Boris’ler, Suphi’ler, Musa Anter’ler

  • 16.02.2013 00:00

 Hele dünyanın bu köşesindeki her milliyetçilik, bu demek ki her “gecikmiş” milliyetçilik, gelecekte umduğu devlet teritoryalitesi için sırf kendine ait bir mekâna ulaşmak amacıyla, üzerinde yaşadığı toprakları “öteki”lerden temizlemeye kalkıştı. 19. yüzyıldan beri süren bu kanlı oyunun hedeflerine, böyle her milliyetçiliğin sırf etnik-dinî “düşman”ları değil, aynı derecede “yabancı” saydığı (Soğuk Savaş söylemiyle “kökü dışarıda” dediği) politik ve ideolojik rakipleri de dahildi. Aynı derecede kindar ve gaddar olmayan (liberaller, demokratlar veya sosyalistler gibi) başka herkesi kâh sindirerek, kâh fizikman yokederek siyaset tekelini gizli-açık bütün muhaliflere “şimdi”den kabul ettirmek, devlet yolunda bütün milliyetçi seferberliklerin canavarlık ortak paydası oldu.


IMRO gerillaları ve sosyalist Boris

İttihatçı milliyetçiliğinin en popüler “sokak” versiyonunun Ziya Gökalp’ten on kat daha etkili ideologu Ömer Seyfettin’in Bomba hikâyesinde (1911), bu yöntemlerin tek-yanlılığı içinde çarpıcı bir örneğini buluruz. “Berlin Makedonyası”nda yani 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın bitiminde önce Ayastefanos antlaşmasıyla Bulgaristan’a verilen, sonra Rusya için bu kadarı da fazla diye Berlin Konferansı’nda tekrar Osmanlı’ya bırakılan Makedonya’da Bulgar, Sırp ve Yunan milliyetçi “komita”ları hem birbirleriyle yatay, hem de Osmanlı devletiyle dikey mücadele içindedir. Belki en güçlüleri de, masa başında yitirdikleri Büyük Bulgaristan ideali için savaşan kralcı IMRO (İç Makedonya Devrimci Örgütü) çetecileridir. Pirin dağı o günün Kandil’idir; yeni monarşik Bulgar ulus-devletinden, Pirin üzerinden yardım alarak eylem yapar, faaliyet gösterirler.

Boris genç bir sosyalisttir; vaktiyle o da dağa çıkıp savaşmış, sonra [anlarız ki 1908 Jön Türk Devrimiyle] düze inmiş, köyünün genç öğretmeni Magda ile evlenmiş ve barışçı bir hayat sürmeye başlamıştır. Ne ki, IMRO’nun “millî dâvâ”sına destek vermedikleri için sürekli tehdit edilmekte ve bu “cehennem”den kurtulmanın bir yolunu aramaktadırlar. Boris gizliden gizliye her şeylerini satıp 800 lira biriktirmiştir; hemen ertesi gün Amerika’ya kaçacaklardır. Fakat tam o gece Kaptan Raçof, Pançe ve Sandre çıkagelir. Bunlar en korkunç komitacılardır. Komşu bir eve “konuk” olur; Boris’i oraya çağırtır; ardından, babası ihtiyar Stoyan ve hamile karısı Magda’nın korku içinde beklediği eve gelirler. İstediklerini verirse Boris’in birazdan geleceği yalanı ve işkence tehdidiyle Baba Stoyan’ı 800 lirayı sökülmeye zorlar; bir de içki sofrası kurdurup Magda’yı oynatır, sarkıntılık yaparlar (tipik bir Ömer Seyfettin sado-mazoşizm sahnesidir): sabah olurken Magda’ya saklaması için kanlı bezlere sarılı bir “bomba” verip giderler. Magda o tuhaf bohçayı açtığında içinden Boris’in kesik başı çıkar.


Balkanlardan öğrenip Kürtlere öğretenler

Bir vakitler kendi İngilizce çevirimi de gösterip bunu Bulgaristan’ın (Amerika’da yaşayan) ünlü Balkan tarihçisi Maria Todorova’ya sorduydum; o da gayet gerçekçi olduğunu söylediydi. Peki, Ömer Seyfettin ne demek istiyordu bu öykü aracılığıyla? En yüzeydeki birinci mesajı, kendi milletlerinden olanlara bunu yapabildiklerine göre, Türklere neler yapmazlar şeklindeydi; yani Türkler güya öyküde hiç yoktu ama gene de satır aralarında mevcuttu. Ama biraz daha derindeki asıl önemli mesaj, eğer Ömer Seyfettin’in Sosyal Darwinizmini bir parça tanıyorsanız, hele NakaratPrimoBeyaz Lâle veMehmâemken hikâyeleriyle de birleştirdiğinizde, “orman kanunu”nun böyle sert düşmanlarımızla başa çıkabilmek için onlar kadar sert ve acımasız olmamızı emrettiği şeklindeydi.

İttihatçıları ve sonraki kuşaklarıyla Türkçüler, bu dersi öğrendiler, uyguladılar ve başkalarına da öğrettiler. “Kendi” alanında rakip tanımamayı, 1908’i kısmen birlikte yaptıkları Ermeni “millî devrimci”lerine 1915’te öğrettiler. 1919-22’de siyaset tekellerini tekrar kurarken, Mustafa Suphi’lere ve Çerkes Ethem gibi hizaya gelmeyen “başıbozuk” Kuvvacılara (= Tilly’nin “özel silâhlı unsur”larına) öğrettiler. 25’te Şeyh Sait ve 37’de Dersimliler üzerinden Kürtlere öğrettiler. Kıbrıs’ta, Grivas’ın EOKA-B’si ile Denktaş’ın TMT’si, arada sıkışan Türk ve Rum sosyalistlerine, milliyetçi olmamalarının bedelini hayatlarıyla ödeterek öğrettiler.


PKK/ERNK ve Musa Anter

Birileri de bu “ders”leri iyi öğrenmiş anlaşılan, sadece Türk derin devletinin değil, embryonik Kürt derin devletinin de Musa Anter’e çektirdiklerine bakılırsa. Gelecek hafta devam edeceğim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums