- 30.04.2011 00:00
Suriye’de özgürlük diye isyan edenlerin, adalet diye meydanlara dökülenlerin üstüne tankla, topla, tüfekle giden Baas rejiminin lânet olası acımasızlığı devam ediyor.
Kan ve gözyaşı oluk gibi...
Yazıktır, günahtır.
Ama yazın şuraya:
Baas rejiminin kurtuluşu yok
Zulüm yıkılacak, özgürlük kazanacak!
Suriye’deki yarım asırlık dikta yönetimi, başındaki Esad kliği ile birlikte er ya da geç devrilecek, tarihin çöp tenekesine atılacak.
Tunus’ta, Mısır’da olduğu gibi...
İnsanlığa karşı böylesine suç işleyen, kendi insanının kanını bu denli acımasızca akıtan bir dikta uzun süre ayakta kalamaz.
Tarih böyle yazar.
Tarihin tekerleği zalimlerden yana dönmez.
Yarım asırdır Suriye’nin başına çöreklenmiş olan Baas diktası devrilmeden komşuda özgürlük ve demokrasinin kapısı açılamaz.
Baas rejimiyle Esad kliğinin Suriye’de kendi elleriyle ‘reform yolu’nu açmasını beklemek nafiledir, eski deyişle, abesle iştigaldir.
Başkan Hafız Esad 2000 yılı baharında öldüğü zaman Şam’a gitmiştim, Türk-Suriye ilişkileri nasıl etkilenir diye...
Hafız Esad’ın Londra’da tıp tahsili yapmış olan oğlu Beşşar Esad orgeneral rütbesiyle rejimin başına daha yeni oturtulmuştu.
Şam’da iyimser bir hava esiyordu.
Beşşar Esad, genç ve güzel eşiyle birlikte Suriye’de bir umuda yolculuk başlatmıştı. Batı’yı bilen, bilgisayar, internet dünyasını tanıyan genç Esad’ın Suriye için iyi şeyler yapacağına inananlar bir hayliydi.
Tepeden kontrollü şekilde yumuşama sürecinin başlatılacağı, önce ekonomiden başlayarak rejimin zamana yayılarak siyasal açıdan da liberalleştirileceği kulislerde konuşuluyor, tartışılıyordu.
Değişim, dışa açılma sözcükleri havalarda uçuşuyordu.
Ancak böylesi ihtimalleri pek gerçekçi bulmayan, içeriden reform beklentilerine kuşkuyla bakanlar da vardı. Baas rejiminin kendi oturduğu dalı kesmesinin imkansız olduğunu belirtiyorlardı.
Dr. Sadık El-Azim öyleydi.
Suriye’nin önde gelen entelektüellerinden biriydi. Baas Partisi’ne, rejime hayli mesafeliydi. Osmanlı dönemine uzanan kökleri Istanbul’a kadar gidiyordu.
Kendisiyle Şam Sheraton Oteli’nde buluşmuştuk. Amerika’dan, Harvard Üniversitesi’nden yeni dönmüştü.
Bir ‘Şam baharı’nın kapıyı çalabileceğine ihtimal veremiyordu.
Bunca yıldır Suriye’yi demir elle tek başına yöneten Baas Partisi’nin kurulu düzenin tek dayanağı bir dikta olduğunu, ‘asker-sivil elit’in ülkede kaymağı birlikte yediklerini, bu nedenle rejimin kendi içinden reforme edilebileceğine çok fazla ihtimal vermediğini söylemişti.
Beşşar Esad’ın ‘arı kovanı’na elini sokmasının çok güç olduğuna, Baas Partisi’nin kendi iktidar temeline, kendi menfaat şebekesine balta vuramayacağını belirtmişti.
(Sonraki yıllarda, özellikle 2005’de ekonominin rekabete açılması konusunda bazı adımlar atılmış olsa da, bunlar Baas rejiminin iş dünyasıyla ‘çıkar ortaklıkları’ içinde tıkanıp kaldı)
Son zamanlarda Beşşar Esad’a, Ankara dahil dışarıdan yapılan reform telkinlerini izlerken, genellikle Dr. Sadık el-Azim’in bu analizini anımsadım.
Baas rejimi eninde sonunda yıkılır.
Tarihin akışı durdurulamaz.
Özgürlük kazanacak Suriye’de de, zalimlerin diktası yıkılacak.
Bu yakınlarda 50 yaşındaki Suriye’li bir aydının çağrısını okudum International Herald Tribune gazetesinde (13 Nisan 11, s.8).
Adı, Yasin Salih.
Yazar ve siyasal aktivist.
50 yıllık yaşamının 16 yılını hapiste geçirmiş, özgürlük ve demokrasiyi savunduğu için... Hayatı boyunca devletten pasaport alamadığı için hiç yurtdışına gidememiş...
Yazısında, Baas Partisi eliyle rejimin kendi içinden adam edilemeyeceğine işaret ettikten sonra çağrısını yapıyordu:
Eşitlik, adalet, onur ve özgürlük!
Benim de dileğim, Suriye’nin en kısa zamanda Baas’tan kurtulup böyle bir yola girmesidir
Yorum Yap