gibi yaşadığım hayattan beni yoksun bırakamayacak. Benim, ben olmamı kimse yasaklayamayacak.”
Jorge Semprun 87 yaşında Paris’te öldü. Ne çok kitabını okumuştum.
Ve etkilenmiştim.
Benim siyasal kişiliğimin oluşumunda o kitapların da izleri vardır.
Kimilerinin hayat çizgisi öyledir ki, kitaplardan da olsa, izlemeye başladığın vakit seni de içine alıp hiç beklemediğin yerlere götürür, hiç aklına gelmeyen sularda bulursun kendini.
Semprun’unki de öyle.
İspanya İç Savaşı sırasında çocukken ailesiyle birlikte Paris’e kaçar.
Nazi işgali sırasında yirmi yaşındayken Fransız Komünist Partisi’ne ve Direniş’e katılır.
Hitler’in ölüm kamplarından geçer.
Franco dönemi İspanya’sında bir komünist olarak direnişi örgütleyenlerden biridir.
İspanya demokrasiye geçip AB’ye katılırken Sosyalist hükümette kültür bakanı olur, bir Avrupa entelektüeli olarak...
Komünistlikten demokratlığa dönüş sürecini hayatın içinde iliklerine kadar yaşar.
Kısacası güzel yaşar.
Ve sürekli yazar.
Kim bilir, belki ‘hayatı roman’ olduğu için öyle yazar.
Ben böyle hayatlara hep imrendim.
Birkaç yıl önceydi.
Bienal için Venedik’teydim. Vakit buldukça elimin altındaki Jorge Semprun’u anlatan bir kitabı okuyordum.
Şili pavyonunda bir ses kulağıma çalınmıştı, insanın içine işleyecek kadar hüzünlü bir ses.
Kadının sesi belki de Pinochet diktası altında yaşadığı acıları ele verdiği için hüzünlüydü. Belki de yüreğinden söylediği için etkileyici bir sesti.
Efendi yok bizde!
Sınırları reddediyoruz.
Bayrak istemiyoruz.
Hiçbir aidiyet olmasın.
Her nasihata karnımız tok.
Bırakın herkes konuşsun,
En kolayı bu, konuşsun!
Herkesin istediği gibi konuşması...
Semprun bunun için yaşadı.
Beni heyecanlandıran bir sözü vardı o kitapta:
“Kimse beni hayatımdan, hayat tecrübemden, kendi bildiğim gibi yaşadığım hayattan beni yoksun bırakamayacak. Benim, ben olmamı kimse yasaklayamayacak.” (*)
Benim ben olmamı kimse yasaklayamaz!
Böyle diyebilmek...
Böyle bir hayat yaşamak...
Ne güzel demiştim kendi kendime. Sonra da Ayşe’yle Rialto Köprüsü’nün altındaki bir kahvede Jorge Semprun için de kadeh kaldırmıştık.
Bazı kitapları şimdi önümde.
Yves Montand’ı anlattığı Ve Hayat Devam Ediyor isimli kitabını severek, düşünerek okumuştum.
Atıl Ant’ın Afa Yayınları’ndan çıkmıştı. Sevgili Atıl şimdi nerelerde bilmiyorum. Güzel kitaplar yayımlamıştı bir zamanlar...
Régis Debray’in Devrimde Devrim kitabının eleştiri konusu yapıldığı bir bölümü, 1999’da çıkan Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım isimli kitabıma almıştım. Dağlarda devrim arayan devrimci bir neslin hayal kırıklıklarını anlattığı için...
Jorges Semprun’u sevdim.
Çünkü gelecekten umudunu hiç kesmedi.
Bu iyimserliğini sevmiştim.
O kitapta bir cümleye daha rastladım:
“Olayların umutsuzluğunu fark edip, yine de onları değiştirme kararlılığında olmak gerekir!”
Hem umutsuzluk...
Hem kararlılık...
Olayları değiştirme kararlılığı!
Kim bilir, belki de bu ikisinin iç içe olması benim de içinde bulunduğum ruh halini okşadı.
Umut etmeden yaşanmıyor ki.
Jorge Semprun 87 yaşında Paris’te öldü.
İyi ki yaşadı.
Güzel yaşadı.
Ve ölmeden, “Eminim ki ölümüm de bana bir şey hatırlatacak” dedi. (**)
İyi pazarlar!
________________________
* Gerard de Cortanze; Hayat Yazısı, Jorge Semprun; Doruk Yayıncılık.
* Taraf Kitap, Haziran 2011, sayfa 10.
Yorum Yap