- 6.11.2012 00:00
Gönlüm Obama’dan yana. 2008’deki beklenti çıtam epeyce yüksekti. Dört yılın sonunda hayal kırıklığına uğradım. Ama yine de Obama’nın ikinci bir dönem daha seçilmesinin hemAmerika hem dünya için daha doğru bir tercih olacağına inanıyorum.
New York Times gazetesinin dünkü başyazısı Amerika’daki vergi düzeniyle ilgiliydi.
Bugün seçim sandığından Mit Romney çıkarsa, Cumhuriyetçilerin Amerika’da zengin ve yoksulların vergileriyle nasıl oynanacağını anlatıyor ve ağır dille eleştiriyordu.
Nüfusun binde 3’ünü oluşturan en zengin 7 bin kişinin gayrimenkul vergilerindeki indirim gelecek yıl sona eriyormuş. Ama Cumhuriyetçiler bu indirimin süresini uzatacaklarmış.
Buna karşılık, düşük ve orta halli gelir gruplarının vergi kolaylıklarına da yılbaşında son verilecekmiş.
Çoğunluğu yoksulluk sınırında yaşayan 13 milyon aileyle 26 milyon çocuğu ilgilendiren vergi kolaylığının kaldırılması ihtimali, New York Times’ın başyazısında ‘vahşi’ diye tanımlanıyordu.
Bu vahşet bütün dünyayı ilgilendiriyor.
Çünkü, aralarında Joseph Stiglitz gibi Nobel ödüllü bazı iktisatçılara göre, Cumhuriyetçilerin zamansız vergi indirimleri ve hesapsız kitapsız gözüken askeri harcamaları, yani mali politikalarısadece sosyal adaletsizliği körüklemekle kalmayıp, aynı zamanda Amerikan ekonomisini yeniden resesyona sürükleyebilir.
Tabii bu da yalnız Amerika’nın değil, başta Avrupa olmak üzere küresel ekonominin kapılarını krize açabilecektir.
Bir başka deyişle:
Amerikan ekonomisinin iyiye ya da kötüye gitmesi, her yerde sokaktaki adamın cebini de, işini de ilgilendiriyor.
Amerikan seçimleri böyle bir şey.
Obama mı, Romney mi sorusuyla dünyanın bu kadar haşır neşir olması bu yüzden.
Yalnız ekonomi değil, Amerikan dış politikası da öyle. Bu konuda, Cumhuriyetçi aday Mit Romney beni tedirgin ediyor.
Fazla şahin!
Soğuk savaş dönemini andıran militarist bir dili var.
Çevresinde George W. Bush’un Neocon’ları dolaşıyor danışman olarak.
Romney İran’ı vurabilir.
Irak ve Afganistan’daki süreçleri tersine çevirebilir.
Filistin sorununda çok katı ve aşırı ya da kayıtsız şartsız İsrail yanlısı gözüküyor.
Suriye’de de sert Romney.
Çin ve Rusya konularında soğuk savaş dönemini çağrıştıran tavırları suyun yüzüne vurabiliyor.
Hiç akıldan çıkarmayın.
Ortadoğu’da, İran’ı vurmayı da gündemine alabilecek, militarist dilli, şahin bir Amerikan Başkanı, Ortadoğu’daki politikalarıyla Türkiye’ye hayatı zorlaştırabilir, hatta cehenneme çevirebilir.
Romney ayrıca fazlasıyla nabızgir. Topluluklar önünde kendi gerçek kimliğini saklayan, kendi düşüncesinden daha çok karşısındakilerin duymak istediklerini söyleyen demagog bir kişiliğe sahip.
Devlet olarak insanların ‘yatak odaları’na burnunu sokmaya mütemayil olan, muhafazakar değerleri en uç noktalara götürürken, bazı bakımlardan insan haklarını pek fazla takmayan, idamcezasını savunabilen bir Cumhuriyetçi...
Özetle:
Cumhuriyetçi Mit Romney’i Beyaz Saray’a taşıyacak bir Amerika’nın hem kendisi için hem de dünya için akıllı bir iş yapmayacağını düşünüyorum.
Gönlüm Obama’dan yana.
Yine Obama seçilsin istiyorum.
2008’deki beklenti çıtam epeyce yüksekti.
Hayal kırıklığına uğradım.
Ama Obama’nın ikinci bir dönem daha seçilmesinin hem Amerika hem dünya için daha doğru bir tercih olacağına inanıyorum.
Amerikan The New Yorker dergisinin Barack Obama derken sergilediği eleştirel destek benim de hissiyatımı yansıtıyor:
“Başkan Obama belki kaçınılmaz olarak en tutkulu destekçilerini hayal kırıklığına uğrattı. Hayal kırıklığının bir parçası ise ona bağladıkları olağanüstü umutlar nedeniyle doğdu.
Kimileri gayet anlaşılır bir şekilde başarısız politikalarından (Guantanamo, iklim değişikliği ve bireysel silahlanma gibi) memnun değil. Kimileri ise sürekli İHA’lara başvurulmasını ahlaki açıdan sorguluyor.
Ancak ilerici, yetkin, mantıklı, saygın ve zaman zaman vizyon sahibi bir Başkan’ın, Barack Obama’nın yeniden seçilmesi son derece ciddi bir meseledir.”
The New Yorker’ın başyazısı böyle (*).
Ben de böyle düşünüyorum.
Ve son seçim araştırmaları ipin Romney değil Obama tarafından göğüsleneceğini gösteriyor.
İnşallah!
——————
* Markar Esayan’ın Taraf’taki 25 Ekim 2012 tarihli yazısından...
Yorum Yap