İğrenç şeyler

  • 5.11.2011 00:00

 İnsanlara rahat batarmış. Görece “iyi” bir dönemden geçtiğimizin, ancak yitirdiğimizde farkına varırmışız. Heyhat, iş işten geçermiş. Gelen, gideni aratırmış.

Şimdi de öyle. Yaklaşık on yıldır (açıkçası, 2002’den beri) belirli bir “solcu” tipinin illâ rezalet, felâket, sefalet dediği durum, çok da fena değildi galiba (ve zaten herkese fena gelmediği için onlara çok fena geliyordu). Savaş askıdaydı. Silâhlar konuşmadığı (veya, çok ve sürekli konuşmadığı) için, zar zor da olsa ara zemin teşekkül edebiliyordu. Kürt sorunu her boyutuyla konuşulabiliyor, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç tartışılmadığı kadar tartışılabiliyordu. Madalyonun diğer yüzünde, milliyetçiliğin en çığırtkan, en savaşçı, en ırkçı sesleri suskundu. Çünkü saldırabilecekleri, her an parmaklarıyla işaret ederek kamusal öfke ve nefreti canlı tutabilecekleri bir hedef yoktu. (Küçük büyük her toplulukta, sathın altında belirli bir milliyetçilik mutlaka vardır, ama kendini suret-i haktan hissedip ortaya atlayarak kabarmasını sağlayacak hedefler bulamazsa, kutuplaşmamış bir ortamda pekâlâ konuşup tartışılabilir; tabii ki buram buram “korkaklık, uzlaşmacılık, liberallik, sınıf işbirlikçiliği” kokan –bakın, hepsini baştan kabullendim– bu düşünceyi, naçizâne, bütün süper-radikallerin dikkatine sunuyorum.)

Ama özetle, son haftalara kadar ancak yarı deli, dolayısıyla yarı yarıya da “normal”dik, bir çeşit. Ne ki, seçimler, Meclis boykotu, Silvan, Çukurca, Kazan vadisi, KCK 1-2-3 derken, bir kere daha toptan çıldırdık. Devletin şiddetini arkalayan ve körükleyenler (muazzam bir koro). Her çeşit Türk milliyetçisi ve Türk-İslâm sentezcisi. Atatürkçüler, ulusalcılar, Baasçılar, devletçi-cemaatçi, ırkçı-otoriter Müslümanlar. Karşılarında, PKK’nin “haklı savaş”ını savunan (daha az), ya da savunmasa bile şu veya bu şekilde apolojisini yapan, mazur gösteren, aralarına mesafe koymayan bir kesim (daha kalabalık ama gene de azınlık, eski teorik ve duygusal takıntılarının esiri sol demokratlar).

Genç Türk askerlerinin cesetleri karşısında intikam diye bağıranlar ve Kürt gerillalarının cesetleri karşısında intikam diye bağıranlar. (Bir de benim gibi, ikisine de baka kalanlar.)

Bir sonraki kertede, KCK tutuklamalarına karşı çıkmak ile KCK’ya sahip çıkmanın farkını “sol”dan gözetmeyenler. Ve döngünün bu kıvrımında, KCK operasyonunu sonuna kadar savunmak uğruna, tutuklanması kamuoyunda ciddî bir haksızlık ve aşırılık hissi uyandırmış aydınları karalamaya girişmek. İşte, özellikle Büşra Ersanlı’ya karşı Yeni Akit’te, Bugün’de ve başka yerlerde yazılan pespayelikler; işin içine Nazi tipi bir anti-semitizmi de sokan, bu yazının başlığında değindiğim “iğrenç şeyler.”

Böyle bir bataklığa sürüklendik sonunda. Her taraftan kuşatıldık; hızla daralıyor, özgür entellektüel faaliyetin, bağımsız eleştirelliğin zemini. Şahsen beni çok etkiliyor. Sâkin ve uzun vâdeli düşünmek, güncelliğin dışında yazmak, savrulmamak, haftalar boyu tek bir fikri işlemek, çok daha zor artık. Hepsi, ara zeminin tekrar küçülmesi ve zayıflamasının türevleri. Devletin ve AKP’nin de hatâları var tabii. Ama ben bu sonuçtan, gayet açık, hiç lâfımı sakınmaksızın, esas olarak PKK’yı ve PKK/KCK’nın vesayetinden sıyrılıp ayrı bir şahsiyet gösteremeyen, gösterebileceğini de artık ummadığım BDP’yi sorumlu tutuyorum.

İsrail karşısında aslen mağdur olmalarına karşın, yıllar yılı Filistinliler için söylenmiştir : “Her barış fırsatını kaçırmak için hiçbir fırsatı kaçırmadılar.” Herhangi bir uyuşmazlıkta, tarafların barış umuduyla birbirine yaklaştığı, görüşmeye başladığı, bunun da az buçuk hissedildiği ve herkesin kendini biraz olsun frenlediği “moment”lerin kendine has bir dinamiği vardır. Geçmiş mağduriyetler ve haklılık iddiaları (ya da haksızlık suçlamaları) geride kalmıştır artık. Barış şartlarını bu tür acılı tarihçelerden psikolojik özerkliği içinde ele almak gerekir.

Filistin halkını temsil iddiasındaki çeşitli örgütler ise böyle yapmadılar, yapamadılar, zurnanın zırt dediği yerde. Böyle her “barış momenti”nden, bütün teklifleri reddederken mağduriyetlerini maksimalizmlerine gerekçe yaparak çıktılar. Ve durumları her seferinde ağırlaştı, daha kötüye gitti. Korkarım şimdi de aynı şeyi radikal Kürt milliyetçiliği hakkında söylemeye başlıyoruz, başlayacağız. Onlar da mağduriyetlerini maksimalizmlerine gerekçe yaptıkları için, “barış fırsatını kaçırma fırsatını kaçırmamak” eğilimindeler. Devlet ve Türk milliyetçiliği karşısında mazlum konumunda olagelmişlikleri, onları da kurtarmayacak bu vicdanî yargıdan.

Çünkü 12 Haziran 2011 seçimlerinin birkaç ay öncesinden biraz sonrasına uzanan, elle tutulur, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir “barış momenti”nden, yerel örgüt iktidarı uğruna kaçan, barışı sabote eden, öncelikle onlar oldu. Yanlışlarının bedelini ise sırf onlar değil; umursamadıkları, değer vermedikleri, dert edinmedikleri Türkiye demokrasisi içinde yer alan hepimiz ödüyoruz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums