Yozlaşma (3) : Özentiler, ASALA, Winnie Mandela

  • 29.02.2012 00:00

 (Ahmet Altan’ın, bu 4+4+4 tasarısındaki tavrını çok yanlış buluyor, İbrahim Betil gibi ben de keşke yazmasaydı diyorum. İhtilâl takıntısı, şiddet takıntısı, silâh takıntısı; şiddeti önce bir zorunluluk, derken bir olumluluk sayma; hangi şiddet modeli en doğru ve asıl devrimciliktir diye rekabete girişme fasıllarına bir ara verebildiğimde, ayrıca değineceğim.)

60’larda bir ülke düşünün; “halk savaşı”nı tartışmaya başlıyor, hiçbir koşulu, uzaktan yakından mevcut değilken. Neden ? Özenti. Vietnam’da öyle oluyormuş; Çin’de de öyle olmuşmuş; zaten devrim hep öyle olmalıymış. Derken bir varyasyon : Küba başkaymış; öyle de olabilirmiş. Hayli uzun bir yazı yazdığımı hatırlıyorum Proleter Devrimci Aydınlık’ta, bu Latin Amerikacılığı maceracılık diye eleştiren. Öyleydi de. Lâkin ben ne önerdim, bir süre sonra ? Çok daha geri bir toplumun köylücü aşırılığını; (Castro ve Guevara’ya karşı) Çaru Mazumdar’ın taklidini. Yani o maceracılıktı da bu değildi, öyle mi ?! Peki, neydi temel sorun ?

Kendi kafamın, silâhı toptan reddedip barışçı bir demokrasi mücadelesini savunmaya yatkın olmaması. Devrimin “haklı şiddet”ini o kadar içselleştirmiştik; sağcı, liberal, revizyonist vb. olmaktan o kadar korkuyorduk ki, kendimizi bu tür solculuk yarışlarından alıkoyamıyor, denize düşmeyelim diye yılana sarılıyorduk.

Bir diğer örnek vereyim, “haklı savaş”ın o dönemdeki serüvenine (ve paradokslarına) : ASALA. Genellikle aklımıza gelmez, ASALA’yı bu bağlamda düşünmek, çünkü zihnimizde “Ermeni sorunu” etiketli başka bir bölmeye oturtmuşuzdur. Ne ki, baş harflerinin açılımıyla bu Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) da o dönemin silâhlı mücadele furyasından esinleniyor; nitekim Agop Agopyan tarafından 1975’te Beyrut’ta, gene Habaş’ın FHKC’sinin desteğiyle kuruluyor; PKK gibi o da milliyetçilikle Marksizm-Leninizmi harmanlıyor –ve 1915 soykırımının hesabını sormak adına Türkiye’nin diplomatları ve diğer “hedef”lerine karşı kendi “haklı şiddet”ini güdüyordu. Bütün sonuçlarıyla birlikte Ermeni tehciri, soykırım mıydı ? Evet. Bir halk bundan daha korkunç bir zulme uğrayabilir mi ? Çok zor. Bu kadar açık ve çıplak bir mağduriyetin “tarihsel asimetri”si dahi, (üstelik de 60-70 yıl sonranın) elçi ve konsoloslarının öldürülmesini haklı kılar mı ? Asla. ASALA’ya ne oldu ? Şiddetle yaşadı ve şiddetle öldü. Türk derin devletinin misillemeci karşı-şiddetiyle değil, lideri Agopyan’ın dahi canını alan kendi iç şiddetiyle. Son tahlilde miadını doldurduğu içindir ki o şiddet “içe patladı”. Nutuk ve şiirlerin “tarih”ine değil, çok daha banal bir zaman aşımına gömüldü.

Bir örnek daha, Güney Afrika’dan. Britanya İmparatorluğu geri çekilirken “kendi kaderini tâyin hakkı”nı yerli çoğunluğa değil sırf beyaz azınlığa tanıdı. Dekolonizasyon olamadı bu; Boerlerin halefleri, siyah halkı tam anlamıyla bir “iç sömürge” konumunda tutmak için apartheid rejimini kurdu. Yani mağduriyetse mağduriyetin daniskası mevcuttu; haklı savaş koşullarının da daniskası vardı denebilir. Hattâ öyle ki, daha uç soldaki PAC, ANC’yi bu yüzden “revizyonizm”le suçluyordu. Robben Adası’nda 27 yıl geçiren Nelson Mandela ve diğer ANC önderlerinin, aldırdığı yoktu böyle bir rekabete. Ne ki, onların da bir gençliği vardı ve ırkçı polis olanca vahşetini o gençlere yıkıyor (Steve Biko’nun gözaltında işkenceyle öldürülüşünü hatırlayalım): liderliğin o barut gibi gençliği şiddetin dışında ve hep meşruiyet zemininde tutması büyük bir problem haline geliyordu.

Ama ne kadar zorlansalar da pes etmeyip inatla yaptılar bunu. Winnie Mandela dünyanın da, Türk solunun da sevgilisiydi bir zamanlar. Biz dışarıdan pek görmesek de sırf isyan ve cesaret değildi Winnie. Onun da “delikanlıları” dışa ve dolayısıyla içe dönük şiddet uyguluyor; “muhbir”lerini (ki bunlar pekâlâ karşıtları da olmuş olabilirdi) “gerdanlık”la (üzerlerine otomobil lastiği geçirip, benzin döküp yakarak) cezalandırıyorlardı. 13 Nisan 1986’daki bir konuşmasında Winnie bunu açıkça savundu; “kibrit kutularımız ve gerdanlıklarımızla bu ülkeyi kurtaracağız” dedi. Stompie Moeketsi olarak da bilinen James Seipei, on yaşından beri ANC aktivizminin içindeydi. Bir öğrenci mitinginin ardından, 29 Aralık 88’de kaçırıldığı ve boğazı kesilmiş vaziyette bulunduğunda, henüz 14 yaşındaydı. Winnie’nin “Mandela United futbol kulübü” olarak da bilinen özel korumalarından Jerry Richardson, cinayetten yargılanma ve mahkûm edilme sürecinde, Stompie dâhil dört Soweto’lu genci “muhbir” diye kaçırma emrini bizzat Winnie Mandela’nın verdiğini açıkladı.

Cehennemden geçiyor olmalarına rağmen, ANC ve bizzat Nelson Mandela, bunları zerrece mazur görmedi. Hapisten çıkar çıkmaz Winnie ile yollarını ayırdı. Bizde ise Dev-Yol, Dev-Sol ve benzerleri, yıllar yılı, Ülkücü faşistlerin saldırısı karşısında kendilerini silâhla savunmaktan başka çareleri olmadığını iddia ettiler. Şiddet tercihini bir zaruret gibi gösterdiler; kan dâvâsı ve düello mantığına alternatif aramadılar bile. Şimdi aynı şeyi PKK yapıyor. Kürt halkının mağduriyetinin her şeyi haklı kıldığını; silâhlı mücadele verilmemiş olsa Kürt sorununun asla tanınmayacağını iddia ederek yapıyor. Winnie’ninki kadar kan dökücü bir söylemle, seçimlerden önce “etrafı cehenneme çevirmek”ten dem vurmuş olan bazı BDP milletvekilleriyle yapıyor. “Gençlerimizin haklı öfkesini durduramıyoruz”la yapıyor. En son, Selahattin Demirtaş’ın “gümbür gümbür savaş geliyor” demeciyle yapıyor.

Buna, “haklı şiddet” romantizminden kopamayan eski solcuların “tarihsel asimetri” apolojisi ve “kendilerini yalnız hissetmesinler” telâşı ekleniyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (4)

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    18.11.2011 11:54

    Teşekkürler Hümeyra hanım.

  • Azar Muradov
    Azar Muradov
    14.11.2011 01:39

    Çok uzun yazıyorsunuz..sanki roman gibi,birşey anlaşılamıyor anlattığınız konuyuda öldürüyorsunuz..

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    9.11.2011 03:53

    analar ağlamasın denilerek terörle mücadelenin anlamsız olduğu fikri beyinlere yerleştirilmesi ya da van da depremden dolayı mağdur olan kardeşlerimizin acıları dinmeden onlara yardım için çırpınan askerlere saldırılması peki faşizme tek tipleştirmeye psikolojik harbin sonucumudur. herkes bilerek ya da bilmeyerek ötekileştirme ve faşizm yapıyor bu bizim toplumumuzun genel sorunudur saygılarımla

  • ali uzun
    ali uzun
    5.11.2011 11:10

    içimizdeki İRLANDALIlar.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums