- 25.12.2011 00:00
"Türkiye gibi bir büyük devletin Fransa'nın yaptığı türden olaylara muhatap olması üzücü. Ama Türkiye'nin, karşısında heyula gibi duran bir konuda mütereddit davranması, ön almaması da üzücü"
Ermeni olaylarının Fransız parlamentosunda hiçbir mantıkla kabul edilemeyecek bir yasaya dönüştürülmesi Türkiye'de birçok insanın canını acıttı. Böylesine saçma bir yasaİsviçre'de mevcuttu. Şimdi Fransızlar aynı yasayı taklit ederek 'Ermeni soykırımı olmadığını' söyleyene hapis ve para cezası vermeyi öngörüyor. Böyle bir yasaYahudi soykırımı için geçerlidir. Ama Yahudi soykırımı ile Ermeni olayları birçok bakımdan birbirinden ayrılır. Ermeni konusunda hukuksal bakımdan da böyle bir kararın oluşturulmasına zemin teşkil edecek bir noktada değil henüz uluslararası kamuoyu. Bu bakımdan Fransızların attığı adımın arkasında bambaşka düşünceler var. Nitekim Sarkozy muhalefetteyken sosyalistlerin getirdiği bu tasarıya karşı çıkmıştı. Şimdi onu kendisi savunuyor. Taraf'tan Markar Eseyan bunun ne kadar tiksinti veren bir davranış olduğunu mükemmel biçimde yazdı. Hrant Dink'in kardeşi de çok önemli bir açıklamada bulundu. (Ah, işine gelince Dink'in kardeşini bağrına basan ama katillerini ve katil ağını bulmamak için direnen devlet!..)
Ermenilerin konuyu insanlık bilincine yerleştirmek için kullandığı Asala ve yarattığı büyük acı, Türkiye'nin başka bir yaklaşım geliştirebilecekken de bu konuya büsbütün uzak kalmasına yol açtı. Diplomatlarını öldüren bir örgütün eşliğinde gelişen bir iddiaya kulak vermek, devlet olmanın dokusuna, doğasına aykırı. Kaldı ki, reddetse bile T.C. Osmanlı geçmişinden geliyor ve 'büyük devlet' diye bir sendroma sahip.
1915 olayları bu anlayışın ilk ve en büyük 'egzersizi'dir. Son kertede bir etnik grup, 'ırk' temeline dayalı bir muhakemeyle ortadan kaldırılmıştır. Savaş hali denebilir, elbette Ermenilerin yaptıkları büyük yanlışlar var. Fakat bunların hiçbiri Osmanlıyı ele geçirmiş olan küçük iktidar grubunun korkunç yaklaşımını ortadan kaldırmaz. Ortada çok bilinçli, seçimli, dikkatli bir şekilde yok edilmiş bir büyük kitle var. Ve o topluluk, Anadolu denen bu coğrafyanın neredeyse asıl sahibidir. Onları ortadan kaldırmakla Osmanlının ne büyük bir hata işlediği, çöken ekonomisinden bulamadığı yetişmiş adama kadar her düzeyde anlaşıldı.
Ama o arada devlete başka bir zihniyet daha egemen oldu: muhalif olanın, istenmeyenin ortadan şiddet yoluyla kaldırılması. Bugün uğraştığımız faili meçhuller, Kürt meselesinin mevcut hali daima o zihniyetin devlette galip gelmesindendir. Dersim olaylarının hatırlanması ve Başbakanın 'ben özür diliyorum' demesi 1915'te başlayan bir yanlış tarihin sona erdiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Böyle bir ortamda Türkiye gibi büyük bir devletin Fransa'nın yaptığı türden olaylara muhatap olması bile üzücü. Türkiye bunu hak etmiyor. Orası kuşkusuz. Ama Türkiye'nin, karşısında heyula gibi duran bir konuda bu derecede mütereddit davranması, ön almaması da üzücü. Yapabileceği çok şey var bu ülkenin.
Başkalarının yaptığından çok kendi yapmadıkları Türkiye'nin, ilgilendiriyor beni.
Yorum Yap