- 17.02.2013 00:00
Drogba’nın ilk golünden sonraki zafer koşusu...
Kıvranıyoruz! Oysa, kendimizden ne kadar da emin oturmuştuk televizyonun karşısına.
Akhisar kolay lokmaydı.
Nasıl olsa yenecektik.
Ama kıvranıyoruz.
Dakikalar ilerliyor, tık yok.
Gol bir türlü gelmiyor.
Top daha çok bizde, oyuna da hükmediyoruz.
Ama yaratıcılıktan yoksun bir futbol... Tek bir gol pozisyonumuz yok. Dakikalar geçtikçe vücut kimyamız bozuluyor.
Bu arada Akhisar gelmeye başlıyor. Atak üstüne atak geliştiriyorlar, baskı altına alıyorlar bizi...
Ortasahamız da aksıyor, savunmamız da... İleride iki büyük golcümüz Burak’la Umut da fazla ortada gözükmüyorlar.
Kolay çalım yiyoruz.
İsabetsiz paslar gırla gidiyor.
Gereksiz faul yapıyoruz.
İkinci yarı daha beter.
Gerildikçe geriliyoruz.
Sneijder de varlık gösteremiyor.
Akhisar’ın Yunanlı golcüsü, emektar Gekas, kaç kez yüreğimizi ağzımıza getiriyor.
Cuma kabusu!
Yine gerçek mi olacak?
Puan mı kaybedeceğiz?
İki maç üst üste kazanamayacak mıyız?
Schalke’yle çarşamba günü oynayacağımız Devler Ligi çeyrek final maçına puan kaybetmiş halde kötü moralle mi çıkacağız Arena’ya?..
Gözlerimiz kulübede!
Drogba’yı bekliyoruz.
60. dakika, Drogba hâlâ girmedi.
Fatih Hoca daha ne bekliyor?..
62. dakika:
Aman Allahım, Gekas’ın şutu Muslera’nın şaşkın bakışları arasında tam direğin dibinde patlıyor.
Melekler koruyor bizi...
Evet, kulübede bir hareket var. İşte Drogba, 63. dakikada oyuna giriyor. Fatih Hoca beklenen hamlesini nihayet yapıyor.
Çakılıp kalıyoruz kanepeye.
Kımıldamak yok.
Mucize bekliyoruz Drogba’dan...
Dakika 68:
Sneijder, çok güzel bir pas atıyor Burak’a. Drogba, buraya at dercesine elini sallayarak penaltınoktasına doğru koşuyor. Burak da, tam onun istediği yere doğru enfes kesiyor.
Top süzülüyor.
Drogba, iki Akhisarlının üzerinden fırlıyor, müthiş sıçrıyor, bir an hakikaten havada asılı kalıyor.
Bizim içimiz eriyor.
Ve havadan nazlı nazlı süzülmekte olan topa öylesine bir kafa darbesi vuruyor ki Drogba...
Gooolll!
Bir de o harikulade kafa şutu üstelik direğe çarpıp öyle bir yere gidiyor ki, hangi kaleci olsa, uçan kaleci bile olsa, çıkaramaz artık o topu...
Drogba, gol sevincini kollarını ellerini öne doğru sallayarak yaptığı o klasik koşusuyla yaşıyor. Ama dizlerinin üstünde kaymıyor, anlaşılan, zemini pek elverişli görmüyor.
Kendimizden geçiyoruz.
Sanki golü atan biziz, Drogba’yla birlikte tribünlere doğru koşturan da biziz...
Futbol böyle bir şey!
Büyük bir coşku patlamasıyla fırlıyoruz yerimizden, kimi havalarda, kimi yerlerde...
Böyle bir anı gerçekten iliklerine kadar hissedebilmek için futbolu sevmenin yanı sıra, galiba biraz da futbol fanatiği, manyağı olmak gerekiyor.
Unutamayacağımız bir kafa golünün bizlere yaşattığı heyecan fırtınası daha dinmeden, sadece iki dakika sonrası...
Drogba’yla birlikte saha içinde bir anda ateşlenen Sneijder gollük bir pas atıyor Drogba’ya... O da, müthiş fiziğiyle üç kişinin arasından, al da at dercesine bir pas yuvarlıyor Burak’a...
Beş dakikada bir gol, bir asist Drogba’dan, büyük futbolcudan...
İki golle öne geçiyoruz.
Aslan Cimbom!
Şimdi sırada Schalke var.
Biliyorum, bazı Fenerli dostlar Alman takımına bağladılar umutlarını.
Ama heveslenmesinler.
Fatih Hoca’yla aslanlarının Avrupa yolculuğu, üstelik Devler Ligi’nde daha devam edecek.
Telefonuma ilk mesaj...
Ayıp ama...
Biraz düzeltiyorum:
“Drogba vurdu, Kadıköy’den duyuldu!”
Kanat Atkaya yazısını yetiştirmeye çalışırken, ben de pazar yazım için bir kenara not ediyorum:
Bir hayalim var:
Saracoğlu stadında, dizlerinin üstünde kayan bir Drogba!
İyi pazarlar!
Ve Kadıköy’deki hayalim..
Yorum Yap