CHP-ordu ilişkisi: Mahcubiyet dönemi

  • 17.06.2014 00:00

 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra kendisini ‘devleti kuran parti’ diye tanımlamaya başladı. Bu değerlendirme, genellikle doğru kabul edilir. Hatta doğrudan ziyade bu tanımı, bir ‘veri’ şeklinde ele almak da mümkündür.

Mustafa Kemal, savaştan hemen sonra İzmir’e gidince yeni bir parti kuracağını İstanbul gazetecilerine açıkladı ve kısa bir süre sonra Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurup kendisi doğal olarak başına geçti. Ama bir süre sonra, parti genel başkan vekilliğine İsmet İnönü geldi.

İnönü’nün genel başkan vekilliği ile birlikte toplumsal ve siyasal dönüşüm, CHP’nin damgasını taşımaya başladı. 1930’ların başında CHP, Avrupa’da yükselen otoriter rejimlerin, faşizan modellerin uygulamalarına koşut biçimde, devlet partisi kimliği kazandı. Daha doğrusu devlet-parti özdeşliği sağlandı. İllerde valiler aynı zamanda CHP İl Başkanı görevi üstleniyorlardı. Atatürk Ebedi Şef, İnönü Milli Şef ilan edildi.

Tarihsel Blok ve CHP

Bu kısa tarihçeye bakarak bazı yorumcular başlangıçta verdiğim tanımı tersine çevirir ve CHP’yi ‘devleti kuran parti’ yerine ‘devletin kurduğu parti’ şeklinde tanımlarlar. Bu da doğrudur. İki tanımın birbirine geçmesi, esas olarak Türkiye’deki siyasal modernleşmenin bir uzantısıdır. O model, daha önce yazdığım kitaplarda (Türk Siyasetinin Yapısal Analizi 1 ve 2. İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008 ve 2010) uzun boylu ele aldığım gibi birTarihsel Blok tarafından kurulmuştur ve Merkez’i teşkil eder.

İtalyan düşünür Gramsci’den aldığımız bu terim, yani Tarihsel Blok, Türk siyasal modernleşmesini sağlayan ittifaktır ve ordu-bürokrasi-aydın üçlüsünden oluşur. Aşağı yukarı 1908 yılında adı koyularak oluşturulan Tarihsel Blok, elbette önce 2. Meşrutiyet’i hazırladı, oradan da Cumhuriyet’e evrildi. CHP de tıpkı bir önceki parti olan İttihat ve Terakki’nin (aradaki bütün iddia ve zıtlıklara rağmen) bir tür uzantısı olarak ortaya çıktı, bu koalisyona dayandı.

O kadrolar, belirttiğim gibi, Merkez’i teşkil eder. Merkez karşısında da Çevre yer alır. Çevre, en geniş anlamıyla taşradır ve bu ittifak tarafından yönlendirilen devrim ve değişim anlayışına karşı olan, geleneksel anlayışını sürdüren kesimlerdir. Ve Merkez ile Çevre arasındaki ilişkiler, ordu üstünden gelişen bir iktidar mücadelesidir.

Bu tarih, kısaca darbeler tarihi olarak nitelendirilebilir. Çünkü Merkez, iktidarı ilk defa 1950’de kaybetmiş, askeri müdahaleyle 1960’ta geri aldı. Sonra 1965’te tekrar, farklı koşullarda bile olsa kaybedip 1971’de bir başka darbeyle ele geçirecekti. Onu 1980, 1997 ve 2007 yıllarında gerçekleşen farklı koşullara, özelliklere sahip darbeler, müdahaleler, ültimatomlar izleyecekti. Ayrıca ordu da kendi içinde homojen ve yekpare değildir. Bu zıtlıklar, derecede derece CHP’yi etkiledi.

Etkileşim o derece büyüktü ki, mesela 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis’te de yer almış Doğan Avcıoğlu, daha önce CHP Araştırma Bürosu’nda çalışmıştı. 1961’de yayımlamaya başladığı Yön dergisinde, ordusuz bir toplumsal ve siyasal değişimin olamayacağını savundu. Avcıoğlu’nun yaklaşımı, Türkiye’deki sol çevrelerde yankı buldu, CHP de bu modelin öncülüğünü yaptı. İlişki, bu derecede açıktı.

CHP ile ordu arasında sadece 1971 müdahalesinden sonra bir çelişki yaşandı. 12 Mart müdahalesine karşı çıkan Bülent Ecevit, bu maksatla CHP’deki genel sekreterlik görevinden ayrıldı. Ondan sonraki 1973 seçimlerinde de CHP’yi Çevre ile özdeşleştirerek tarihi başarısına ulaştırdı. Ne yazık ki bu ‘kopukluk’ uzun süreli değildi. Bahse konu ilişki, parça parça olsa dahi devam etti.

1993’te yeniden kurulan ordu-CHP koalisyonu

Bilhassa 1993’ten başlayarak ordu-CHP koalisyonu yeniden ve çok güçlü bir şekilde kuruldu. CHP adeta ordunun partisi haline geldi. İki kurum arasında tam bir görüş beraberliği, uzlaşması sağlandı. 1998 ve sonrasında, özellikle 2007’de ordunun tüm girişimlerini CHP içtenlikle destekledi. Dönemin ideolojisi olan ‘ulusalcılık’ ise CHP’nin de ideolojisine dönüştü. Cumhuriyet Mitingleri, bu ilişkinin doruk noktasıydı. Nitekim 2007 genel seçimlerinde ‘ulusalcı’ kabul edilen kesimden önemli isimler, CHP’den milletvekili seçildiler.

2011 genel seçimleri öncesinde önemli bir gelişme yaşandı ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal görevinden ayrıldı. Baykal’ın gidiş süreci, henüz çözülmemiş bir muammadır. Çünkü, Baykal sonrasında partiye bir süre, Baykal’ın yakın çalışma arkadaşı Önder Sav hakim oldu. Sav, CHP’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da kendisinin seçtirdiğini söyleyerek insanları şaşırtacaktı. Kılıçdaroğlu da 2011’de gene ‘ulusalcı’ bilinen çok sayıda kişiyi partiye milletvekili olarak taşıdı. O tarihten sonra ortaya çıkan durum, CHP’nin ötesinde bazı noktaların aydınlatılmasını gerektiriyor.

2007 sonrası yeni dönem ve CHP

Öncelikle 2007 genel seçimleri ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Ergenekon, Balyoz gibi adlarla anılan davaların başlaması, ordunun siyaset üstündeki etkisini azalttı. Bu, sadece teknik bir düzenleme ve sonuç değildir. Yeni durumu doğuran önemli iki nedenden daha söz edilebilir.

İlk neden; daha önceki dönemlerde ordunun elini güçlendirdiğini kabul ettiği laiklik kavramının, 2007 sonrasında kazandığı yeni anlamdır. Laiklik artık negatif ve dışlayıcı özellikleriyle değil, pozitif ve kapsayıcı anlamıyla siyasal ve toplumsal bilince yerleşince, ordunun bu kavrama yönelik siyaseti veya siyaseti bu kavramla özdeşleştirerek sürdürmesi daha fazla mümkün olmaktan çıktı.

İkinci neden; Kürt Sorunu’nda görülen açılımdır. Uzun uğraşılarla varılan bugünkü nokta, ilerletilmeye henüz çok muhtaç olsa dahi, önemlidir. Çünkü tıpkı laiklik gibi, ordunun bu kavram üstünden siyaset üretmesi ve siyasal müdahale gücü kazanmasını devre dışına itmeye başladı.

CHP’nin bu koşullar altında ordu ile irtibatını kesmesi kaçınılmazdı. Aslında ve elbette CHP, o ilişkiyi çok daha önceleri koparmalıydı. Fakat bunu yapamadı ve o yanlış beraberlik, 2011 sonrasına kadar sarktı. Bugün de CHP’nin kendisini demokratik planda tam anlamda yenilediği, geçmişini reddettiği, geçmişindeki yanlışlarla hesaplaştığını söylemek olanaksız. Daha ziyade günün koşulları öyle gerektirdiği için yaşanan örtük bir kopuş var. Bir ilişki eğer örtükse, orada daha çok kopuştan değil beraberlikten bahsetmek gerekir.

Belirttiğimiz ilişkinin henüz netleşmemiş dönüşümünde, dünya konjonktüründe meydana gelen yeni oluşumların etkisi üzerinde de durulabilir. Küreselleşmenin getirdiği, hatta dayattığı demokrasi arayışı, ordu ile kurulan ilişkileri reddeder mahiyettedir. CHP ise henüz kendi içindeki ‘ulusalcı’ kanatlarla yüzleşemedi.

Kaldı ki, bir siyasal partinin alacağı kararlar, uygulayacağı siyaset sadece iradi değildir. Gerçek siyasal kararlar ancak yeni sosyolojilerle bütünleşirse sağlam ve kalıcı olur. 1973 başarısını burada aramak gerekir.

Oysa CHP henüz AK Parti’ye başarısını ve etkinliğini kazandıran yeni sosyolojik yapılarla ittifak kurmadı. O kesimler orduyla ilişkisi bulunmayan, tersine siyasette ordunun mevcudiyetini reddeden çevrelerdir. Bu, aynı zamanda CHP’nin artık hiç hatırlamadığı solculuğu veya sosyal demokratlığı bakımından da önemlidir.

Sadece sözle ifade edilmeyen bir sol/culuk, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Türkiye'de de Çevre'de yer alan kadroların talepleri ve tercihlerini benimsemek, onlarla özdeşleşmek suretiyle gerçekleşir. Onun dışındaki yaklaşımlar, sadece yöntemsel ve konjonktürel olmaya mahkumdur.

CHP’nin konumu tastamam budur: Değişen şartlar, CHP’yi mahcup bir yöntem değişikliğine itti ama bir demokratik kararlılık noktasına taşımadı. Ordu, hâlâ CHP için gizli bir kuvvet olma niteliğini sürdürüyor demek de bir o kadar gerçektir. Henüz CHP istemediği için değil, ordu istemediği için örtülmüş bir ilişki dönemindeyiz.

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/chp-ordu-iliskisi-mahcubiyet-donemi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums