- 30.12.2012 00:00
Bazen olmuyor. Dün dediğim gibi, ‘yazarlık bunalımı’ belki de... Yılın yorgunluğu daolabilir. Bu memleket insanı yoruyor. Her Allah’ın günü siyaset yazmak kolay iş değilgaliba... ‘Yazı mahkumları!’ Ama limon satacak halim yok ya bu yaştan sonra... Doğru bildiğini yazmaya devam, yazabildiğin yere kadar...
Bilgisayarın başına dün yıl sonu notları diye oturmuştum.
Olmadı.
Yazı, beni alıp olmadık yerlere götürdü. Satırlarımın üstüne birazcık nostaljik kokular sindi.
Bazen olmuyor.
Dün dediğim gibi:
Yazarlık bunalımı belki de...
Yılın yorgunluğu da olabilir.
Bu memleket insanı yoruyor. Her Allah’ın günü siyaset yazmak kolay iş değil galiba...
Yazı mahkumları!
Ama limon satacak halim yok ya bu yaştan sonra...
Doğru bildiğini yazmaya devam, yazabildiğin yere kadar...
Mutlu sayılırım, zira bu yıl onuncu kitabımı yazdım:
1915: Ermeni Soykırımı.
Tezgaha yeni bir kitap daha koymak gerekiyor.
Boş duranı Allah sevmez.
‘Medya’yı yazsam ne iyi olacak. İçim kabardıkça kabarıyor bu konuda...
Medyanın halleri iyi değil.
Gitgide büyüyor medyanın üzerindeki siyasal iktidar gölgesi. Bu durumun en iyi gazete ve televizyon mutfaklarında haberle haşır neşir olan meslektaşlar farkında...
Bunun böyle nereye kadar gidebileceği sorusu 2013’te de güncelliğini koruyacak. Ve ‘iktidar gölgesi’ uzadıkça, gazetecilik yaralanmaya devam edecek.
Başka?..
Hapisteki gazeteciler...
Ergenekon ve Balyoz’da, davaların haklı özünü çoktan beri fena halde zedelemiş ve davaların kamuoyu önünde inandırıcılıklarını törpülemiş olan durumlar... Yani cezaya dönüşmüş tutukluluk halleri, bazı haksızlık ve hukuki yanlışlar...
Kürt sorunu, PKK...
Bu en yakıcı konu, Türkiye gündemindeki yerini korudukça, silahlar susmadıkça, silahlar bırakılmadıkça, bu ülkede gerçek istikrar ve barışı yakalamak ve demokratikleşme yolunda mesafe almak uzak ihtimal...
Bir tespit:
Bu bakımdan 2012’de gerekeni yapmamış olan Ak Parti iktidarının 2013’te ‘doğru yol’u bulması bir sürpriz olur.
2013, öyle gözüküyor ki, 2014’le dolu olarak geçecek. 2014’teki cumhurbaşkanı seçimi nedeniyle Tayyip Erdoğan’ın kafası hep yüzde 50 ve üzerinde oyla dolu olacak.
Bu yüzden yumuşamak yerine daha çok sertleşebilir birçok alanda.
Öyle anlaşılıyor.
Eleştiriye daha tahammüllü, farklı seslere, aykırı seslere kulak verebilen, çevresini örneğin merhum Turgut Özal gibi genişletebilen bir Tayyip Erdoğan sahneye çıkabilir mi yeni yılda?
İhtimal veremiyorum.
Şu soru aklıma takılıyor:
Erdoğan’a 2012’de damgasını vuran sert tutumu ters tepebilir mi?
Bu ihtimal de var.
Türkiye istikrarsızlaşabilir.
Başbakan Erdoğan, bu ben bilirimci, kavgacı, güçten kaynaklanan ve doğruları tekeline almış ‘kibir’li siyaset üslubuyla Türkiye’yi daha beter gerebilir, yalnız siyasal değil, toplumsal açıdan da daha fena kutuplaştırabilir bu ükeyi...
Oysa, ekonomisi gayet iyi seyretmekte olan bir Türkiye’de arzu edilecek en son şey, böyle birçatışma ve kutuplaşma ortamıdır.
Bu bakımdan iktidar ve muhalefet ilişkileri de gittikçe siyah beyazlaşıyor. Birbirinin elini sıkmayan, birbirinin yüzüne bakmayan iktidar ve ana muhalefet liderleriyle -Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’yla- Türkiye’nin iyiliklere doğru yol alabilmesi çok güçtür.
CHP’nin inandırıcı bir alternatiflik konumunu bir türlü yakalayamaması da istikrar konusunda bir başka olumsuzluktur.
Hiç akıllardan çıkmasın.
İstikrar çok kırılgan bir konu.
Hâlâ öyle.
Türkiye’nin çevresine bakın:
Suriye’siyle, Irak’ıyla, İran’ıyla, Sünni’siyle Şii’siyle, dört ülkeye dağılmış Kürtleriyle her tarafımız yangın yeri.
Daha da parlayabilir bu yangın.
Evimizin içini -Kürt sorunu başta olmak üzere- derleyip toparlayamazsak, bugünleri mumla arayacak günler kapımızı çalabilir.
Tuhaf bir kibir içindeyiz.
İktidar sözcüleri, bu ülkenin geleceği konusunda fazla havaya girmiş durumdalar. Ayaklar daha fazla yerden kesilirse, iç ve dış dengeler altüst olabilir.
Denge deyince, Türkiye’nin yeni yılda Avrupa Birliği’yle ilişkilerine özen göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Almanya’da, Fransa’da Türkiye’ye ilişkin olumlu sinyaller yanıp sönüyor.
Ayrıca, Kıbrıs’ın hem Güney’inde hem de Kuzey’inde Türkiye’nin AB ile ilişkilerini rahatlatabilecek gelişmeler olabilir 2013’te.
Ankara, bütün bunları görmezlikten gelmemeli, Türkiye’nin AB yolunu rahatlatabilecek bazı adımları kendisi de atabilmeli...
Yazı uzuyor.
Yıl sonu notları şimdilik bu kadar.
Yeni yılda buluşmak üzere tüm okurlarıma mutlu, sağlıklı bir 2013 diliyorum.
İyi pazarlar!
Yorum Yap